Türkiye’nin can damarını kesmek için savunma sanayiine karşı çıkıyorlar

Birilerinin savunma sanayii hamlelerine karşı çıkmasındaki tek neden, işte Türkiye’nin bu dördüncü sanayi devrimini başaramaması ve Batı’ya muhtaç hâle gelmesi gayreti içindir. Bu nedenle son günlerde savunma sanayiine dönük söylemler asla masum bir karşı çıkış değildir.

BİR olayın arkasına ya klasik görüşle bakarsınız ya da kuantum bakışla. Klasik görüş, “Şöyle olursa böyle olur” veya sonuçtan nedene gitme gibi bir yol izler. Kuantumda ise ortak bir alan içerisinde niceliklerin, nitelik özelliklerini flu olmaktan çıkarıp özne olmaya doğru bir irade sergiledikleri görülür.

Olaylar olduktan sonra Türkiye’nin her defasında çözüm elde etmesi, başarının yanında olaylara klasik pencereden baktığını da gösterir. Bu bakış asırlardır ülkenin en sıkıntılı süreçlerinden birini ortaya koymaktadır.

Osmanlı’nın devamı niteliğindeki Cumhuriyet’imiz, miras aldığı değerler içerisinde istenmedik durumlarla da sıklıkla karşılaşıyor. Bu doğal süreç, klasik görüş ile hareket etmenin nedeni olarak peyda olmaktadır. Kuantum bakışı ortaya koyamamanın bedelini her defasında ödemek durumunda kalıyoruz.

İkinci Abdülhamid döneminde yapılan yatırımlara bakınca insan şaşırmadan edemiyor. Cumhuriyet’imizin ilk yıllarında da benzer durumla karşılaşıyoruz. Şimdilerde de takdir edilesi atılımlar yapılmaktadır. Bu yatırımların omurgasını dönemin sanayi devrimleri üstlenmiştir.

Sanayi devrimlerinin başarılması toplu bir hareket olduğundan, noksan noktalar olunca devrim su alır ve sonuç olumsuz kalır. Bu nedenle her dönem sanayi devrimleri toplu hamlelerin birlikte omuzlanmasıyla başarılmıştır.

Geçmişte aziz milletimizin bunca kalkınma hamlesine rağmen sanayi devrimlerini başaramamış olmasının nedeni, bütün olumlu durumlara rağmen hamlenin su almasıdır. Yoksa detaylı bakıldığında hemen hemen Avrupa’nın yaptığı bütün hamle ve yatırımların başarılması noktasında bir irade sergilendiği görülür.

Günümüzde Türkiye, dördüncü sanayi devrimi atılımlarını hayret verici bir şekilde öncü ülkeler liginde yapıyor. Kızılelma ve Millî Muharip Uçak gibi Batı’nın ağzının suyunu akıtan hamleler yüreklerine inmiş birer ok gibi görünüyor. En son Yunan bir siyasetçi, Türkiye’nin sanayi atılımlarının durdurulması için F-16 alınmasını öneriyor. Bu tamamen art niyetli bir yaklaşımdır. Zira bu uçağı almaya devam ettikçe Türkiye’nin Kızılelma ve Millî Muharip Uçak gibi atılımlarına gerek olmadığını Bir-leş-miş Milletler’e taşımak istiyorlar.

Bunu başaramayınca, bu kez ses içeriden çıkmaya başladı. Türkiye’nin ve her ülkenin savunma sanayi atılımlarını başarması için kamu ve özel savunma sanayi şirketleriyle çalışılması kadar doğal bir durum yoktur. Ancak işin iç yüzü hiç masum değildir.

Yapay zekâ, biyoteknoloji ve nanoteknoloji, dördüncü sanayi devriminin omurgalarıdır. Bunları iki ana ayak üzerinde yürüttüğümüzde yapay zekâ, dijital teknoloji anlamında bir ayak olur. İkinci ayak ise biyoteknoloji ve nanoteknolojinin birlikteliğinden hâsıl olan nanoteknoloji ve ilişkili olduğu alanlardır.

Nanoteknoloji ve onun ilişkili olduğu biyoteknoloji, uzay sanayii ve güneş enerjisi gibi alanlarda Türkiye yeteri kadar adım atmıştır, buna devam etmektedir. Buna rağmen bu alanda yeteri düzeyde olduğumuz söylenemez. Ancak olması gerekenin üzerinden bir atılım yapıldığı kesindir.

Birinci ayak olan dijital teknoloji ve yapay zekâ ayağı ise Türkiye’nin ihraç ettiği teknoloji alanlarıdır. Yani kimseden bir şey almaya, kimseden bir bilgi ithal etmeye gerek kalmadan dünyanın üçte birine ihraç edilen bir teknolojidir. Savaşların seyrini değiştiren bir teknolojidir. Bu yönüyle Türkiye tam anlamıyla alkışlanası bir işi başarmış ve dünyada ilk üç arasında yerini almıştır. Yaptığı insansız araçlar ile teknolojide yarma operasyonları yapmıştır.

ABD’nin sadece B-21 uçağının karşısında Türkiye sayısız insansız yapay zekâ ürünü araç yapmaktadır. Bu hamle, Türkiye’nin dördüncü sanayi devrimini başarmasındaki en önemli hamlesidir. Hatta açık ve nettir ki birinci hamledir.

Birilerinin savunma sanayii hamlelerine karşı çıkmasındaki tek neden, işte Türkiye’nin bu dördüncü sanayi devrimini başaramaması ve Batı’ya muhtaç hâle gelmesi gayreti içindir. Bu nedenle son günlerde savunma sanayiine dönük söylemler asla masum bir karşı çıkış değildir. Türkiye’nin dördüncü sanayi devrimi hamlesini öldürmek isteyen habis bir urdur. Türkiye’nin canını almak istiyorlar.