TUSAŞ ve Baykar’dan beklentim

Amazon’un dron ile sipariş teslimi yaptığı bir çağda, binlerce kiloluk yerli ve millî mühimmatımızı taşıyan SİHA’larımıza benzer şekilde, dikey kalkış ve iniş yapabilen insansız hava araçları yaparak, bu araçları deprem, yangın, sel gibi doğal afetler durumunda söz konusu bölgelerde kullanıma sunmak, nokta operasyonları düzenleyerek yardımları doğrudan yerine ulaştırmak mümkün.

İLK saatlerin verdiği hüzün, tükürüğümüzün boğazımıza düğümlenmesi gibi, zihnimizden parmaklarımıza giden yazma emrini de düğümlemişti.

Yazamadık. “Ne yazsak boş!” dedik.

Lâkin olan içindi bu deyiş. Zira olan, olmuştu.

Karşısına dikilebilir misiniz? Meydan okuyabilir misiniz?

Kaya gibi Devletimiz, iman sahibi milletimiz var, çok şükür.

Şovmenleri girdikleri aşağılık çukurlarında bırakarak, Kahramanmaraş merkezli 10 büyük şehri bütünüyle vuran iki büyük depremin bana daha akılcı şeyler düşündürdüğüne değineceğim…

Elbette daha nitelikli, insan fıtratına uygun evler yapacağız bundan sonra. Doğanın fıtratına meydan okumayacağız evvelâ. Bu bir tarafta; bunu herkes konuşuyor.

Bir de TUSAŞ ve Baykar Teknik’in yaptıkları hizmet ve yardımlara dair paylaşımlar var. İşte beni düşündüren de bunlar oldu!

***

Aşağılık tipleriyle kimin dölü oldukları bilinmeyenlerin, Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan liderliğinde yapılan ulaşım ağını sözde eleştirmek üzere yaptığı paylaşımlar canımı yaktı.

Onun liderliğinde yapılan yollar, onun liderliğinde gerçekleştirilen alternatif güzergâhlı ulaşım ağları olmasaydı daha birinci gününde depremin vurduğu şehirlere girilebilir miydi, o şehirlerden çıkılabilir miydi?

1999’daki İzmit ve bir ay sonraki Düzce depremlerinde E-5 ve D-10 karayolları tuzla buz olduğu için Başbakan Ecevit deprem bölgesine ancak bir ay sonra gidebilmişti.

Şimdi, TUSAŞ ve Baykar’ın karayoluyla ne alâkası var?

Aslında hiçbir alâkaları yok. Ancak karayolunu daha da rahatlatacak fırsatları üretmeleri mümkün. İzah edeyim…

Çok şükür, alternatif güzergâhlı ve pırıl pırıl yollarımız var. Ama depremle bu yolların, hatta demir yollarının ne hâle gelebileceğini de görmüş olduk. Nihayetinde doğal bir güce ne kadar karşı koyabilirsiniz ki?

Karayoluyla ulaşım Türkiye’de büyük imkânlar oluşturdu. Bu yollar sayesinde sağlıktan, zamandan, ekonomiden tasarruf edildi, ticarî kazançlar sağlandı. Yine bu yollar sayesinde Van’a, Elazığ’a, Bingöl’e çarçabuk ulaşıldı, İzmir böylece derhâl yardıma kavuştu.

TUSAŞ ve Baykar ise savunma sanayimizin ileri öncüleri, akıncıları. Bu iki özel şirket, Türkiye’nin yüz akları olarak düşmana korku salıyorlar. Geliştirdikleri teknoloji ile Türkiye’nin bir yerinden kalkan İHA dünyanın bir noktasından istihbarat sağlarken, yine bir yerinden kalkan SİHA ise dünyanın bir başka noktasında tek atımlık nokta tespitli operasyonlar yapıyor.

Bunun yanında Baykar, Kızılelma ve Cezeri ile dikey kalkabilen insansız savaş jeti ile uçan bir otomobile imza attı. Yine dikey kalkış ve iniş yapabilen teknolojileri bu iki şirketimiz yerli ve millî zihinleriyle meydana getirdiler.

Amazon’un dron ile sipariş teslimi yaptığı bir çağda, binlerce kiloluk yerli ve millî mühimmatımızı taşıyan SİHA’larımıza benzer şekilde, dikey kalkış ve iniş yapabilen insansız hava araçları yaparak, bu araçları deprem, yangın, sel gibi doğal afetler durumunda söz konusu bölgelerde kullanıma sunmak, nokta operasyonları düzenleyerek yardımları doğrudan yerine ulaştırmak mümkün.

Böylece yardımlar en kısa zamanda tam yerine erişebilir, yereldeki ekipler de bu yardımları doğrudan dağıtıma sunabilirler. Karayolundan beklenen çadır ve konteyner gibi büyük kütleli malzemeler gelene kadar gıda, su, ilaç gibi küçük kütleli ama en temel görünen ihtiyaçlar çok hızlı bir şekilde giderilebilir.

Bu minvâlde TUSAŞ ve Baykar Teknik’in sadece savaş düzenine değil, “İnsanı yaşat ki devlet yaşasın” şiarına uygun işler çıkartacağını düşünüyor, buna inanıyor ve tez zamanda bu ürünleri Devletimizin envanterlerine katmalarını bekliyorum.