LÜBNAN’A yerleşen Batı,
son 10 yıldır başaramadığı her plânını gerçekleştirmek istiyor.
Gelinen
dünyada Avrasya’ya hâkim olan, dünyaya da egemen olur. Bu hâkimiyetin ayakları
Orta Doğu ve Mezopotamya’dır. Kültürel zihniyet, medeniyet anlayışı ve ekonomik
açıdan ayakların sağlam basması bu coğrafyalardaki söz ve eylemin geçerliliği
ile mümkündür.
Orta
Doğu kanayan yara… Bütün dünya bilmektedir ki, Batılılar menfaat hâricinde
hiçbir yaralı parmağa merhem sürmezler. Beyrut’taki patlama sonrasında bunların
yanına Çin, Rusya, İran, İsrail, Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri’ni de
koymak gerekir.
Ekonomik
açıdan zayıf olan her Orta Doğu ülkesinin başına kuzgunlar gibi çöken Avrupa,
Çin, Rusya, ABD ve İsrail, şimdilerde Lübnan’ı kan gölüne çevirerek bir
oldubittinin derdindeler. Sebep ne olursa olsun, Lübnan’daki patlama/saldırı
kesinlikle normal değil!
Küçücük
bir araştırma laboratuvarında bile yanıcı, yakıcı ve patlayıcı malzemeler bir arada
tutulmaz. Bunun bir usûlü ve dünyaca kabul görmüş bir kuralı vardır. Binlerce
ton patlayıcının bir arada ve yıllarca Beyrut Limanı’nda bekletilmesine aklı
başında hiçbir bilim adamı onay vermez.
Şüpheler
olsa da, patlama sırasında füze saldırısının görüntüsü ve algı operasyonları
işin cabası… Füzenin görüntüye yerleştirilmesi çok kolay değildir. Anlaşılan o
ki, kuvvetle muhtemel patlama ânına füze saldırısı tam ayarlanmış.
Füzenin
İsrail/ABD kaynaklı olabileceği genel kabulken, Beyrut
Limanı’ndaki patlayıcıların sahibinin Rusyalı bir işadamı olması, yeni bir
denklemin olduğunu gösteriyor. Lübnan üzerinden Avrupa’ya göz kırpan bir
Rusya-Çin ve buna itiraz eden bir ABD… Çin’in bu limanı yeniden inşâ etmek
istemesi de cabası...
Beyrut’taki
patlama ve/veya füze saldırısının, Ermenistan’ın Azerbaycan’a saldırmasından hemen
sonra gelmesi, Rusya’nın Avrupa’ya göz kırpmasını perçinliyor. Almanya’dan
askerlerini çeken ABD, Yunanistan’a iyice yerleşti. Bu iki durum, ABD ve
Rusya’nın Avrupa-Türkiye denkleminde çatışma hâlinde olduklarını gösteriyor.
Anlaşılan
o ki, Libya ile Türkiye arasındaki anlaşma, ABD, İsrail, Avrupa, Çin ve Rusya’nın
pek hoşuna gitmedi. Dertleri bu anlaşmayı yarmak, Türkiye’yi Kıbrıs ile
sınırlandırmak ve Doğu Akdeniz’de kalıcı Fransa, İngiltere, Çin ve Rusya
politikası kurmak istiyorlar.
Ekonomik
açıdan olumsuz tablo çizen Avrupa, ABD, Çin ve Rusya, ekonomilerini
canlandırmak için Lübnan’ı gözden çıkardılar. İsrail de zaten Lübnan gibi bir
devlet istemiyordu; bu durum İran ve Arabistan’ın da işine geldi. Lübnan’a
sormadan karşılıksız yardım edense Türkiye ve Katar oldu. Diğerleri leş
kargalarıdır!
Lübnan
konusunda Rusya’nın Türkiye ile yan yana olması ise asla mümkün değil! Libya’da Fransa ve Rusya’nın Türkiye’ye karşı bir
araya geldiğine şâhidiz. ABD ise Avrupa’nın enerjisini İsrail üzerinden sağlama
derdinde. Çin ile yaklaşan İsrail’e, ABD tarafından bir şamar inince, Çin’in
İsrail Büyükelçisi cinayete kurban gitti.
İsrail
suni de olsa Türkiye ile en azından yakınlaşma mecburiyetinde kalacağından,
Rusya, Türkiye’yi de sahaya sürmek isteyecektir. Türkiye uluslararası kurallar
çerçevesince hareket etme eğiliminde olurken, Rusya ile dengeli gidip Beyrut
Limanı inşâsında söz sahibi olması, sıkıntılı bir süreci alacak.
Fransa
kafayı sıyırmış durumda. Ekonomisi tepetaklak olma yolunda ilerleyen diğer Avrupa
ülkeleri, Türkiye ile Yunanistan, Lübnan ve de Akdeniz üzerinden hesaplaşmak,
Libya-Türkiye Anlaşması’nı yarmak ve yok etmek istiyorlar.
Bu
aşamada Koronavirüs aşısını bulan Rusya, bunu ABD’ye karşı Avrupa için koz
olarak kullanmaz mı? Enerjiyi Türkiye üzerinden Avrupa’ya aktaran Rusya ile
sıkıntılar olabilir. Rus savaş gemileri Lübnan’a gelebilir. Lübnan’a
uluslararası askerler yerleşebilir. Bunların hiçbiri Türkiye’nin lehinde olmaz.
İlerleyen
aylarda ekonomisi tepetaklak giden Fransa, Almanya, İngiltere ve Yunanistan, güçlü
bir Rusya desteğini alırsa, Türkiye’ye ikinci bir 15 Temmuz işgal girişimini
yaşatmak için hiç düşünmezler. Ancak kısa sürede bunu hızla püskürten bir Türkiye
ile karşılaşırlar.
Bunlara
inanması güç gelmemeli. Çünkü İngiltere, “İngiltere’nin güvenliği Lübnan’dan başlar”
dedi, Kıbrıs’ı istedi ve Türkiye’ye “Suriye/Irak/Libya’dan
çık” dedi. Terör koridoruna izin istediler, “Akdeniz’de arama yapma,
IMF’ye boyun eğ” dedi. Suriye’de eylem yapmak için Muğla’ya kadar PKK’lı
teröristleri de bu Haçlı Batılılar gönderdiler.
Avrupa devletleri çökmeye giren ekonomilerini durdurmak, Rusya
sıcak denizlerde kalıcılığını perçinlemek, Çin batıya açılmak ve Akdeniz’de söz
sahibi olmak için Türkiye ile her türlü sıkıntıya girerler.
Ancak Türkiye yekpare olduğu müddetçe, bunların hepsi sinek
vızıltısı gibi gelir. İçeriden de birileri yine susmaz, yürüyüş plânlar ve
ekonomiyi bahane ederler. Kronik vızıltılar bitmez.