Türkler gaza geliyor!

ABD, Rusya’nın güvenli bir enerji tedarikçisi olmadığını ispat etme peşinde. Bu açıdan kıtasında çıkan kaya gazının Avrupa’ya ihraç edilmesini sağlamak için elinden geleni yapıyor. Her ne kadar Avrupa ülkeleri Rusya’yı boykot etse de 2023 yılında anlaşmaları bitecek. Bu arada iklim değişikliğinin öncelikli sıraya yükseldiğini, elektrikli araçların öneminin arttığını, 2023 yılında banttan inecek bir de “Togg” markamızın olduğunu hatırlatmak isterim. Üretilecek elektrikte doğal gaz ve HES’lerin önemi sizce de giderek artmıyor mu?

MUASIR medeniyetler kategorisine yahut ligine geç adım atmamızın en büyük nedenleri arasında, Cumhuriyet’in ilk yıllarını muaf tutarak, son yüzyıldaki “Böyle büyük yatırımlara ne gerek var?” anlayışı yatmaktadır. Buna, Batı’nın ucuza mâl etme tuzağı ile karşılıksız (!) yardımlarını da eklersek, flulaşan fotoğraf daha da netleşecektir.

“Keşfettiler ama kesinlikle çıkaramazlar” dediler. Yetinmediler, “Yapamazlar” diye küçük gördüler. “Ülkenin kaynaklarını heba ediyorlar” eleştirisinde bulundular. İktidarı hayâlcilikle, maceraperestlikle suçladılar ama inanmışlardan oluşan bir avuç insan, sismik arama ve sondaj faaliyetlerine devam etti.

Geçmişi yargılamanın geleceğimizi ipotek altına almak isteyenlere bir cezaî müeyyide içermeyeceği gerçeğinden yola çıkarak bu bahsi kapatıyor ve başka bir fasıla geçiyorum…

Hatırlanacağı üzere, Haziran 2022’nin ikinci haftasına girerken göğsümüzü kabartan bir gelişme yaşandı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Filyos’ta düzenlenen, Karadeniz gazı için “Denize İlk Boru İndirme ve Kaynak Töreni”ne katıldı.

Çok değil, bundan 2 yıl önce Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye’nin şu ana kadarki en büyük doğal gaz keşfini müjdelemişti. Muhalif kanatta yer alanlar, bırakın gazın çıkarılmasını, işlenmesini ve piyasaya sürülmesini, varlığından bile şüphe eder durumdaydılar. Haber bu açıdan önem arz ediyordu.

Eleştirmekten beslenen güruh, yerli gazın 2023’te milletin hizmetine sunulmasından gurur duymak yerine, müstehzi bir tavır sergilemeyi tercih etmişti.

Ekonomik bağımsızlık
Yıllarca “yerli” yapılacak kaynağa, çıkarılacak petrole, doğal gaza, işlenecek madenlere, bacası tütecek fabrikalara hasret kaldık ya da hasret bırakıldık. Artık o yıllar geride kaldı. Türkiye, tarihinin en büyük keşiflerinden biri olan Karadeniz gazının çıkarılması hâdisesini gerçekleştirmeyi başardı. Şükürler olsun.

Keşifte önemli bir role sahip olan Fatih, Yavuz ve Kanuni sondaj gemilerinin yanına Abdülhamid Han’ın katılmasıyla birlikte, Türkiye kendi sismik ve sondaj gemi flosuna sahip, dünyanın sayılı ülkelerinden biri hâline gelmiş oldu.

Fatih’in milletimizi sevindiren keşfinin ardından, Yavuz ve Kanuni sondaj gemilerinin açılan sondaj kuyularına ait operasyonları, temeli atılan doğal gaz işleme tesisi ile ekipman siparişleri eş zamanlı devam etti.

Sığ deniz kısmında boru serimi ve montajı yapacak Castoro-10 isimli geminin ülkemize ulaşmasıyla birlikte “Besmele” çekilerek denize indirilen borulara ilk kaynağın yapılması, tek kelimeyle gurur vericiydi.

Hazırlık basit değildi!
Fizibilite çalışmalarının ardından inşâ ve işletim, karşılaşılacak muhtemel sorunların aşılması, eko-sondajlar, zararın ölçülmesi,
topografik ölçümler, jeolojik yapılar ve kazılar, görüntüleme noktası personel eğitimi ve aklımıza gelmeyen daha nice aşamadan geçerek bugünlere ulaşmak…
Sürecin zorlu katmanlarının aşılarak tamamlandığını, doğal gazımızı millî iletim şebekemize taşıyacak olan boru hattının denizin 2 bin 200 metre altına yerleştirilecek olan 170 kilometrelik boru hattından ve 211 kilometrelik kara seriminden anlamak mümkün.

2023’ün ilk çeyreğinde günlük 10 milyon metreküp doğal gaz millî iletim sistemine pompalanırken, daha sonra açılacak 40 kuyuyla birlikte günlük gaz üretim kapasitesi 40 milyon metreküpe çıkarılacak ve yıllık bazda yaklaşık 4 milyar metreküpe ulaşılacak.

Ter dökerek elde edilen başarı

Ülkemizin son 20 yılda eğitimden ulaşıma, ticaretten savunma sanayiine, sağlıktan çevre alanına kadar elde ettiği kazanımlarda büyük bir emek, sabır ve gayretin yanında işçisinden mühendisine alınlardan dökülen terin payı var.

21 Ağustos 2020’de Sakarya Gaz Sahasındaki Tuna-1 kuyusunda 320 milyar, 17 Ekim 2020’de aynı kuyuda 85 milyar, son olarak Amasra-1 kuyusundaki 135 milyar metreküplük keşfin ardından toplam 540 milyar metreküpe ulaşan Karadeniz gazı, “kömürün başkenti” Zonguldak’ın Çaycuma ilçesine bağlı Filyos kıyılarında işlenecek. Zamanla ithalattan ihracata geçiş yapmamızı da sağlayacak.

Rusya ile Ukrayna arasında devam eden savaşla birlikte tüm dünyada artan petrol ve gaz fiyatlarının yanı sıra dünya piyasalarını belirleyen dolar ve altının tarihî zirveleri görmesi ile emtia ve hammaddeye ulaşımın kısıtlanmasının doğal sonucu olarak canavarlaşan bir enflasyon sorunu söz konusu. Karadeniz gazı, tam da böylesi bir darboğazın yaşandığı dönemde ortaya çıktı!

Hâlihazırdaki doğal gazın fiyatı, yüzde 75 oranında Devlet tarafından sübvanse edilmekte -ki sübvanse edilmekle de çark dönmez-. Çıkarılacak yerli gaz sayesinde fiyatlar aşağı çekilmese de en azından sürekli artan fiyatların önü alınmış olacak.
Enerji dengelerinde önde olan bir Türkiye
Doğalgazın yüzde 44’ünü karşılayan Rusya’ya uygulanan yaptırımlar, küresel dengeler açısından ülkemizi enerji güvenliğinde önemli bir pozisyona alacak. Yürüttüğümüz dış politika ile enerji güvenliğimiz arasında kurulan sağlam bağlar sayesinde Türkiye hem rekabet oluşturacak, hem de fiyat belirleyen ülke olacak.
Enerji kaynaklarını çeşitlendirme çabası içinde olan Avrupa ve diğer dünya ülkeleri, alternatif enerjilerin peşinde ve nükleer enerjiden güneş, rüzgâr, biyotermal gibi yenilenebilir enerjiye devasa yatırımlar yapmaktalar. Sadece bu da değil, aynı zamanda fosil kaynaklar, değerli madenler ve hidrokarbon için de durum böyle. Karadeniz gazının Avrupa’ya faydasından ziyade, ilk etapta kendimize olan faydalarını ele almak lâzım
.
Bugün enerjide dışa bağımlı hareket etmek zorunda kalan Türkiye’nin, doğal gaza ödediği yaklaşık 15 milyar dolarlık millî kaynak kasasında kalacak ve harcamalar açısından rahatlayan ülkemiz, sınırlarından geçen borulara değil, borunun içindekine sahip olacak.
Yarına hazır olmak

Batı Karadeniz’de durum böyleyken, diğer taraftan da Doğu Akdeniz’de sismik arama ve sondaj faaliyetlerimiz tam hız devam etmekte.

Yeri gelmişken iki hususa da değinmek istiyorum: İlki, enerjiyi üreten ülkeler ile tüketen ülkelerin birbirine bağımlı olması… Yani ne kadar yaptırım yapılırsa yapılsın, birinin almak, diğerinin de satmak zorunda olduğu konusu… İkinci husus ise Amerika’nın enerji pazarında liderliğe oynaması…

ABD, Rusya’nın güvenli bir enerji tedarikçisi olmadığını ispat etme peşinde. Bu açıdan kıtasında çıkan kaya gazının Avrupa’ya ihraç edilmesini sağlamak için elinden geleni yapıyor. Her ne kadar Avrupa ülkeleri Rusya’yı boykot etse de 2023 yılında anlaşmaları bitecek. Bu arada iklim değişikliğinin öncelikli sıraya yükseldiğini, elektrikli araçların öneminin arttığını, 2023 yılında banttan inecek bir de “Togg” markamızın olduğunu hatırlatmak isterim. Üretilecek elektrikte doğal gaz ve HES’lerin önemi sizce de giderek artmıyor mu?

Zaman kötü ama ülkemiz nice güzelliklere gebe!