Türkiye’ye vurulan aşı

Pandemi sürecinde aşı etrafında bu tartışma, yaşanan küresel telâş sebebiyle volümü yüksek olmasa da kısık ateşte gündeme geliyor, gelmeli de. Çünkü pandeminin “nüfusu azaltmak” amacıyla üretildiği veya üretilmese bile ortamı değerlendirmek isteyenlerin bunu nüfusu azaltmaya dönük politikalara hizmet edecek şekilde değerlendirmek istediklerini biliyoruz…

DÜNYADA olup bitenleri anlarken “büyük fotoğraf”tan söz açarız; bu, sadece ufkumuzu değil, bizi bekleyen senaryoları da betimler.

Osmanlı’nın dağılışından sonra Osmanlı’nın hükmettiği topraklarda kurdurulan onlarca ülkenin Osmanlı’dan geride kalan Türkiye Cumhuriyeti’yle ilgili hesap(laşma)ları ve tabiî Türkiye’nin etkin, güçlü ülke olmamasına yönelik alınmış kısa, orta ve uzun tedbirler listesi, söz konusu büyük fotoğrafın yapboz parçaları gibidir.

Yakın tarihten söz açtığımızda, dünü, bugünü ve yarını doğru anlamak, kurgulamak ve uygulamak için gerekli olan hafıza, bilinç ve uyanıklıktan söz açmış olmaktayız.

Örneğin AK Parti iktidarının ortaya koyduğu irade ile 2023 seçimlerine “Erdoğan’sız Tükiye” olarak girmek isteyen küresel güçlerle muhalefetin iş birliğinin hangi yöntemlere başvurduğunu anlamak için yakın tarihi bilmek gerekiyor.

Büyük fotoğraf ile yakın tarih arasındaki koridoru çözmek ise tamamen reel politik zekâ ve sürdürülebilir iradeyi gerektirir. 15 Temmuz gecesi ve sonucu buna iyi bir örnektir.

Şimdilerde ise pandemi sürecindeyiz. Pandemi bağlamında büyük fotoğraf ve yakın tarih arasındaki koridoru deşifre etmek istediğimizde önemli bir “karakutu”ya ulaşıyoruz: “Aşı”…

Pandemi dünya çapında bir olay ve aşının bu süreçteki önemi “politik karteller ve devletlerin gizli ajandası” ekseninde ele alınması gereken bir olgu.

Öncelikle milyarlarca aşıdan söz açıyoruz; büyük büyük paralar demek bu… Üstelik devletleri zorunlu kılan bir edinim…

İkincisi, “aşı” biyolojik komploların öznesi, devletlerin gizli biyolojik savaşları için en sinsi araç, sağlıktaki önemi sebebiyle de toplumların zayıf karnı. Yani tam bir kara kutu!

Türkiye, pandemi sürecinin ilk aylarında “hasta karşılama ve tedbirlerle yayılma hızını kontrol etme” noktasında başarılıyken ve de kazandığı zamanı “aşılanmış toplum” evresiyle normalleşme dönemine geçmesi beklenirken, bu süreç beklenen hızda ve çapta gelişmedi, gelişemedi. Bunu iki şekilde okuyabiliriz: İlki, dünyadaki ihtiyaç ile aşının bulunması ve sayısı, üretimi arasındaki makasın büyüklüğünden kaynaklanan doğal gecikme; ikincisi de gizli aşı savaşı…

“Aşı savaşı” derken de iki yönü var konunun: Ticarî pay ve aşı silahı!

Aşı gerçekten de bir biyolojik silah. Nitekim dünyada yıllardır aşı etrafında bilimsel efsaneler, deşifre olmuş kumpaslar ve bitmek bilmeyen bilim adamları savaşı olmuştur.

Pandemi sürecinde aşı etrafında bu tartışma, yaşanan küresel telâş sebebiyle volümü yüksek olmasa da kısık ateşte gündeme geliyor, gelmeli de. Çünkü pandeminin “nüfusu azaltmak” amacıyla üretildiği veya üretilmese bile ortamı değerlendirmek isteyenlerin bunu nüfusu azaltmaya dönük politikalara hizmet edecek şekilde değerlendirmek istediklerini biliyoruz.

Bu nedenle ülkelerin kendi aşılarını üretmeleri, neslin güvenliği noktasında hayatî önem kazanıyor. Dolayısıyla Türkiye’nin kendi aşısını üretmesi, söz konusu ticarî ve biyolojik savaş açısından çok önemli.

Ancak pandemi süreci, beklenenden daha fazla uzadı; Türkiye’nin aşısı sonbaharda ancak hazır olabilecek. Bu arada Almanya, Rusya ve Çin aşısı seçenekler olarak ithâl edilmekte. Kuşkusuz Covid-19, artık hep hayatımızda olacak ki hastalık listesindeki yerini almış oldu. Bu nedenle aşı her zaman lâzım olacak. Ancak yaşanan ekonomik krizler, sosyal psikoloji merkezi ve sosyal hayatımızdaki fetret dönemi aşıdan beklenen normalleştirmeye katkı sebebiyle aşılanma süreci, artık politik değer de taşımakta.

Sonuç olarak, önümüzdeki aşı seçenekleri arasında nesli koruyan olanı, sağlık alanındaki etkinliği sebebiyle doğru tercih önem kazanmakta. Üstelik mevcut aşıların nüfusu azaltma veya genetikle oynama gibi gizli ajandalara hizmet edecek olup olmadıklarının da ortaya konulması gerekir. Bunu devlet doğru bilgilendirmeyle yönetemezse, Türkiye aşılanmış olacak!