Türklüğe adanmış bir ömür: Gaspıralı İsmail Bey (1)

Tercüman gazetesini çıkarırken, İsmail Bey ne yapması gerektiğini iyi biliyordu. Yıllarca zihninde ilmek ilmek oluşturduğu fikirlerini geniş kitlere yaydı. Tercüman gazetesi yoluyla halkı uyandırma işini gerçekleştirirken başka bir vazîfesi daha vardı: Hayâllerini hayata geçirip somut adımlar atarak eğitim reformu yapmak…

BU geçici dünyada zerreyiz sadece. Varlık mesâbesinde ne kadar küçük de olsak, aklımız ve vicdanımızla varlığımızın değeri artmakta. İnsanlık var olduğu andan itibaren dünyanın imarı ve yaşamın kolaylaşması için çok çaba harcamakta. Her çaba, gelecek nesillerin hayatını kolaylaştırmakta, daha da ileri seviyeye çıkarmaktadır.

Kalıcı eserlerle insanlığın izlerini sürebiliyoruz. Yazının icadından sonra insanlığın gelişimi daha hızlı olmuş, medeniyetlerin değeri dil varlığı ve oluşturdukları eserlerle ortaya konulmaya başlanmıştır. En kalıcı ve faydalı eserler edebiyat alanında verilmiştir evvelâ. Bazı uygarlıklar süreç içinde kadim medeniyetler arasına girmiştir. Ne mutlu bize ki, köklü bir medeniyetin mîrasçılarıyız.

Türk milletinin zihinsel yapısında ve medeniyet ölçüsünde hiçbir zaman ırkçılık ve kibir görülmemiştir. Fakat genetik şuurumuz gereği aslımızla, Türklüğümüzle hep gurur duyduk, duyacağız. Esâreti asla kabul etmedik, etmeyeceğiz!

Türk milleti hep kendi dil varlığını koruyup geliştirmesini bilmiş, gerek İslâmiyet öncesi, gerekse İslâm Medeniyeti dairesinde mükemmel eserler vermiştir. Yalnız, geniş bir coğrafyaya yayılmış olan bu köklü medeniyetin zamanla değişmesi kaçınılmaz olmuştur. İlişki içinde bulunduğu milletlerin dillerinden etkilense de Türkçenin yapısı çok değişmemiş, o coğrafyada yaşayan herkes birbirini anlayacak derecede Türkçeye vâkıf olmuştur. Ne yazık ki, son asırlarda ortak alfabeye sahip olunamamış, günümüze gelinceye kadar anlaşabilmemiz zorlaşmıştır.

Bunu bilen Türk aydınları boş durmamış, bu yolda çok önemli çabalar harcamış, her türlü tehlikeyi göze alarak Türkçeye hizmet etmişlerdir. Bu konuda öyle bir isim vardır ki, hiç unutulmayacak, asırlarca yâd edilecektir!

Gaspıralı İsmail Bey, adını ölümsüzleştirmiş, gönüllere taht kurmuş bir isimdir. Ülkemizde yeterince tanınmasa da hizmetini Türk milletleri unutmayacaktır. Kendim de dâhil, tanımakta çok geç kalanlar için kendisini bu yazımda tanıtmaktan onur duymaktayım. Şimdiden sürç-ü lîsan ettimse affola!

“Gaspıralı”

İsmail Bey, 1851’de, Kırım Bahçesaray yakınlarındaki Avcıköy’de doğmuş, Çarlık Ordusundan emekli teğmen olan bir babanın ve köklü bir aileye mensup annenin oğlu olarak çok iyi bir eğitim almıştır.

Gaspıralı İsmail, Moskova’da Harp Okulu’na girdi. Burada Türklerin ve Müslümanların sürekli aşağılandığını görünce milliyetçilik fikirleri kuvvetlendi ve yakın bir dostuyla okuldan kaçıp Osmanlı Ordusunda subay olarak, o sıralarda çıkan Girit İsyanı’nda savaşmaya karar verdi. Arkadaşıyla bir kayıkta 45 gün kürek çekerek nehir yoluyla Odesa’ya geldi. Ama vapura binmeye çalışırken yakalanıp askerî okuldan atıldı.

17 yaşında iken, Bahçesaray’daki Zincirli Medrese’de Rusça öğretmenliğine tayin edildi. Bu görevi sırasında kütüphanedeki Rusça kitapları okuyup gazeteleri takip ederek kendini geliştirdi. Bu arada dersler sırasında çocuklara Türkçe de öğrettiği gerekçesiyle tehditler alınca ayrılmak zorunda kaldı.

Bir süre Paris’te yaşadı, mütercim olarak hayatını kazandı. Derin gözlem yapma yeteneği vardı; buralarda yaşarken, gezdiği değişik memleketlerde Avrupa medeniyetini yakından tanıma, eksi ve artı yönlerini değerlendirme fırsatı buldu. 1874’te İstanbul’a gelerek devlet hizmetine alınmak için uğraştıysa da Rus Büyükelçiliğinin engellemeleri sonucu başarılı olamadı.

Gaspıralı İsmail Bey’in İstanbul’da kaldığı yıllar, ilk gazeteciliği ve yazarlığının başladığı yıllardır. Moskova ve Petersburg’daki bazı gazetelere İstanbul ve Osmanlı hayatıyla ilgili “Doğulu renklerle süslü, yarı hayâlî mektuplar” yazmıştır.

Hayatının her ânını değerlendirip gelecekte yapacağı projelere zemin oluşturmak çok önemli bir vasfıdır Gaspıralı’nın. Zira 1875’te Kırım’a döner ve bu sefer kafasında oluşan fikirlerle tek tek köyleri dolaşarak eğitim ve gelişim anlamında nelere ihtiyaçları olduğunu belirlemeye çalışır. Sadece Kırım’ı değil, Kafkasya’nın birçok yerini dolaşır. Buralarda aydınlarla, din adamlarıyla ve tüccarlarla görüşür, fikir alışverişinde bulunur. “Tercüman” gazetesini çıkardığında bu verilerin çok faydası olmuştur; gezdiği yerlerde kendisine destek ve süreli yayınlarına abone toplamıştır. Bu çabaları sonucu Tercüman gazetesi tüm Rusya’ya, zamanla Türkiye, İran, Mısır, Balkanlar ve Doğu Türkistan’a yayılmıştır.


Gazete çıkarmaya başladıktan sonra da seyahatleri devam eder, burada edindiği intibalarını yayımlar. Sık sık İstanbul’a gelir, devrin önde gelen yazar ve aydınlarıyla dostluk kurar.

1882’de Kazanlı sanayici ve tanınmış bir aile olan Akçurinlerden İsfendiyar Bey’in kızı Zühre Hanım’la evlenir. Zühre Hanım, Yusuf Akçura’nın halasıdır. Yusuf Akçura, yakından tanıdığı ve çalışmalarına vâkıf olduğu İsmail Bey’le bu yakın akrabalık bağıyla kendisiyle dostluğu ilerletmiştir. İkisi de hem Rusya Müslümanlarının, hem Türklüğün tanıdığı çok önemli simâlardan olmuştur. Zamanla Rusya Türklerini siyâsî ve kültürel haklarına kavuşturabilmek için birlikte çalışmışlardır.

Yusuf Akçura, İsmail Bey’i üstadı olarak kabul etmiştir. İsmail Bey’in ölümünden sonra yazdığı yazıyı “Muallime Dair” (Akçura, 1330/1914) şeklinde adlandırmış, Gaspıralı’yı “bütün Türk milletinin muallimi” olarak değerlendirmiştir. Bu değerlendirmede hiç de haksız sayılmaz. Zira Gaspıralı, sadece gazetecilik ve kültür faaliyeti icra etmemiş, aynı zamanda yeni bir eğitim reformu açmış ve açtığı okullarda Kafkasya’nın eğitim çehresi tamamen değişmiştir.

Gaspıralı, eğitime çok önem vermiş, içine düşülen uyuşukluk ve cehâletten kurtulmanın yolunun topyekûn eğitimden geçtiğini canla başla anlatmıştır. Hurafelerle yoğrulmuş inanışlarla yol alınamayacağını, köklü milletin kendi tarihini ve köklü eserlerini iyi anlaması gerektiğine inanmıştır.

Gaspıralı İsmail Bey, uzun uğraşlar ve girişimler sonucu Tercüman gazetesini 1883 yılında çıkarma iznini almıştır. O yıllarda Ruslar da Kırım’ı almalarının 100’üncü yılını kutlamaktadırlar. Bir milletin bilincinin uyanması ve kültürel yönden gelişmesi için gazeteciliğin önemini kavrayan aydınlarla defalarca teşebbüs etmişseler de gazete çıkarmaya muvaffak olamamıştır.

İsmail Bey, gazetesini çıkarmak için ailesinden büyük destek görmüştür. Gazeteyi eşi ve eşinin ailesiyle birlikte el birliğiyle çıkarmıştır. Eksikliklerini öğrenerek gidermeyi başarmışlardır.

Tercüman gazetesinin hiçbir sayısı yoktur ki, kendisinin yazısı olmasın! İlk yıllarda gazetesinin her sayısını tek başına yazmıştır. O, görüşlerini açık yüreklilikle yazmaya devam etmiştir. Rus yönetimi Tercüman’ı sıkı bir sansüre tâbi tutmuştur. O, görüşlerini ince ve hassas bir süzgeçten geçirerek anlatmış, yönetime sâdık halkın eğitim ihtiyacının tek amaçları olduğunu yazmıştır. O yıllarda “Türk” kelimesi ve Türk birliğinden söz etmek yasak olduğu için, hep Rusya Müslümanlarının gelişmesi etrafında yazılar kaleme almış, kendi dilinde eğitimin ve eğitim reformunun üzerinde durmuştur.

Tercüman’da dil, son derece sâdedir ve kısa cümlelerden oluşur; Türkiye Türkçesi kullanılmıştır. Bulgaristan’dan Doğu Türkistan’a kadar herkesin okuması, “Boğaziçi’ndeki balıkçıdan Kaşgar’daki deveciye kadar” herkesin bu dili anlamasıdır asıl amaç. Nitekim Türk dilleri yapay alfabelere bölününceye kadar bu amaca ulaşılmıştır. 1906’da “Millet” adında ayrı bir gazete çıkarmak istemiş, fakat ilk sayısıyla kalmıştır bu çalışma.

Ve Gaspıralı, şu an hayatımıza düstur aldığımız bir söze de imzasını atmıştır: “Til birliği, fikir birliği ve bu da amel birliğini muib olur…” Evet, bu ifade dikkat çekicidir! Bu ifade daha sonra vecîz bir cümle hâline gelir ve 1912 tarihli Tercüman gazetesinde, “Dilde, fikirde, işte birlik” hâlini alır.

Tercüman gazetesini çıkarırken, İsmail Bey ne yapması gerektiğini iyi biliyordu. Yıllarca zihninde ilmek ilmek oluşturduğu fikirlerini geniş kitlere yaydı. Tercüman gazetesi yoluyla halkı uyandırma işini gerçekleştirirken başka bir vazîfesi daha vardı: Hayâllerini hayata geçirip somut adımlar atarak eğitim reformu yapmak…

(Bir yazıya sığamayacak kadar hizmete adanmış bu ömrü ve Gaspıralı’nın eserlerini gelecek sayımızda tahlil etmeye devam edeceğiz…)


Anadolu Üniversitesi Yayınları/ Çağdaş Türk Edebiyatları-1

Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi

https://islamansiklopedisi.org.tr/gaspirali-ismail-bey

http://tdk.gov.tr/wp-content/uploads/2014/10/200825ozkaya.pdf