Türkiye Yüzyılı’nda balık olmak

Bizim Türkiye’ye dönüş yolunda olduğumuz gün Erdoğan, “Türkiye Yüzyılı” vizyon belgesini açıklamıştı tam da. Somalili ve Tunuslu şoförlerin bu vizyon belgesinden haberleri yoktu elbette ama yüzyılın Türkiye yüzyılı olduğunun ve Türkiye’nin dünyadaki ağırlığının farkındalar. Muhalif kardeşlerimiz ise “Türkiye Yüzyılı” vizyon belgesinden haberdarlar lâkin Türkiye’nin dünyadaki yerinden maalesef bîhaberler.

İSMİ “Mohammed Abdi”. Somalili.

Kırk beş yahut elli yaşlarında. Helsinki’de taksi şoförlüğü yapıyor.

Dört Türk, kasvetli ve puslu bir sabah, test yapmakta olduğumuz fabrikaya gitmek üzere Kluuvikatu Sokağı’nın Esplanadi Meydanı’na bağlanan köşesinden bindik arabasına.

Havadan sudan konuşmalarımızı bir süre dinledikten sonra sordu “Türk müsünüz?” diye. “Evet” dedik.

Türkiye’nin Somali’de kurduğu askerî üsten bahsetti önce. Epeyce büyükmüş. Somali ordusuna sağladığımız desteklerden son derece memnun.

Sonra iyi ki de Somali’de bulunduğumuzu söyledi. Türkiye geldikten sonra Somali’de her şeyin nasıl da yerli yerine oturduğundan söz etti bir süre.

Oradaki varlığımızı ve gücümüzü, aynı zamanda Somali’nin varlığı ve gücü olarak görüyor Mohammed Abdi.

Yılda bir kez ülkesine gidebiliyormuş ancak. Hiç Türkiye’ye gelmemiş ama İstanbul’u görmeyi çok istiyor.

Önde oturan arkadaşımız biraz muhalif birisi. Önceki gece neden Suriye’de, Libya’da, Azerbaycan’da, Somali’de, Katar’da olduğumuzu tartışmıştık yemekte. Hatta tartışma yemek sonrasına da taşmıştı.

Öndeki arkadaşımız daha önce birkaç Somalili ile tanıştığını ve Somalilerin Erdoğan’ı sevdiğini söylüyor.

Mohammed Abdi, “Sadece Somali değil, tüm İslâm dünyası Erdoğan’ı seviyor, lider olarak görüyor” diyor.

Mohammed’i Allah gönderdi sanki. Bendeniz arka koltukta, arkama yaslanıp muhabbete kulak veriyorum.

Mohammed, ortalama bir muhaliften daha iyi biliyor Türkiye’yi ve Türkiye’nin dünyadaki ağırlığını, inanınız.

Kürt meselesinden bahsediyor meselâ. Erdoğan’ın bu konuda kat ettiği yoldan, terörle mücadelemizden bahsediyor epeyce.

Kürt meselesini başta ABD olmak üzere küresel çetenin kaşımakta olduğunu ve Türkiye’yi engellemek için kullandıklarını söylüyor.

Savunma sanayimize geliyor sıra. Biraz da İHA, SİHA konuşuyoruz.

Türkiye’de seçimlerin yaklaştığını biliyor ve Erdoğan’ın yeniden kazanıp kazanamayacağını soruyor bize. Öndeki arkadaşım, şu anda durumun dengede olduğunu ancak ülkede ekonomik sıkıntıların ve yüksek enflasyonun olduğunu söylüyor.

“Bu da seçmenin tercihini etkileyecek” demeye getiriyor.

Mohammed, “Ekonomik sıkıntılar ve yüksek enflasyon sadece Türkiye’nin meselesi değil, global bir problem” diyor.

Konunun Erdoğan kaynaklı olmadığını biliyor. Erdoğan için dua ediyor.

Erdoğan’ın hem Türkiye, hem Somali, hem de İslâm dünyası için ne anlama geldiğini ortalama bir muhaliften çok daha iyi biliyor.

Yarım saatlik yolculuğumuzun sonuna geliyoruz. İnip kapılarımızı hürmetle açıyor.

Arkadaşlarım ile tokalaşıyor. Ben sadece tokalaşmak istemiyorum.

“Gel kardeşim!” deyip kollarımı açıyorum. Sarılırken bile hürmetle boynunu eğiyor, aynı seviyede sarılmaktan imtina ediyor.

İçimi eritiyor bu hareketi.

Birbirimizi Allah’a emanet ederek, selâmlaşarak ayrılıyoruz.

Ertesi gün bizi havaalanına Tunuslu bir şoför götürüyor. O da anlıyor Türk olduğumuzu. Türkiye’nin ve Erdoğan’ın NATO konusunda Finlandiya’yı nasıl dize getirdiğini anlatıyor keyifle.

İndiğimizde Sultanahmet’e, Aksaray’a, Eminönü’ne ve Erdoğan’a selâmlarını söylüyor.

Bizim Türkiye’ye dönüş yolunda olduğumuz gün Erdoğan, “Türkiye Yüzyılı” vizyon belgesini açıklamıştı tam da.

Somalili ve Tunuslu şoförlerin bu vizyon belgesinden haberleri yoktu elbette ama yüzyılın Türkiye yüzyılı olduğunun ve Türkiye’nin dünyadaki ağırlığının farkındalar.

Muhalif kardeşlerimiz ise “Türkiye Yüzyılı” vizyon belgesinden haberdarlar lâkin Türkiye’nin dünyadaki yerinden maalesef bîhaberler.

Bizim diyeceğimizi beş yüz sene evvel Fuzuli söylemiş, ne de güzel söylemiş: “Ol mahiler (balıklar) ki derya içredir deryayı bilmezler.”

Balık, denizin kıymetini denizden çıkınca anlarmış. Allah, ülkemizi ve insanımızı bazı şeyleri anlamak için geç kalmış olmaktan muhafaza buyursun. (Âmin!)

Kalınız sağlıcakla efendim.