Türkiye’nin güvenliği Kabil’den başlar

Türkiye dışarıdan ve içeriden işte bu şekilde bir terör ile kıskaca alınmak istenmektedir. Bu aşamada ehliyet, liyakat ve nitelik esaslı politikalar olmazsa başımız yine ağrıyabilir. Böyle bir durumsa İngiltere, ABD, Rusya ve diğer Batılı devletlerin hepsinin işine gelir.

BUNCA olaydan sonra İngiliz savaş gemileri Rusya ile gerilime neden olan Kırım açıklarındaki rotayı kullanma kararı aldı. Anlaşılan o ki, İngiltere yüzyıllardır tereddütsüz uyguladığı dünyanın kritik noktalarını ve ticaret ulaşım rotasında şimdi de söz sahibi olmak istiyor.

Afganistan’dan ABD ayrılırken NATO çerçevesince İngiltere, Fransa ve diğer devletler Kabil’de kalmaya devam edecekler. Afganistan; Rusya ve ABD’nin girip de başarı ile çıkamadığı bir yer. İngiltere’nin burada kalması asla güvenilecek bir durum değildir.

Gardez, istihbarat ve tercümanların konakladıkları, Afganistan’ın önemli şehirlerden birisidir. Burası aynı zamanda Pakistan ile irtibat açısından da önemli bir konuma sahiptir. Gardez’de İngiliz, Fransız, Alman ve ABD istihbarat ekipleri konuşlanmış vaziyetteler.

Bu istihbarat ordusu Türkiye ile Pakistan’ın ciddî iletişiminde harekete geçecektir. Aklınca İngiliz tarafı, hem Pakistan ile Türkiye’nin arasında yarma operasyonu yapacak, hem de kuzeyde bulunan Tacikistan, Türkmenistan ve Özbekistan gibi Türk devletleriyle stratejik ilişki kurmasını engellemek isteyecektir.

Afganistan’da çok sayıda tercüman da öldürüldü. Öldürülen tercümanların özelliklerine bakıldığında, bir noktada Batı’nın işine gelmeyen tercihlerde bulundukları görülür.

Çin, Asya, Avrupa ve Orta Doğu’yu birbirine bağlayan bir altyapı ve ulaşım ağı oluşturulmasını amaçlayan Bir Kuşak Bir Yol Projesi’nde Pekin’den Londra’ya uzanan orta koridorun en stratejik bağlantı noktası Türkiye’dir. Bu yolda eğer Türkiye; Tacikistan, Türkmenistan ve Özbekistan ile tıpkı Azerbaycan’la olduğu gibi bir iletişim kurarsa, en büyük söz sahibi de Türkiye olur. İngiltere işte bunu baltalamak istiyor!

“ABD, Afganistan’dan başarısız olduğu için çıktı” söylemi savaş açısından doğrudur. Bunun nedeni de Afganistan’ın en dağlık ve stratejik noktalarında bulunan ve ülkenin en büyük gruplarından birisi olan Hazara Türkleridir. Çünkü daha yarım asır öncesine kadar şiddet görmüş, İran tarafından sürekli olarak köleleştirilmek istenen bir gruptur Hazara Türkleri. İşte ABD ve Rusya, bu Türkler nedeniyle Afganistan’da başarılı olamamıştır.

Ancak, yirmi bin civarında Afgan vatandaşı ABD’ye, “Ya bizi de götür ya da ülke dışına çıkar” diye ABD ile sürekli iletişim hâlindeler. ABD bu coğrafyada yirmi yıl kaldı. Yani bir nesil ABD varlığında büyüdü ve ABD hayranı olarak yetişti. Şimdi ise ülke dışına çıkmak istiyorlar. Bu durum Türkiye açısından en zayıf noktalardan biridir.

Yunanistan her yirmi yılda bir Anadolu’ya saldırmıştır. Çünkü bu sürede kinle büyüttüğü nesli Türkiye üzerine gönderdi. ABD, Afganistan’da da benzer şekilde bir nesil yetiştirdi ve bunlar kritik aşamada bulunuyorlar. Kabil Havalimanı’ndan ABD askerleri ivedilikle ayrılıyor ama sınırlardakiler de komşu ülkelere geçiyorlar. ABD askerlerinin özellikle İngiltere ile birlikte Tacikistan, Türkmenistan ve Özbekistan gibi ülkelerde uzun süre kalmaları, Türkiye için son derece tehlikeli ve içinden çıkması güç bir durum demektir. Türkiye’nin önünde bundan daha büyük bir engel bulunmamaktadır. Burada bulunan Batı askerleri, Gardez istihbaratıyla birlikte Türkiye’ye karşı büyük oyun oynayabilirler.

Türkiye zaten Afganistan’da bir işgalci güç olarak bulunmuyor. NATO üyesi olarak bulunsa da Müslüman ve tarihsel süreçteki rolü dolayısıyla dost bir ülke görünümündedir. Türkiye, Afganistan’da ABD ve İngiltere tuzağına düşmezse ciddî bir sorunla karşılaşmaz.

Yine de dikkatli olunması ve Afganistan Cumhurbaşkanı Eşref Gani Ahmedzay’ın “Ülkeyi yönetmenin bir yolu yok” söyleminin altında ne yattığını iyi anlamak gerekmektedir. Zira Afganistan en fakir ülkelerden birisidir. Ticaretin büyük kısmı uyuşturucudan sağlanmakta olup ve Taliban’a aittir. Uyuşturucu, Taliban kanalıyla PKK’ya gelmektedir.

Türkiye’nin güvenliği Kabil’den başlar. PKK’ya uyuşturucudan gelen paralar kesilirse PKK fazla yaşayamaz. PKK fazla yaşamazsa Suriye-Irak kuzeyinde bir terör devleri kalıcı olmaz. ABD ise burada resmen olmasa da gayr-i resmî bir oluşumu destekledi. “Suriye’den çekileceğim” diyen ABD, yıllardır hem çekilmedi, hem de binlerce tır dolusu silahı PKK’nın Suriye-Irak uzantısı olan terör örgütlerine verdi. Şimdi bu teröristlerden düzenli ordu da kuruldu.

Rusya ise her zaman fırsatı değerlendiriyor. Batı düşmanı gibi görünse de “Bir sorun olursa Afganistan’a gireriz” deyiverdi. Rusya da PKK’nın para kanalının kesilmesinden rahatsızdır. Afganistan’dan sıcak denizlere inmeyi başaramamış bir Rusya için Suriye’den sıcak denizlere inme hayâlini üç yüz yıl sonra başarmanın Suriye-Irak denklemindeki terör devletinin varlığından yana olduğu açıktır. Daha önce de Kıbrıs konusunda tek devletli bir yapıdan yana tercihi olduğunu biliyoruz. Dolayısıyla Erivan’a giden PKK’lılara silah veren Rusya, Afganistan’a Türkiye gidince “Biz de kaos olursa gireriz” diyor ve Kıbrıs konusunda Türkiye ile aynı safta değil.

Bu aşamada bir parti kapatma dâvâsı sıkı sıkıya Batı ve Rusya tarafından takip ediliyor. Kapanma olursa siyâsî yasaklar da gündeme gelecektir. Meclis’in yüzde beşi sandalyesiz kaldığında 2021’de kış bastırmadan erken seçim konuşulabilir.

Türkiye dışarıdan ve içeriden işte bu şekilde bir terör ile kıskaca alınmak istenmektedir. Bu aşamada ehliyet, liyakat ve nitelik esaslı politikalar olmazsa başımız yine ağrıyabilir. Böyle bir durumsa İngiltere, ABD, Rusya ve diğer Batılı devletlerin hepsinin işine gelir.