Türkiye Yüzyılı’nın mihenk taşı (3)

Beş milyon civarında sayıya sahip üniversite sınavına girecek öğrencinin durumu çözülmeyi bekleyen bir sorundur. Bu kadar öğrenci neden üniversite sınavına girmek isterken ara eleman olmak istemez? Bunun ilk nedeni, ara elemanın asgarî veya yetersiz ücret ile çalışmaya zorlamaktır.

GEÇEN yıl ve bu yıl, üniversite sınavına giren öğrenci sayısı üç buçuk milyon civarındaydı. Bu sayı gelecek sezon, ilk defa uygulanan ilkokula erken gitme politikası nedeniyle beş buçuk milyonu aşacak. Dile kolay, bu sayı Finlandiya, Slovakya, İrlanda, Hırvatistan, Litvanya, Slovenya, Letonya ve Estonya’nın nüfusundan bile fazla!

Bu kadar genç aklın sisteme dâhil edilmesi bulunmaz bir nimettir. Ancak bu kadar akıl sisteme ne derece dâhil edilir ve sanayideki ara elemanın istihdamı ne derece gerçekleşir, orası şüphelidir. Zira bu işlerin aslında en önemli mihenk taşı ekonomik güçtür. Ülkenin ekonomik gücü ivedi işleri öne çekiyor.

Ülkenin en önemli ivedi işleri arasında sağlık, gıda, barınma, eğitim-öğretim, sanayii ve teknoloji geliyor. Sağlık, dünyanın her zaman ilk sırasında yer alan bir durumda. Olması gereken durum da bu. Ülke bu açıdan büyük bir emek vererek zorunlu anlamda çok sayıdaki sağlık işinin üstesinden gelmiştir. Gıda, en ilginç olan noktalardan biridir. Dünyanın tamamı ekonomik kriz yaşasa, ülkemiz kendi kendine yetecek çok az sayıdaki ülkelerden biridir. Ancak son yirmi yılda köyden kente gelenlerin oranı yüzde altmışlardadır. Bu, şu anlama geliyor: Köyde ekip biçen ve ürün yetiştirenler kente göç ettiler. Diğer bir ifadeyle, gıda üreticisiyken tüketici konumuna geçtiler. Yazları yayla gibi kullanıp ihtiyaç hâlinde ve hobi olarak sadece kendi ihtiyaçları kadar gıda üretimine katkı sağlamaktadırlar. Yani gıda üretiminde iş, market zincirlerine kaldı. Bunların da milletin boğazını nasıl sıktıklarını görüyoruz.

Barınma açısından ülkenin ciddî bir sorunu yok gibiydi. En azından eski tür haneler vardı. Bunlar peyderpey yenileniyordu. Son depremlerle birlikte işler yeniden inşaat sektörüne düştü. Ümit odur ki, inşaat sektörü bu işin üstesinden gelsin. Zira ülkede bu alandaki hizmet en üst seviyelerde.

Sanayi ve teknoloji, bir ülkenin devrim açısından en önemli mihenk taşıdır. Özellikle savunma sanayii ve uzay teknolojileri bütün bir teknoloji alanını tetikler, ivmelendirir. Bu alanda en önemli işlerden biri, katma değeri ileri teknoloji üretmek ve eleman istihdam etmektir. Ülkemiz bu açıdan takdir edilesi işlere imza atıyor. Bunların devamı ve sayılarının artması için üstün güç ile çalışılması gerekir.

Gelir dağılımı rayına oturmadığı için ara eleman sorunu çözülemiyor. Ülkenin belli başlı meslekleri gelirde aslan payını alırken, ara elemanlar asgarî ücret ile işi omuzlasın isteniyor. Bu durumda çark istendiği gibi dönmüyor. Gelir düzeyi yüksek olan meslek guruplarındaki bir kişinin maaşı ara elemanın bir yıllık maaşına eşit. İşte en büyük çıkmaz sokak budur! Avrupa’da, özellikle Almanya’da böyle bir durum ile karşılaşılmaz. Gelir dağılımı arasındaki fark çok azdır. Bu nedenle ülkemizden Almanya’ya işçi olarak gidenler oluyor.

Ara elemanı az ücretle istihdam etmek, onların sırtından asgarî ücret ile kazanç sağlamak doğru bir strateji değildir. Bu durum çarkların dişlilerinin yalama olmasına yol açacaktır. Nitekim gelecek, böyle bir çıkmaz duruma gebedir.

İşin en çetrefilli taraflarından biri de hiç şüphesiz eğitim-öğretim aşamasıdır. Ülkedeki okuma-yazma oranı ABD’ye göre çok üst düzeydedir. Ancak ABD ile teknolojik gelişmişlik ve istihdam açısından farklılıklar ortadadır.

Beş milyon civarında sayıya sahip üniversite sınavına girecek öğrencinin durumu çözülmeyi bekleyen bir sorundur. Bu kadar öğrenci neden üniversite sınavına girmek isterken ara eleman olmak istemez? Bunun ilk nedeni, ara elemanın asgarî veya yetersiz ücret ile çalışmaya zorlamaktır.

Ara elemanın potansiyelinin artırılması için meslek yüksekokulları yeterli derecededir. Bir de ücretlendirmede üst düzeylere çıkıldığında ara eleman sorunu çözüleceği gibi üniversite kapılarında ter döken öğrenci sayılarında da azalma olacaktır. Bir anda iki iş başarılmış olunacaktır. Bunların hepsinin ekonomik nedenlerle olduğunu unutmamak gerekir.

Bu işlerde ekonomik uçurum giderilirse eğitim-öğretim süreci nefes alacaktır. Aksi takdirde bugün beş, yarınsa on milyon öğrenci üniversite sınavına girecektir. Ülkenin üniversite kontenjanı bu kadar değil. Böyle bir kapasiteyi ülke kaldıramaz.

Uzaktan/online/çevrimiçi öğretim sisteminden destek alınsa bile bu kadar üniversite mezununa ihtiyaç yok. Ara eleman ve hatırı sayılır ücretlendirme ile bu işler çözülmek durumundadır. Ayrıca eğitim-öğretimde de fırsat eşitliği ve potansiyelin değerlendirilmesi açısından eksik noktalar bulunmaktadır. Bunları da gelecek yazımızda ele alalım.