Türkiye’nin Çözüm Ajandası (12): Sanayi ve teknolojide de ileri Türkiye

“Sanayi ve teknoloji” başlıklarının tam oturtulması ile ülkemiz açısından sanayinin tüccarlıktan geçtiği yanlışının düzelmesi gerekliyken, bu yanlışın yaşıyor olması ise vahimdir. Sanayi, teknoloji ile yol arkadaşıdır ve ticaret, bu ikisinden bağımsız olarak değerlendirilmeliyken, ülkemizdeki günümüz manzarasında ikini de yutmuş görünmektedir.

AJANDA Yayın Grubu olarak dev bir kadro ile gerçekleştirdiğimiz ve değerlendirmenize sunduğumuz “Türkiye’nin Çözüm Ajandası” serimizin 12’inci bölümüyle karşınızdayız.

Ülkemizin sanayi ve teknoloji bütünlüğüne ilişkin tespit ve tavsiyelerimizin bulunduğu bu çalışmamızda, bilgisayar teknolojilerinden yapay zekâya, yerli ve millî tüketim ürünlerinden savunma ve güvenlik teçhizatlarına, yerli otomobilden yerli uydu ve denizaltına değin kalkınma hedeflerini bir bir arşınlayan Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin başarı ve ileriye dönük kararlığı ile evvelâ gurur duyduğumuzu belirtiyor ve ardından geleceğe yönelik tespit ve tavsiyelerimizi arz ediyoruz.

***

Tespitler

Daha önceleri “sanayi” ile “ticaret” başlıklarının birbirinden ayrılarak sanayinin “teknoloji” başlığı ile anılmaya başlanması, içeriğe göre tarif ve tarife göre isim noktasında çok isabetli bir karardır.

Sanayinin “hammaddenin işlendiği ve yarı yahut tam ürünün elde edildiği saha” ve teknolojinin de “bu işlemlerin nasıl gerçekleştirileceğini belirleyen yöntemleri tezleyen zemin” olması sebebiyle, iki başlığın bir araya gelmesi ve bu şekilde değerlendirilmesi ciddî bir hamledir.

Fakat ne yazık ki, “sanayi” başlığı ileride, “teknoloji” başlığı ise kısmen geride kalmıştır.

Memleketteki “500 ton patatese karşılık 1 güvenlik çipi” algısının boyu sadece algı boyutunda değildir.

“Sanayi ve teknoloji” başlıklarının tam oturtulması ile ülkemiz açısından sanayinin tüccarlıktan geçtiği yanlışının düzelmesi gerekliyken, bu yanlışın yaşıyor olması ise vahimdir. Sanayi, teknoloji ile yol arkadaşıdır ve ticaret, bu ikisinden bağımsız olarak değerlendirilmeliyken, ülkemizdeki günümüz manzarasında ikini de yutmuş görünmektedir.

Savunma sanayiinde atılan adımlar takdire şayandır. ASELSAN, HAVELSAN ve ROKETSAN gibi kamu iştiraklerinin yanında özel sektörün destekleniyor olması da ciddî bir hamledir.

Teknoloji üretecek alanlar meslek liseleri olmalıyken, meslek liseleri boşaltılmıştır. Bugün mühendislik olarak bilinen, ancak uygulamada teknisyenliğe tekabül eden meslekler, hattâ harita, jeoloji, inşaat, ziraat, elektrik ve makine gibi pek çok mühendislik bölümünün teknisyen seviyesinde uygulanmasından dolayı teknoloji üretimi düşük seviyededir.

Uygulama ve staj süreleri belirli standart sözleşmelere dökülmedikçe meslek liseleri terk edilmiş mezbelelikler, sanayi ise insan öğüten karanlıklar olarak kalacaktır.

Teşvik, hibe ve krediler hususunda, bu tür desteklerden faydalanma esnasında âdil olmayan, devlet ilkelerine yakışmayan, ancak bir grup şebeke takımının insafına bırakıldığına inanılan bir sınıf ayrımı yapılmaktadır.

Tavsiyeler

Yerli malı, yerli üretim ve patent konularında millî politikanın yazılımı elzemdir.

TELKO şirketleri, HAVELSAN, TÜRKSAT ve benzeri kurumlar üzerinden fahiş fiyat ve haksız rekabete dayalı ihaleler, sektörün diğer mekanizmalarını cansız düşürmektedir. Bu noktada sektöre yan anlamda ve rekabeti geliştirme yönünde destek olunabilir.

Büyük veri (big data) kullanımının yaygınlaştırılması esas alınmalıdır.

Kıyafet ve ayakkabı gibi kişiye özel ürünlerin üretiminin fabrikasyonla değil, kişiye özel üretilmesi teşvik edilmelidir.

Her mühendislik talebesi, usta-kalfa-çırak yöntemiyle eğitilmelidir.

Fuarcılık mekanizmasının arttırılması ve ülkemizde otomobilden beyaz eşyaya, oyuncaktan bilgisayara, kırtasiyeden mobilyaya dünya çapında fuarlara imza atılması gereklidir.

Tasarım; sanayi ve teknolojinin olmazsa olmazıdır ve sadece bu sahaya yönelik hayâl atölyeleri kurulmalı, 4 yahut en fazla 6 yaşından başlayarak bu atölyelere alınacak kişiler keşfedilmelidir.

Ticaretinin yapılamayacağı düşünülen bir ürün üzerinde çalışılmaması ve dolayısıyla üretilmemesi gerektiği hinliği bir bataklıktır ve bu zihniyetten kurtulmak gereklidir.

Üreten ve devletine karşı borçlarını ödeyen sanayiciye, “Özel Haysiyet Beratı” başlığı altında sahip çıkılmalı ve bu çizgisinden dolayı zor günlerinde de söz konusu sanayici, örneğin “Filika” adlı bir yardım fonuyla desteklenmelidir.

KOSGEB ve İŞKUR gibi kurumların uygulamaya koydukları paketleri kötüye veya başka alanlarda kullananlar, siyâsî veya akrabalık ilişkileri ile devletin sunduğu imkânları (teşvik, hibe, kredi) elde edenlerin ayıklanması için, aldığı desteği 1 ay içerisinde nerede-nasıl kullandığını raporlaması ve raporun sağlamasının yapılması elzemdir.

İŞKUR ile sunulan sigorta desteği paketi, sonuna kadar, hem de belediye iştirakleri tarafından bile ilkesiz, tutarsız ve kötü niyetle kullanılmışken, sanayide teknolojiyi destekleyen, tasarımı arttıran, verim ve ihracatı yükselten bir modelleme ele alınarak söz konusu destekler reforme edilmeli ve staj süreleri, kendilerini ispatlayacak imkânlar veren öğrencilerin, girdikleri işyerlerinde kalmaları, kalamadıklarında ise yeni iş alanı açmaları için doğrudan desteklenmeleri sağlanmalıdır.  

Sırf sanayide istihdam imkânı daha geniş diye algıladığı manzaradan ötürü köyünü ve toprağını bırakan iç göçmene, bir sanayi alanı bağlamında yapacağı iş başvurusu öncesinde göç nedeni sorulup, mülâkat sonrasında verilen geçersiz cevaplar bağlamında bir tarım destek ajansına yönlendirilebilir. Böylece sanayide özel yetişmiş mavi ve beyaz yakalılar doğrudan daha fazlasıyla kendi sahalarından istihdam edilebilir ve bununla iç göç de daha aza indirgenebilir.