Türkiye’deki Joe Bidenciler kimler?

Nasıl Obama’dan sonra Trump gelince, Sarkozy ve diğerlerinden sonra Macron gelince, Çipras’tan sonra Miçotakis gelince farklı, hattâ zıt siyâsî görüşten bile olsalar Türkiye düşmanlığında istikrarlı ve sürekli olabiliyorlarsa, bizim de her türlü siyâsî görüş, inanç, anlayış ve sair farklarımıza rağmen Türkiye dostluğunda, Türkiye menfaatlerinin yanında yer alabiliyor olmamız lâzım.

JOE Bidenciler yahut Trumpçılar, Macroncular ve sair kimseler, aynı kişilerdir. Onlar kendi çıkarlarına aykırı işler yapan ülkeleri ve toplumları gözlerini kırpmadan nasıl yok etmek için her şeyi yapıyorlarsa, onların işine gelecek şekilde kendi ülkelerine zarar verenler de onların adamlarıdır. Onları çok uzakta aramayın!

Tek kriteriniz şudur: Muhalefette, basında, iş ve de sanat dünyasında her kim milletimize, ülkemize zarar verecek işler yapıyor, sözler söylüyorsa, bilin ki onlar Joe Bidenci, Macroncu, Hafterci, Trumpçı, Miçotakisçi, Sisici, Putinci, Netanyahucudurlar.

2013 yılının Mayıs ayında ekonomimiz 950 milyar USD’ye ulaşmıştı. 1 trilyon USD psikolojik sınırını aşmamıza ramak kalmıştı. O zaman eğer o psikolojik sınırı aşabilmiş olsaydık, yargı darbeleri ve 15 Temmuz kanlı darbe ihanetleri gibi olaylar olamayacaktı.

Ardından ekonomimize yönelik darbe girişimleri yapılamayacaktı. Onların bilinçli ve bilinçsiz işbirlikçileriyle beraber ekonomimizi 750 milyar USD’ye gerilettiler ama Allah’a şükür arzu ettikleri bizi paramparça etme sonucuna ulaşamadılar.

Her cepheden terör örgütlerini üzerimize saldılar. O da yetmedi, binlerce tır silahı PKK/YPG’ye göz göre göre gönderdiler.

Sonuç? Avuçlarını yaladılar!

“Bitti mi, bitecek mi?” diye sorarsanız, cevabımız net: Hayır!

“Peki, bunlarla işbirlikçi olmamak için yanlışları, eksikleri söylemeyecek miyiz, daha iyi alternatif çözümleri önermeyecek miyiz?” diye sorarsanız cevabımız ne olur?

Bunun cevabı da önceki sorunun cevabı gibi açık ve nettir: Eğer yanlışı, eksiği, kusuru görmüşsek ve söylemezsek, yine onlarla işbirliği yapanlar gibi oluruz. Burada önemli olan, gerçekten yanlışı, eksiği veya kusuru söylemek, “Yanlış, eksik, kusur söyleyeceğim” diye iftira atmamak, iftira atanların iftiralarını yaymamaktır. Doğru ve dürüst çalışanlara iftira atmak, iftira atanların askeri olmak tam bir işbirlikçiliktir!

Hakkın, doğrunun, iyinin, güzelin yanında olmak; Joe Biden, Trump, Putin, Macron, Sisi, Hafter, Miçotakis, Netanyahu gibilere sert bir tokattır.

Öte yandan işbirlikçilerin gazına gelip ülkemizin binalarına, arabalarına, yollarına, çiçeklerine, ormanlarına, barajlarına zarar vermek de tam bir işbirlikçiliktir!

Eğer bir muhalefet mensubu memleketimizin meselelerine alternatif çözümler üretmiyorsa, doğru değil de yalan söylüyorsa, düzgün çalışan siyasetçi ve kamu görevlisine iftira ediyorsa, o da Türkiye’ye düşmanlık yapanların işbirlikçisidir!

Eğer bir kamu görevlisi devleti zarara uğratıyorsa, vatandaşa zulmediyorsa, bilin ki o da katıksız bir işbirlikçidir!

Bir sanatçı, bu ülkenin gençlerini ahlâksızlık ve uyuşturucuya teşvik ediyor, onları böylelikle mahvediyorsa, o sanatçı da o mezkûr Türkiye düşmanı ekibin yerli uzantısıdır!

Netîce olarak, nasıl Obama’dan sonra Trump gelince, Sarkozy ve diğerlerinden sonra Macron gelince, Çipras’tan sonra Miçotakis gelince farklı, hattâ zıt siyâsî görüşten bile olsalar Türkiye düşmanlığında istikrarlı ve sürekli olabiliyorlarsa, bizim de her türlü siyâsî görüş, inanç, anlayış ve sair farklarımıza rağmen Türkiye dostluğunda, Türkiye menfaatlerinin yanında yer alabiliyor olmamız lâzım.

Eğer her türlü farkına, Türkiye’den karnını doyurmasına, nemalanmasına rağmen Türkiye düşmanlarının yanında yer alabiliyorlarsa, bizden asla saygı, muhabbet, destek ve anlayış beklemesinler! Allah’ın izniyle işbirliği yaptıklarının karşısında asırlardır nasıl duruyorsak, bundan sonra da durmaya devam ederiz.

Her türlü farkımıza rağmen, yanlışımıza ve eksiğimize yüzümüze vurmasına rağmen Türkiye’nin yanında yer alanlar da başımızın tâcıdır.