
ÇOK beğendiğim “Türkiye Yüzyılı” ismini bulanları bir defa daha tebrik ediyorum. Kavram olarak bu isim, başlı başına özel ve şahane bir tanımı içeriyor. Bu isme/kavrama biz de karınca kararınca fikrî plânda katkı yapmaya çalışalım.
Elbette kendi hayatımızda ve ilişkimiz olan sahalarda aynı hassasiyetle bu kavrama yani “Türkiye Yüzyılı”na uygun iş ve işlemler yapalım öncelikle. Bunun için de birtakım sorular sorarak hem doğru işler yapıp yapmadığımızı belirleyelim, hem de heyecanımızı ve şevkimizi diri tutmuş olalım. Zira bu durum, tıpkı bir arabada, şehirlerarası yolculuk esnasında “Nereye gidiyoruz? Yolun neresindeyiz? Hızımız nedir? Bu hız makul mü?" gibi sorular olarak nasıl sonuçlar alabileceğimizi tahmin etmek gibi bir yol açacaktır bize.
İlk sorumuz şu olsun: “Türkiye Yüzyılı kavramı hangi hedefleri bize ima ediyor ve bu hedeflere benim hayatımda ve ilişkim olan sahalarda nasıl bir katkım olabilir? Bu hedefler bizi nasıl etkiler?
Hedefleri, gerek yazılı dokümanları inceleyerek, gerek konuyla ilgili kişilerin açıklamalarını takip ederek, gerekse kendi hayâl gücümüzün kapasitesince öğrenebilir veya belirleyebiliriz.
“Bu hedeflere ulaşmak için kendi hayatımda, ilişkili olduğum sahalarda neler yapmalıyım? Ayrıca başkaları neler yapıyorlar, onların yaptıklarından olumlu anlamda nasıl faydalanabilirim?” gibi bir sorunun cevabı da hem fikir üretme, hem de konuyla ilgili çalışmaları takip etmeyi şart koşuyor.
Belki bir kolaylık olsun diye bununla ilgili bir sekreterya veya koordinasyon merkezi kurulabilir. Bu birim kurulsa da, kurulmasa da bir site kodlanarak ve bir de mobil yazılımla “Katılımcı Türkiye Yüzyılı” ortaya çıkarılabilir. Bu da topyekûn kalkınma ve topyekûn gelişme anlamına gelecektir.
Peki, Türkiye Yüzyılı hedeflerine varmam için daha neler yapmalıyım, yaptıklarım gerçekten de o hedefe beni götürecek mi? Belki de yaptıklarımı revize etmem gerekecek. Bu anlamda sık sık kendi kendimize “Doğru yolda mıyım, daha iyisi var mı?” diye sormamızda fayda var. Böyle durumlarda başkalarının da doğru işler yapması önemli. Eğer yapmadığı gibi bir kanaat oluşmuşsa, revizyon önerisini kendilerine iletmekte de fayda var. Türkiye Yüzyılı’nın gerçekleşmesinde aksaklıklar olması hepimizi ilgilendirir.
Bu sorulara ve gelişmelere bu yazıya müteakip yazılarda devam ederiz inşallah. Bu son bölümde de birkaç önerimi de müsaadenizle sunmak istiyorum: Meselâ şehirlerin de yüzyılları niçin olmasın? “İstanbul Yüzyılı”, “Konya Yüzyılı” veya “Diyarbakır Yüzyılı” gibi... Aynı kurum ve kuruluşların da yüzyıl programları olabilir. “Ajanda Yüzyılı” yahut “Beyazay Yüzyılı” gibi... Aynı şekilde, toplumsal grupların da yüzyıl programları olabilir. “Çocuk Yüzyılı”, “Engelliler Yüzyılı”, “Çiftçiler Yüzyılı” gibi… Şahıslar için de aklıma gelmedi değil, lâkin ömürler müsait değil. “Lokman Ayva Yüzyılı” bile desek, şurada en fazla birkaç 10 senemiz kalmıştır.