Türklüğe adanmış ömür ve Gaspıralı İsmail Bey (2)

İlerleyen yıllarda Rus hükûmeti Türk birliğini bozmuş, eski ve yekpâre Türk millî coğrafyasını parçalamış, yeni milletler ve devletler icat etmiştir. Yeni yaratılan, bir sesi farklı simgelerle gösteren alfabeler, Türkleri birbirine yabancı hâle getirmiştir. Bu konuda çok yazı kaleme alan Gaspıralı’yı tarih haklı çıkarmıştır.

GASPIRALI İsmail Bey, 1884’ten sonra “Usûl-i Cedid” olarak adlandırılan eğitim-öğretim faaliyetleriyle, savtî (fonetik) usûle dayanan okuma yazma kurslarıyla, ilk eğitim için gerekli olan kitapları yazarak ve bunları yayımlayarak devam etti. Her önemli işte olduğu gibi bunda da engellerle karşılaştı, eskiye sıkı sıkı bağlı çevreler onu şüpheyle karşıladı.

Teşebbüsünü başlangıçta şüpheyle karşılayan Bahçesaray halkına yeni mektebi benimsetebilmek için, burada kırk günde Türkçe okuma yazma öğretileceğini ilân etti. Gerçekten de “usûl-i savtiyye” adını verdiği yeni bir metot kullanarak kırk gün sonra eşrafın ve halkın hazır bulunduğu açık bir imtihanla talebenin bunu başardığını gösterdi. O, eğitimin anadilde verilmesini önemsiyor, dinî bilgilerin yanında fen, coğrafya ve tarih bilimlerinin de verilmesini istiyordu.

Belirlediği ilkeler o yıllara göre gerçekten farklı ve reform niteliğindeydi. İlk derecede iki yılı geçmeyecek, sınıf mevcûdu en fazla otuz veya kırk olabilecek, bir ders süresi kırk beş dakika olacak, haftada altı gün olacak şekilde düzenlenecekti. Aynı zamanda öğrencilere verilen bedenî cezalar uygulamadan kaldırılacak, o zamanlarda olmayan imtihan uygulaması gerçekleştirilip ona göre mezuniyet gerçekleşecekti. Onun bu ilk denemesi, ileride daha da geliştireceği maarif sistemini Rusya İmparatorluğu içindeki Müslüman mekteplerine yayacak bir inkılâp mâhiyetini taşıyordu.

Yeni sistem için dersliklerin temizliği, daha önce sadece Rus okullarında olan sıra, tahta ve kitaplık gibi gereçlerin tedariki plânlanıyor, zenginlerin desteği alınıyordu. Nitekim “Usûl-i Cedid” adını verdiği bu sistem, kısa zamanda çok yaygınlaşmış ve bir döneme damgasını vurmuştur. Bu tâbirden yola çıkılarak, 1917’ye kadarki dönemde Rusya’da bu tarzla yetişen millî-reformist kadrolar “Cedidciler” olarak adlandırılmış ve yaşadıkları her döneme eserleri ve hizmetleriyle damga vurmuşlardır.

Geniş kitlelere ulaşan “Tercüman” sayesinde, yapılan işin mâhiyeti başarıyla anlatıldı. 1895’te bütün Rusya İmparatorluğu içindeki Usûl-i Cedid mekteplerinin sayısı 100’ü geçerken, 1914 yılında bu sayı yaklaşık olarak 5 bini bulmuştu. O yıllarda iç ve dış isyanların yanı sıra büyük sorunlarla uğraşan Osmanlı’da bu eğitim reformuna benzer uygulamalar olabilseydi, eğitim köylere kadar taşınabilseydi, çok ileri bir neslin temelleri atılmış olurdu. Bizler yapılamayanları görüp o dönemi ve o şartları “içinden” anlayarak ve geçmişten ders alarak azim ve kararlılıkla eğitimimizi güçlendirmeliyiz ki gelecek nesil karanlıklara ışık saçsın.

1905’ten sonra Rusya Müslümanlarının kongrelerine de öncülük etti Gaspıralı. Birçok ülkeyi gezerek birlik için girişimlerde bulundu. O günün şartlarını düşününce, seyahatlerin uzunluğu, konaklamalar, iklim ve çevre şartlarının zorlukları göz önüne alınınca, çabalarını takdir etmemek mümkün değildir. Nitekim tüm bunların sonucunda, 1914’te gittiği Petersburg’da soğuk algınlığı yaşar ve bir daha kendini toparlayamaz. Kırım’daki tedavi sonuç vermeyince bir ara İstanbul’a gelse de durumu düzelmez. Yusuf Akçura nezâretinde Bahçesaray’a getirilir ve 24 Eylül 1914’te, 63 yaşında vefat eder.

Gaspıralı’nın ölümü, tüm Türk dünyasında büyük üzüntüyle karşılandı. Cenazesine Rusya’nın değişik yerlerinden 6 bin seveninin katılımıyla büyük bir cenaze töreni düzenlendi. İstanbul’da da Ayasofya Camiî’nde, Topkapı Sarayı’nın hâfızlarına Mevlid-i Şerif okutuldu.

Tercüman gazetesi, Gaspıralı’nın ölümünden beş yıl sonrasına kadar yayımını sürdürdü. Gaspıralı’nın mezarı uzun süre ziyaret edildiyse de 1944’te, Kırım Tatarlarının topyekûn vatanlarından sürülmelerinden sonra sayısız diğer eser ve âbide gibi tamamen ortadan kaldırıldı. 1990’da Kırım’a dönen Kırım Tatarları, Gaspıralı’nın tahminî mezar yerini yeniden belirleyerek buraya bir anıt taş diktiler.

Yaşadığı yıllarda Rusya’da onun bu öncü çabaları sürekli izlendi, şikâyet edildi, gazetesinin kapatılması istendi. Ama Gaspıralı, engin feraseti, bilgisi ve saygın kişiliğiyle tüm zorluklara göğüs germiş, mücadele dolu ömrünü eğitime vakfetmiştir. Ne yazık ki, ilerleyen yıllarda sular iyice bulanmış ve Türk aydınları için karanlık bir döneme girilmiştir. 1920’lerden sonra sistematik bir uygulamayla bu ve benzeri faaliyetler yasaklanıp aydın kıyımına gidilmiştir. Sudan sebeplerle, “Türk” adını andı diye yazarlar ve aydınlar kurşuna dizilmiş, ânî baskınlar altına alınmış, bir daha izlerine bile rastlanmamıştır.

İlerleyen yıllarda Rus hükûmeti Türk birliğini bozmuş, eski ve yekpâre Türk millî coğrafyasını parçalamış, yeni milletler ve devletler icat etmiştir. Yeni yaratılan, bir sesi farklı simgelerle gösteren alfabeler, Türkleri birbirine yabancı hâle getirmiştir. Bu konuda çok yazı kaleme alan Gaspıralı’yı tarih haklı çıkarmıştır.

Eserleri

Russkoe Musulmanstvo Mısli, Zametki i Nablyudeniya Musulmanina (Akmescid 1881; Oxford 1985): Rusya İmparatorluğu’nun Müslüman tebaasının durumu, Müslüman okullarının eğitim sisteminin modernleştirilmesi, Tatarcanın okullarda ders olarak okutulması, Müslüman yayın ve basınına konulan kısıtlamaların kaldırılması gibi konuların işlendiği bu eserde, bu kadar çok sayıdaki Müslüman nüfusu barındıran Rusya’nın bir Ortodoks Hıristiyan devleti olduğu kadar bir Müslüman devleti sayılmasının da gerekli olacağı ileri sürülmektedir.

Salnâme-i Türkî (Bahçesaray 1882): Bu küçük eserde tarihî, coğrafî olaylar, değişik ülkelerdeki eğitim sistemleri, basın ve sağlık konularında bilgiler bulunmaktadır.

Mir’ât-ı Cedid (Bahçesaray 1882): Salnâme-i Türkî ile beraber halk kesimine basit bilgiler vermek amacıyla hazırlanmış bir eserdir. On dört sayfalık bir broşür olan Mir’ât-ı Cedid’de hayvanlar âlemi, Rusya Müslümanları için hac yolu, çay yetiştirme, İstanbul’un kısa bir tarihçesi gibi konular yer almaktadır.

Hâce-i Sıbyân (Bahçesaray 1884): Birçok defa basılan bu eser, Usûl-i Cedid mektepleri için temel ders kitabı olarak hazırlanmış, Gaspıralı’nın Hindistan’da bulunduğu sırada (1912) Urducaya da tercüme edilmiştir.

Avrupa Medeniyetine Bir Nazar-ı Muvâzene (İstanbul 1302/1885): Bu eserde Gaspıralı’nın Avrupa medeniyeti hakkındaki görüşleri yanında sosyalizme karşı takındığı tavrı da görülmektedir. Sonuç bölümünde, ıslahat ve terakkiye ihtiyacı olan İslâm âleminin taklitçiliğe sapmadan kendine göre bir ilerleme ve medeniyet yolu araması gerektiği belirtilmektedir. Eser, Mehmet Kaplan tarafından sadeleştirilerek bir değerlendirmeyle beraber yayımlanmıştır (TK, nr. 180, Ekim 1977, s. 716-731).

Medeniyyet-i İslâmiyye (Bahçesaray 1889), Kırâat-i Türkî (Bahçesaray 1894), Arslan Kız (roman, Bahçesaray 1894), Atlaslı Cihannâme (Bahçesaray 1894), Mektep ve Usûl-i Cedid Nedir (Bahçesaray 1894), Russko-vostoçnoe Soglaşenie Mısli, Zametki i Pojelaniya Ismaila Gasprinskago (Bahçesaray 1896) (Rusya İmparatorluğu’nun, Müslüman tebaasına yönelik muamelesinin Rusya’nın Şark ile münasebetlerinde belirleyici rol oynayacağı fikri savunulmaktadır), Rehber-i Muallimîn (öğretmen metot kitabı, Bahçesaray 1898), Türkistan Ulemâsı (Bahçesaray 1901), Usûl-i Edeb (Bahçesaray 1901), Mebâdî-i Temeddün-i İslâmiyyân-ı Rus (Bahçesaray 1901) ve Beden-i İnsân (Bahçesaray 1901) da eserlerindendir.

Ayrıca Dârü’r-Râhat Müslümanları (Bahçesaray 1906), 1887 yılında Tercüman’da “Abbas Molla” adlı bir seyyahın imzasıyla yayımlanmaya başlanan birer ütopik hikâye şeklinde, hayalî olaylarla siyâseti ustaca birleştiren bir hikâye kitabıdır. Hikâyenin kahramanı Gırnatalı Molla Abbas Fransevî, Güney İspanya’da dağlar arasında kurulmuş gizli bir ideal Müslüman devletinde yaşamaktadır. Buradaki Müslümanlar asırlarca kimseye tâbi olmadan kendi ilim ve tekniklerini geliştirebilmişlerdir. Bu hikâye ile Gaspıralı, Müslümanlara kalkınmış milletler seviyesine ulaşabilecekleri mesajı vermek istemektedir.

“Müslüman Kongresi: Mü’temer-i İslâmî-i Âm” (Bahçesaray 1909) ise, Gaspıralı’nın toplamaya çalıştığı Dünya Müslümanları Kongresi ile ilgili faaliyetlerini anlattığı bir risâledir.

Yayımlanmış başka eserleri de bulunan Gaspıralı’nın ayrıca kendi hayatını konu alarak yazdığı ve Tercüman’da tefrika ettiği (sy. 2-42 -1906-) “Gündoğdu” adlı millî bir romanı bulunmaktadır.


Kaynaklar

Anadolu Üniversitesi Yayınları / Çağdaş Türk Edebiyatları-1

Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi

https://islamansiklopedisi.org.tr/gaspirali-ismail-bey

http://tdk.gov.tr/wp-content/uploads/2014/10/200825ozkaya.pdf