Tuvalet terliği

Işıklı kardeşlerimiz Nagehan Alçı’dan şekvalarını üst perdeden dile getirdiler. Arada söz verilip iptal edilen bir konser etkinliği yoksa kavga buradan başladı. Anlamadığım şu ki, Ekremciğim iki kez Diyarbakırlara kadar gidip HDP’lilerle pozlar verdi, terörist maskları önünde objektiflere gülümsedi. Bayan İmamoğlu defalarca Selahattin Demirtaş’ın karısı ile kahvaltılar yaptı, etkinliklere katıldı, aynı karenin içerisinde yer aldı. Lâkin böyle bir yaygara kopmamıştı.

İSTANBUL şeyisi Ekremciğim parmağını sallayarak muhataplarına sesleniyor:

Bu tarz girişimleri yapanları akıllı olmaya davet ediyorum. Akıllı olmaya davet ediyorum (nakarat). Başka hiçbir davetim yok. Akıllı olmaya davet ediyorum (nakarat).

Bu tarz girişimler “vız gelir tırıs gidermiş” üstelik, “Çok da tınn” diyor yani Ekremciğim.

Allah’tan bu kez muhatapları bizler değiliz, kendi mahallesi. Yoksa üslubu çok daha bayağı ve çirkin olabilirdi.

Zira daha önce Ekremciğimin Devlet’in valisine “İtlik yapma” dediğini de biliyoruz, belediye meclis üyesine “Kayak takımı mabadına g…” dediğini de.

O yüzden ham çökelek Atilla, havuç kafa Gökhan, gaz çıkarma ustası Şahan, piyanist şantör Fazıl ve diğerleri, mahalle kontenjanından dolayı şanslı bile sayılabilirler.

Allah muhafaza, hâliyle otobüs, kayak takımından epeyce havaleli bir ulaşım aracı…

***

Aslında hikâye gayet iyi başlamıştı.

İstanbul şeyisi Ekremciğim, bakımını Karabat’ın yapmadığı ve yarı yolda yanmayacağından emin olduğu bir otobüs tutup Karadeniz turuna çıkmıştı.

Karadenizli vatandaşlara İstanbul Otogarında açtığı tuvaleti, mezarlığa koyduğu ibriği ve çeşmeye taktığı musluğu anlatmak istemiş olmalı.

Zira üç yılın sonunda anlatacak başka bir başarı hikâyesi yok.

İyi de, bunlardan Trabzonluya, Rizeliye, Artvinliye ne ki?” demeyiniz.

Vatandaşı otoyollar, köprüler, havaalanları, tüp geçitler, tüneller, hastaneler, üniversiteler, Doğu Akdeniz, Libya, Azerbaycan, İHA-SİHA-TİHA, Bayraktar, Atak helikopteri, yerli oto, yerli uydu kesmiyor artık.

Meselâ kâğıt bardağa vurulacak logo gibi, temel atmama töreni gibi daha uç hizmetler ve icraatlar bekliyor vatandaş. Bir de elbette giderken ejderhalar gibi ateş saçan belediye otobüsleri...

Vatandaşın her oyu kıymetli ve ABD ile İngiltere elçilerinden el alan Ekremciğim de Genel Müdürü Kemal abisine rağmen kendisini Cumhurbaşkanlığı koltuğuna namzet görüyor.

Körün taşı, kelin başı, Cumhurbaşkanı olursa da vatandaşa karton şapka, leblebi tozu ve Tipitip sakız dağıtacak. Vatandaş icraat görsün, hizmet görsün.

Gerçekten de Ekremciğimin tuttuğu otobüs yanmadı ve dönüş yolunda, yanında götürdüğü gazeteciler ile fotoğraflar paylaştı.

Vay sen misin o otobüse Nagehan Alçı’yı alan? Valla ne yalan söyleyeyim, Nagehan Alçı’nın böylesi bir nefret objesi olduğunu bilmiyordum şahsen.

Işıklı kardeşlerimiz Nagehan Alçı’dan şekvalarını üst perdeden dile getirdiler. Arada söz verilip iptal edilen bir konser etkinliği yoksa kavga buradan başladı.

Anlamadığım şu ki, Ekremciğim iki kez Diyarbakırlara kadar gidip HDP’lilerle pozlar verdi, terörist maskları önünde objektiflere gülümsedi.

Bayan İmamoğlu defalarca Selahattin Demirtaş’ın karısı ile kahvaltılar yaptı, etkinliklere katıldı, aynı karenin içerisinde yer aldı.

Lâkin böyle bir yaygara kopmamıştı. Demek ki ışıklı kardeşlerimiz, Nagehan Alçı ile aynı karede olmaktansa HDP yahut PKK ile aynı karede olmayı yeğliyorlar. Hatta bu gizli lâkin aleni ortaklık hoşlarına gidiyor.

Hey gidi “Atatürk’ün partisi”, bugünleri de gördün ya!

Şahsen ben de oldum olası Nagehan Alçı’ya pek ısınamadım, hep ikircikli buldum. Lâkin böylesi derin bir nefret duymak aklıma gelmemişti.

Allah’tan Nagehan’ı verip Hulki Cevizoğlu’nu almışız. Kârlı bir takas olmuş gördüğüm kadarıyla.

Velhasıl, üç yıldır Ekremciğimdeki kibri, egoyu, çiğliği, yavanlığı, Jakobenliği, sonradan görmeliği, samimiyetsizliği anlatıp duruyorduk lâkin ışıklı kardeşlerimizi iknada muvaffak olamıyorduk.

Bizim üç yıldır yapamadığımızı Nagehan Alçı yaptı ya, vay arkadaş!

Yine yıllardır anlatamadığımız bir mesele daha vardı.

Bu ülkede CHP’den -affedersiniz- eşeği aday gösterseniz gözü kapalı oy verecek milyonlar var” diyorduk. Allah’tan, artık bunu kendileri de itiraf ediyorlar. Hem de şeddeli “eşşek” olarak…

 

Hatta çıtayı daha da düşürmüş durumda kitle. Erdoğan’ın karşısında “tuvalet terliği” bile olsa ona oy vereceklerini söylüyorlar.

Yıllardır bu kitlenin Erdoğan’a oy verenlere “koyun” demesine mi yanayım, yoksa hizmet, icraat, vizyon, proje, hedef gibi bir beklentisi olmayan bu kitlenin “tuvalet terliğine” oy verebilecek kadar sığ ve basit dünya görüşleri ile mücadele etmek zorunda olduğumuza mı?

Bilemedim doğrusu…

Biz bu mücadeleyi Hilâl ile Haçın savaşı olarak görüyorduk. Kitleyi gözümüzde fazla büyütmüşüz. Meğer “tuvalet terliği” ile savaşıyormuşuz.

Kalınız sağlıcakla...