YILLAR önce, “Yılmaz Çetin” müstear imzasını taşıyan, “Bir MİT
Mensubunun Hatıraları” adlı kitabı okumuştum. Kitapta Türkiye’nin hâl-i pürmelâlini
gösteren çok sayıda önemli ayrıntı vardı.
Bunlardan biri şuydu:
Yılmaz Çetin’in bulunduğu ekip Güneydoğu vilâyetlerinden
birinde görev yaparken, bir gün bir ihbar alırlar. Şehirde dolaşan iki
Amerikalı, şüpheli davranışlar sergilemektedir.
Bunun üzerine Amerikalıların araçlarının plâkasını tesbit
edip şehirde bir kuyumcuda döviz bozdururken teşhis ederler. Bir süre sonra MİT
mensupları, Amerikalıları takibe koyulur.
Ancak Amerikalılar birden şehir dışına çıkıp uzaklaşmaya
başlarlar. MİT mensupları da onların peşine düşerler.
15 dakikalık bir takibin ardından Amerikalılar aracı sağa
çekip inerler ve işaret ederek konuşmak istediklerini söylerler.
Yapılacak başka şey yoktur. MİT mensupları da araçtan
inip Amerikalılarla selâmlaşırlar.
Bizimkiler daha söze başlamadan, Amerikalılardan biri
aksanlı bir Türkçeyle, “Bu sizin
bindiğiniz Land Roverları Türkiye’ye hibe olarak biz verdik. Ama bilmediğiniz
bir şey var. Bu araçlar takip için elverişli araçlar değillerdir” der ve
ardından bizimkilerin şaşkın bakışları arasında yollarına devam ederler.
İnsan geri kalmış, yardım alan ülkelerin istihbarat
biriminde çalışınca işte böyle madara olabiliyor!
***
Yine yıllar önce, dönemin Çevre ve Şehircilik Bakanı
İdris Güllüce Bey’i bir konuşması sırasında dinlemiştim. Şunları söylemişti:
“İstanbul’da benim Belediye Başkanlığı yaptığım dönemdeki hedeflerimiz ile
şimdiki hedeflerimiz çok farklı. Hollanda’nın Rotterdam şehrindeki Belediye
Başkan Yardımcısı arkadaşımız oradan engelliler için eski arabaları bir TIR’a
yükler, bize gönderir, biz de onları dağıtır ve çok mutlu olurduk.
Hollanda’dan eski engelli sandalyesi getirtip dağıtan Türkiye’den, şimdi 1 milyon 600 bin Suriyeli muhacire ev sahipliği yapacak Türkiye’ye geldik. Türkiye
oralardan buralara geldi.
Dünya Bankası yetkililerini havaalanında karşılar, ayaklarının altına
kırmızı halılar serer, kredi koparmak için her şeyi yapardık. Memurun maaşını
depremzedeler için gelen yardımlardan karşılayan bir ülkeydik…”
***
Bir zamanlar başka devletlerden eski model araç ve
engelli sandalyesi yardımı alan ülkemiz, çok şükür, artık hibe ve yardım yapan
ülke konumuna geldi.
Türkiye, AK Parti iktidarında yaklaşık 15 yıldır çeşitli
ülkelere makine ve ekipman yardımında bulunuyordu, şimdi Coronavirüs
münasebetiyle ABD, İngiltere ve Çin başta olmak üzere birçok ülkeye yardımda
bulunuyor.
Gazete haberlerine göre Türkiye, virüs salgınının ilk
günlerinden itibaren Çin’e de yardım eli uzattı. TİKA aracılığıyla Çin’e tıbbî
malzeme desteğinde bulunuldu. Çine ilk etapta bin adet biyolojik tehlike
tulumu, 93 bin 500 adet koruyucu filtreli maske, bin adet tek kullanımlık
koruyucu kıyafet ulaştırıldı.
Türkiye'’nin tıbbî yardımlarını taşıyan askerî kargo
uçağı ikinci defa ABD’ye maske, koruyucu sağlık malzemesi, tulum ve dezenfektan
olmak üzere önleyici sağlık malzemesi götürdü.
İngiltere’ye de 50 bin N95 maske, 100 bin cerrahi maske
ve 100 bin koyurucu giysi içeren 250 bin kişisel koruyucu ekipman yardımında
bulunuldu.
ABD’nin yaptırımları nedeniyle zor günler geçiren İran’da
önü alınamayan salgın karşısında da Türkiye, İran’a uçak ve TIR’larla tıbbî
malzeme gönderdi, göndermeye devam ediyor. İran’a bin tanı kiti, 4 bin 715
tulum, 20 bin önlük, 2 bin 4 gözlük, 4 bin N95 maske ve 78 bin üç katlı maske
hibe edildi.
Bulgaristan’a da 50 bin maske, 100 bin koruyucu tulum ve
100 bin gözlük temin edilerek gönderildi. Bulgar Başbakan Boyko Borisov, “Türkiye Cumhurbaşkanı’nın talebimi geri
çevirmemesine minnettarım” dedi.