GIDA, asla son
bulmayacak bir ihtiyaç. Bu tüm dünyanın hemfikir olduğu bir gerçektir. Bu
nedenle verimli tarım arazilerine sahip olmak ülkeler için stratejik öneme
sahiptir. Arazilerin yönetimi, tarımsal üretim faaliyetlerinin gelişmesini ve
yerel, bölgesel ve ulusal kalkınma çalışmalarının başarısını doğrudan etkilemektedir.
“Bir
karış toprak” ifadesini kullanırken bir karış toprağın oluşumu için en az binlerce
yıl gerektiği düşünüldüğünde, tarım ve gıda konusunun ne denli önemli olduğunun
bir kez daha altını çizmek mümkündür. “El tekraru ahsen, velev kane yüz seksen”
demişler. Arapça-Türkçe karma bu sözden yola çıkarak, elverişli coğrafî
koşulları ve iklimi ile Büyük Türkiye, gıda ve tarım alanında dünyanın önde
gelen ülkelerinden biridir. Birçok ürünün en kalitelisi sadece ülkemiz
topraklarında hayat bularak dünyaya ulaşmaktadır. Bu bereketli topraklar bizim!
Bu
bereketli topraklarda esas itibarıyla kuru ve sulu tarım yapılmaktadır. Kuru
tarımda amaç, ürün yetiştirirken yağış sularından faydalanmaktır. Ülkemiz
toprak genişliği bakımından dünyada 37’nci sırada bulunmaktadır. Toplamda 783
bin 562 kilometrekare alana sahip topraklar, uygun yağış ve iklim koşulları,
her türlü ürünün yetişmesi için olanak sağlamaktadır. Toplam alanının yaklaşık
38 milyon hektarı tarım alanı olarak kullanılmaktadır. Ülkemizin yedi
bölgesinde nevi şahsına münhasır ürünler yetişmesinin yanı sıra ülkemizde hemen
hemen yetişmeyen ürün yoktur. Kaynaklara göre hâlen 16 tanesi subtropik ve 59
tanesi ılıman meyve türü olmak üzere 75 meyve ve 60 kadar sebze türü ticarî
olarak yetiştirilmektedir.
Tablo-1: Organik tarım genel
bitkisel üretim verileri…
Tarım,
gıda ihtiyacının yanında gerek sosyal, gerek ekonomik açıdan da kilit öneme
sahiptir. Türkiye’nin tarım sektörü için belirlediği vizyon, 2023 yılına kadar
dünya genelinde en büyük beş üreticiden birisi olmak. Türkiye’nin ileriye dönük
bu iddialı vizyonda yer alan büyük hedefleri ise şu şekildedir: Tarımsal
gayrisafi yurt içi hâsılayı 150 milyar ABD dolarına çıkarmak, tarım ürünü
ihracatını 40 milyar ABD dolarına yükseltmek, sulanabilir alanı 5.4 milyon
hektardan 8.5 milyon hektara çıkarmak, balıkçılık alanında AB ile
karşılaştırıldığında birinci sıraya yerleşmek.
Tarım
sektörü noktasında hem Türkiye’de, hem de dünyada Koronavirüs nedeniyle tarım
ve gıdanın vazgeçilmez olduğu, altın harflerle hafızalara yazıldı. Başta
kendine yeterlilik olmak üzere yerelde üretim-tüketimin, çiftçiliğin ve tarımsal
faaliyetlerin desteklenmesi daha da önemli duruma geldi.
Türkiye
yeterlilik noktasında gıda üretimi açısından dünyanın kendi kendine yeten
sayılı ülkelerinden biridir. Birleşmiş
Milletler Gıda ve Tarım Örgütü (FAO) 2019 yılında “Türkiye’nin Biyoçeşitliliği:
Genetik Kaynakların Sürdürülebilir Tarım ve Gıda Sistemlerine Katkısı” başlıklı
çok önemli bir araştırma yayınladı. Araştırmada, ülkemizde yetişen ürünlerin
dünya sıralaması şu şekilde belirtilmektedir: Türkiye, fındık ve incir
üretiminde dünyada diğer ülkelere göre büyük farkla ilk sırada. İkinci olarak
kavun, pırasa, kiraz, vişne yetiştiriciliği gelmektedir. Hemen ardından
baharatlar, biber, çilek, kestane, nohut, Antep fıstığı, ceviz, mercimek, taze
fasulye, havuç, karpuz, sofralık üzüm ve bal ile dünyada üçüncü sırada yer
almaktadır.
Tablo-2: Tarım ve gıda ürünleri
toplam dış ticareti…
Türkiye
Akdeniz, Avrupa-Sibirya ve İran-Turan biyo-coğrafya bölgelerine ev sahipliği
yapmaktadır. Her biyo-coğrafya kendine özgün endemik türleri ve çeşitli
ekosistemler barındırmaktadır. Akdeniz bölgesinde bulunan servi ormanı,
dünyadaki en geniş servi ormanıdır. Avrupa-Sibirya elementi, Karadeniz
ormanlarından oluşmaktadır. Orta Anadolu ve Doğu Anadolu stepleri, İran-Turan
elementlerindendir. Özetle Türkiye’nin, kıtalar arası köprü durumunda bulunması
nedeniyle iklim ve coğrafya özellikleri değişim göstermektedir. Bunun doğal
sonucu olarak ülkemiz; orman, dağ, bozkır, sulak alan, kıyı ve deniz
ekosistemleri ve bunların farklı kombinasyonlarına ev sahipliği yapmaktadır.
Aynı
zamanda Türkiye, iki önemli gen merkezi olan Akdeniz ve Yakın Doğu’nun kesiştiği
noktada yer alırken, her iki gen merkezi de tarla ve bahçe bitkilerinin ortaya
çıkmasında kilit role sahiptir. Türkiye’de iki tohum gen bankası bulunmaktadır.
Biri İzmir’de, diğeri ise Ankara’dadır. Ankara’daki tohum gen bankamız,
dünyanın üçüncü büyük tohum gen bankasıdır. Bunların haricinde Iğdır’da bulunan
tohum gen bankamızda ise yaklaşık 3 bin 400 türe ait tohum örneği muhafaza
edilmektedir.
Türkiye’deki
çeşitlilik ve ürün kültürü
Bu
eşsiz biyolojik çeşitliliğin korunabilmesi adına organik tarımın teşvik
edilmesi olmazsa olmazlardandır. Organik tarım, çeşitliliğin korunması ve
ekosistemin sağlıklı işleyişini amaçlayan, değer zincirinin geçerli
standartlara göre kontrol edilip sertifikalandırıldığı bir tarım sistemidir.
Kaynaklara göre Türkiye’de organik tarımın ortaya çıkışı 1980’li yılların
ortalarından itibaren genişlemekte olan Avrupa organik tarım pazarının etkisi
ile oluşan talep ile olmuştur. İlk yönetmeliğin 1994 yılında kabul edilmesiyle resmen
başlamıştır.
Organik
Tarım Kanunu ise 2004 yılında yürürlüğe girmiş ve 2009 yılından bu yana Devlet
tarafından desteklenerek çiftçi sayısının artması sağlanmaktadır. TÜİK verilerine
göre, organik tarım genel bitkisel üretim verilerine baktığımızda, yıllar
içerisinde sürekli olarak artış kaydedildiğini görebiliriz.
Tablo-3: Türkiye’de tarım alanı
kullanımı…
Uzmanların
görüşlerine göre Doğu Avrupa, Orta Doğu ve Kuzey Afrika bölgesindeki en büyük
tarım ürünü ihracatçılarından birisi olan Türkiye’nin bu alandaki dış ticaret
dengesi, açık ara pozitif yöndedir. Son yıllarda tarım sektörü, GSYİH’deki
payında oluşan nispî azalışa karşın, dış ticaret içinde önemli rol oynamaya
devam etmektedir. Akıllı tarım politikaları ve yerinde destekler ile 2003’te 37
milyar olan gayrisafi millî hâsıla, 2019’da 277 milyar liraya yükselmiştir.
Türkiye
tahıl, yemeklik tane baklagil, endüstri bitkileri, şeker, kabuklu yemişler,
taze ve kuru meyveler gibi birçok tarım ürünü ve hayvansal ürün ihraç
etmektedir. Örneğin güneşte kurutulmuş meyve ve sebze, geleneksel olarak Türk
ihracatında önemli bir yer tutmaktadır. 2020 yılında toplam kuru meyve ihracatı
400 bin tondur. Değeri ise 980 milyon dolardır. Yine 21 bin ton da kuru sebze
ihracatı gerçekleşmiştir ve değeri ise 64,5 milyon dolardır.
2019
yılı rakamlarına göre dünyada tarım sektörü küresel ekonomide önemli bir yere
sahip. Türkiye ise ihracat ve üretim kapasitesiyle onuncu sırada yer
almaktadır. En fazla ihracat yapan (ABD, Hollanda, Almanya, Fransa, Brezilya)
ülkelere baktığımızda ilk göze çarpan, tarım ekonomisinin gelişmişliği ve
teknoloji kullanımıdır. Şimdilerde tarımda kullanılan alet ve makineler
sensörlerle donatılarak nesnelerin interneti tarım sektöründe de yerini almış
durumdadır. Tüm üretim süreci boyunca makinelerin birbirleriyle iletişim hâlinde
olmasını sağlamaktadır. Dijital sensörler sayesinde çiftçilere hangi alana ne
kadar ve ne tür gübre konulması gerektiği, hava koşulları, bitkilerin ihtiyacı
olan mineralleri ve sulamayı, toprağın durumunu, tahminî hasat zamanını detaylı
ve gerçek zamanlı bir şekilde göstererek üreticilerin işini kolaylaştırıp
verimin geleneksel yöntemlere göre maksimum seviyeye çıkarılması
hedeflenmektedir.
Aynı
zamanda birbirleriyle konulan ve senkronize çalışan makineler sayesinde iş yükü
ve maliyet azalmaktadır. Bu teknolojik imkânların yaygınlaşmasıyla birlikte
insanlar hızlı ve ucuz bir şekilde kaliteli ürünler üretme imkânına sahip olacaklardır.
Bu da üçüncü tarım devrimi olsa gerek.
Tablo-4: Türkiye’de bölgesel yağış
mukayesesi…
Türkiye
potansiyel tarım ve gıda yatırımcılarına bir dizi teşvik sunmaktadır. Bunların
arasında destek mekanizmalı avantajlı düzenlemeler, vergi sistemi, rekabetçi iş
gücü ve yatırım teşvikleri vardır. McKinsey and Company’e göre, Türkiye özellikle
meyve sebze işleme, hayvan yemi, besicilik, kümes hayvancılığı, süt ürünleri ve
fonksiyonel gıda, su ürünleri yetiştiriciliği ve destek ürünleri (soğuk zincir,
seracılık, sulama, gübre) gibi tarım endüstrisinin alt sektörlerinde önemli
yatırım fırsatlara sahiptir.
Türkiye’de
tarım-kalkınmayı desteklemek adına 2000’li yılların başından bu yana modern
sulama sistemleri yüzde 20 oranında artmıştır. Var olan barajlara 585 ilâve
baraj ve 385 yeni gölet eklenmiştir. Yaklaşık rakamla 18 milyon dekar tarım arazisi
daha sulu tarımla buluşturulmuştur. Tarım alanında yapılan bu dev yatırımlar
Türkiye’yi tarımda dünyada söz sahibi ülkeler arasına taşımıştır.
Peki,
gelecekte tarım nasıl olacak?
Tarımın
geleceğini etkileyen faktörler
TÜİK,
2021 yılına ait bitkisel üretim ikinci tahminini yayınladı. Buna göre tahıl
ürünleri üretim miktarlarının, sebze üretim miktarının 2020 yılına göre
azalacağı öngörüsünde bulundu. Bugüne kadar çeşitli nedenlerle yıllar
içerisinde kimi zaman azalış gösteren miktarlar, artık çok daha korkutucu.
Çünkü artık gıda üretiminin her geçen gün azalması için çok çeşitli
nedenlerimiz var. Bunu terse döndürmek elimizde mi peki? İnsanoğlunun doğayı ve
kaynakları hoyratça harcadığını göz önünde bulundurursak, kesinlikle elimizde!
Günümüzde
en çok tartışılan konulardan ilki “tarımda sürdürülebilirlik”, diğeri ise “Gelecekte
tarım nasıl olacak?” sorusunun cevabı… Sadece Türkiye’nin değil, tüm dünyanın
cevap aradığı iki başlık bunlar. Hızla değişen sosyal yaşamımız ve çalışma
kültürümüze dair yeni eğilimlerin izini sürerken, kapımıza dayanan iklim
krizinin önlenmesi için akılcı politikalar çerçevesinde hazırlanan çözüm
modellerinin masaya yatırıldığı bir dönemin içindeyiz. Bu, aynı zamanda
insanoğlunun doğa ile kurduğu ilişkiyi yeniden gözden geçirmesi anlamına
gelmektedir. Dünya Meteoroloji Örgütü’nün açıklamasına göre, şimdiye kadar
yaşanan en sıcak on yılı geride bıraktık. Dahası, iklim değişikliğine bağlı
olarak yaşanması olası aşırı hava olaylarının katlanarak artacağı bir döneme şahitlik
etmemiz kaçınılmaz olacaktır.
Çaresiz
miyiz? Elbette değiliz. Yenilenebilir kaynakların ve biyolojik çeşitliliğin
sürdürülebilirliğine dair rasyonel ve kalıcı çözümleri hayata geçirerek
dünyamızı ve geleceğimizi güvence altına alabiliriz.
İklim
krizi ile mücadele konusunda sahip olduğu rolün önemi henüz hak ettiği kadar
fark edilememiş olsa da en önemli araçlardan biri topraktır. Geçmişten bugüne gerek
uygulanan yanlış yöntemler, gerekse kullanılan kimyasallar, toprağın
canlılığını yitirmesine ve erozyona uğramasına neden olmuştur. Oysa tarımın en
temel sermayesi olan toprağın diğer üretim faktörlerinden farkı, “yeniden
üretilemez oluşudur”. Bu nedenle sürdürülebilir olması özel bir önem
taşımaktadır.
Türkiye’de
kanunlar tarafından “tarım arazisi” şu şekilde tanımlanmıştır: “Toprak,
topoğrafya ve diğer ekolojik özellikleri bitkisel, hayvansal ve su ürünleri
üretimi için uygun olan ve hâlihazırda bu amaçla kullanılan veya ekonomik olarak
imar, ıslah ve ihya edilerek bitkisel, hayvansal ve su ürünleri üretimi için
hazır hale dönüştürülebilen araziler.”
TÜİK
2020 verilerine göre, ülkemizde 15 bin 628 hektar ekilebilen arazi mevcuttur. Yaklaşık
5 milyon hektar tarıma elverişli arazi kapsamı dışında değerlendirilirken, yine
yaklaşık 5 milyon hektar arazi de tarıma elverişli olmadığı hâlde tarımsal
üretim amaçlı kullanılmaktadır.
Tarım
alanlarının bir diğer yok olma sebebi olarak kendi ellerimizle marifet sayarak
diktiğimiz mega projelerdir. Her bir proje için kim bilir kaç zeytin ağacı feda
edildi. Ya da kaç dönüm buğday daha toprağa düşmeden yok edildi. Acaba bu mega
projeler karnımızı doyurur mu?
Tarımın
geleceğini etkileyen diğer önemli bir husus, küresel ısınmadır. Tarım, iklim
değişikliğinden en fazla etkilenen alan olmakla birlikte aynı zamanda iklim
değişikliğine de sebep olmaktadır. Toprak, işlendiğinde zamanla organik
maddesini yitirir. Artı makine kullanımı, gübreleme ve ilâçlama faaliyetleri
karbon emisyonunu arttırır. İklim değişikliğinin tarıma etkisinin başında
sıcaklığın yükselmesi, yağışların azalması ve bunlara bağlı olarak su kaynaklarındaki
azalma ve aşırı hava olaylarındaki artış sayılabilir. Su kaynaklarındaki azalmaya
paralel içme suyu karşılanmasında zorluklar ortaya çıkacak ve kurak-yarı kurak
alanlar genişleyecektir. Kuraklığın süresi ve şiddeti arttıkça toprakta çölleşme,
tuzlanma ve erozyon hızının artacağı düşünülmektedir.
Küresel
ısınma tarım sektöründe iklimin mevcut ürünlerin yetiştirilmesine uygunluğunu
yitirmesine neden olmaktadır. Buna paralel, ürün yelpazesinde değişiklik mecburiyeti
doğmaktadır. Sulama suyuna talebin artması, maliyet artışını da beraberinde getirmektedir.
Ekim ve hasat zamanlarında kaymalar, yeni iklim şartlarına alışamayan ve ekstrem
doğa olayları sonucu yıpranan bitkilerde fazla zararlı etkisi ve hastalık
olarak çıkabilmektedir.
Grafikten anlaşılacağı üzere, küresel ısınmanın getirisi olarak düşen yağış miktarı her geçen gün azalmaktadır.
Dikey
tarım nedir?
Bu
ve benzeri kaotik bir durumun ortasında alternatif bir tarım yöntemi öne
çıkarılmaya çalışılıyor: “Dikey tarım”... Bu yöntemle şehirlerin içinde,
evlerde, hatta tarıma elverişsiz ortamlarda dahi üretim yapmanın mümkün
olduğunu belirtmekte uzmanlar. Dikey tarım aynı zamanda “yapı entegre kontrollü
tarım” olarak da tanımlanıyor ve her geçen gün daha fazla dikkat çekiyor.
Nedeni ise küresel ısınma, nüfus artışı ve iki yıldır içinde bulunduğumuz salgın
gibi küresel etkilere sahip olaylar. İlâveten yağışların azalması ve barajlardaki
su doluluk oranlarındaki düşüş de tarımsal üretimi tehdit eder boyutundadır.
Temelde
dikey tarımda kendine has kullanılan üç çeşit yöntem (aeroponik, aquaponik ve hidroponik)
ile suyun verimli kullanılması, daha fazla hasılat imkânı sunması, kentlerde
veya kentlere yakın yapılabildiği için ürünlerin daha kolay transfer edilerek
karbon ayak izini azaltabilmesi, gübre tasarrufu sağlaması, yapay zekâ ile
kontrol edilebildiğinden fire oranının azaltılması, topraksız olduğu için
topraktan gelecek zararlıları ortadan kaldırması gibi birçok yönden çözüm
sunabiliyor.
Dikey
tarım çalışmalarının çok dikkat çekici ve bir o kadar da önemli bir amacı da
uzay çalışmalarına katkıda bulunmak. Mars’ta hayat kurma plânlamasının
yapıldığı bir dönemde uzayda kolonileşme başladığında, koloninin gıda ihtiyacını
karşılamak için toprak, hava ve gün ışığı gereksinimi duymayan modüler sistemlere
ihtiyaç duyulacağı gerçeğinden yola çıkarsak, “uzay tarımı” kavramına dikkat
çekmek daha kolay olacaktır. (Devam
edecek…)
https://lib.dr.iastate.edu/cgi/viewcontent.cgi?article=1129&context=agron_pubs
https://www.trthaber.com/haber/turkiye/tarlasiz-uretim-dikey-tarim-555896.html
https://www.fao.org/3/ca1517tr/ca1517tr.pdf
https://www.sbb.gov.tr/tarim-ve-gida-gostergeleri
https://wwftr.awsassets.panda.org/downloads/toprakweb.pdf?11161/Turkiyede-Tarim-Topraklarinin-Dunu-Bugunu-ve-Gelecegi