Türkiye’nin Çözüm Ajandası (15): Tarım, orman, gıda ve hayvancılık için millî bilinç şart!

Şu an bir iç savaş yaşamasına rağmen Suriye’den ithal edilen patates ve soğan, üretimimizin vahametini göstermektedir. Salatalığın dahi İran’dan ithal edilmesi de yapılan yanlışlığın bir diğer yansımasıdır.

AJANDA Yayın Grubu olarak dev bir kadro ile gerçekleştirdiğimiz ve değerlendirmenize sunduğumuz “Türkiye’nin Çözüm Ajandası” serisinin 15’inci dosya çalışması ile karşınızdayız.

Özellikle ekilebilir, verimli ve sulu arazilerin imara açılması, tohum ve üretim politikaları, destekler ve teşvikler nezdinde çokça eleştirilen tarım ve hayvancılık mevzusunun yanında ormanlarımıza yönelik tespit ve tavsiyelerimizi kıymetli değerlendirmenize arz ederiz.

***

Tespitler

Geçtiğimiz yıl hakkında birçok tevatür çıkarılarak tartışılan ve “stokçuluk” başlığı altında ekonomimize zarar verdiği düşünülen bazı esnaf ve tüccarın yaptığı yanlışı iftira ve ispiyon mekanizması ile sulandırmak, bu sebeple ceza alan üreticinin daha sonra toprağını ekmeme kararı almasına sebep olmuştur.

Örneğin soğanın belli bir süre depo ve ambar gibi tesislerde bekletilmesi gereği teknik bir konu iken, bu bekleme süresinin geçirildiği sırada ambarı basılarak devletine ihanet etmekle suçlanan üreticiler, büyük bir algıya mahkûm edilmişlerdir.

Tarımda, hizmette ve diğer ekonomi alanlarında yapılan üretimdeki bilgi oranı eksiktir.

İmar programlarındaki düzensizlik ve rüşvet-rant çarkları, toplumu üretmek yerine hazır paraya itmiş, insanımız üretmekten kaçar olmuştur.

İthal hayvan ve ithal tohum, halk nazarında olumsuz bir manzara vermektedir.

Şu an bir iç savaş yaşamasına rağmen Suriye’den ithal edilen patates ve soğan, üretimimizin vahametini göstermektedir. Salatalığın dahi İran’dan ithal edilmesi de yapılan yanlışlığın bir diğer yansımasıdır.

Hayvancılık dağ koşulları ile ilgiliyken, dağ zengini ülkemizin hayvan yetiştirememesi mânidardır.

Tavsiyeler

Ekilebilir tarım arazilerini “İşlet, mahsuplaşalım” formülüyle büyük şirketlere açmak, alternatif bir formül olabilir. Kamu menfaati sebebiyle “zorunlu kiralama” yöntemi üzerinden köylüden kiralayıp belli bir miktar arazisi olan ailelerden söz konusu şirketlere eleman alımı yapılabilir.

Endemik bitki yetiştiriciliğinin geliştirilmesi gerekir.

Orman politikalarında reforma gidilmeli, göl barajları hususunda inat edilmemeli, orman toprağı suyundan yoksun bırakılmamalıdır.

Limon, zeytin, kayısı gibi iddialı olabileceğimiz sahalarda üretimin gözden geçirilerek arttırılması hedeflenmelidir.

Tarlada 50 kuruş olan domatesin pazarda/markette 4 buçuk liraya satılmasını engellemek için bir “Yeni Hal Yasası” çıkarılmalı, üretici korunmalı ve aracılar devreden çıkarılmalı yahut kazancı sorgulanmalıdır.

Hayvancılıkta ithalatçıya ve bir kısım kudretlilere sağlanan ranta son verilmeli, yerli üretici korunmalı, eğer ithalat şartsa karkas et ithali yapılmalıdır.

Tarım arazilerinin kentsel dönüşüm gibi nedenlerle rant odağına dönüşmesi engellenmelidir.

Millî ağaç seferberliği ilân edilerek, yüzde 90’ı meyve ağacı olan fidanlarla tüm memleket, özellikle de şehir merkezleri ve dağlarımız donatılmalıdır. Dağ ağacı besler, ağaç dağa rüzgâr getirir, rüzgârsa toprağı aşılar ve hayvancılık artar. Arı varlığı ve arıcılık dahi buna bağlıdır.

Denizel kaynaklarımızın değerlendirilmesine önem verilmeli, deniz takvimi yeniden düzenlenmeli, çiftlik ürünü balıkçılık ise teşvik edilmelidir.