Tiran, Arnavutluk
6 Ocak’ta Arnavutluk Başbakanı Edi Rama tarafından Ankara’ya
yapılan ziyaret ile iki ülke arasında birçok alanda işbirliği anlaşması
imzalandı.
Arnavutluk ile Türkiye her zaman dostane ilişkiler
yürüten ve işbirliği içerisinde olan iki ülke olmuştur. 1997 yılında
Arnavutluk’ta çıkan iç savaş bahanesiyle Yunanistan, Arnavutluk’un güneyine
Yunan azınlığı koruma amacıyla asker yerleştirmek istemiş, fakat dönemin Başbakanı
Tansu Çiller buna karşı çıkmıştır. Türkiye’nin itirazları sonucu Yunanistan,
Arnavutluk’a asker yerleştirememiştir.
Bu hâdise, Arnavutların hâfızasında önemli bir yer
tutmakta ve Türkiye’yi hâlâ hayırla yâd etmektedirler.
Özellikle Edi Rama Başbakanlığında iki ülke arasındaki
ilişkiler daha da gelişerek devam etmiştir. Başbakan Edi Rama ile Cumhurbaşkanı
Tayyip Erdoğan’ın dostlukları Balkanlarda dillere destandır. Bu dönemde Türkiye
3 buçuk milyar avro yatırımla Arnavutluk’ta birinci dış yatırımcı olarak öne
çıkmaktadır. Dış ticâret ortağı olarak da dördüncü sıradadır. Arnavutluk’ta 600
Türk şirketi faaliyet göstermekte ve 15 binden fazla kişiye istihdam
sağlamaktadır.
6 Ocak’ta yapılan anlaşmayla şu noktalar öne çıktı:
·
Sağlık politikaları, sistemleri ve teknolojileri ile tecrübe
paylaşımı
·
Acil durumlar, afetler ve sağlık alanında ortak projeler
geliştirme ve işbirliği
·
Yılda 100 ağır hastanın Türkiye’de tedavi edilmesi
·
Fier şehrinde kurulacak olan hastanenin inşaatı
·
21 Eylül ile 26 Kasım’da Arnavutluk’ta meydana gelen
depremde mağdur olanlar için 522 konut inşâsı
·
Turizm ve altyapı yatırımlarının arttırılması
·
İşkodra’daki Kurşunlu Câmiî’nin restorasyonu
·
Teröre karşı işbirliği
·
İstanbul Teknik Üniversitesi’nin kurulması
***
Bu başlıklarla birlikte Türkiye-Arnavutluk Yüksek Düzeyli
Stratejik Ortaklık Anlaşması da imzalandı.
Bu anlaşmayla iki ülke arasındaki ilişki, “yüksek düzeyli
stratejik ilişki” seviyesine çıkmış oldu.
Arnavutluk Başbakanı Edi Rama’nın Ankara’da devlet
töreniyle karşılanması ve yapılan bu anlaşmalar, Arnavutluk’taki bazı çevreleri
rahatsız etti. Ziyaretle ilgili Arnavutluk basınında farklı yorumlar yapıldı.
Edi Rama’ya yakın bir gazeteci olan Baton Haxhiu’nun iddiasına göre, bütün
yapılan anlaşmalar başka büyük bir şeyi örtmek içindi. Haxhiu, bu anlaşmaların
daha önce yapılmasına rağmen törenle şimdi ortaya atılmasının asıl nedeninin, gizlenmeye
çalışılan daha önemli meselelerin örtbas edilmek istenmesi olduğuna dair bir
açıklama yaptı ve Edi Rama’nın Ankara’dan döndükten hemen sonra Atina’ya
gitmesinin (Ankara tarafından), Atina için bir mesaj niteliği taşıdığını iddia
etti. Bunu da sadece bir iddia olarak değil, “bilgi” olarak aktardığını
söyledi.
14 Eylül tarihinde Marmaris’te Aliyev, Rama ve Erdoğan’ın
bir araya geldiğine ve Türkiye ziyaretinin hemen ardından Rama’nın yine Atina’ya
gittiğine vurgu yapan Haxhiu, bu iki olayın tesadüf olamayacağını, arada
görünenden başka bir mesele olduğunu yineleyerek bu durumun Avrupa Birliği’nin
bilgisi dâhilinde olduğunu belirtti.
Edi Rama, 8 Ocak’ta Ankara’dan hemen sonra Atina’ya
geçti. Atina’da özel bir ziyaret gerçekleştiren Rama, Başbakan Miçotakis ve
Dışişleri Bakanı Dendias ile özel bir yemek yemişti ve üçlüden basına herhangi
bir açıklama yapılmamıştı.
Yunanistan, İyon Denizi’nde kara sularını 6 milden 12
mile çıkarmak istiyor. Aynı durumu Ege’de de yapmak isteyen Yunanistan’a karşı
Türkiye, bunu ilân etmesi hâlinde Türkiye için bir “casus beli” yani “savaş nedeni” olacağını bildirmişti. Bu
bakımdan Arnavutluk ile Türkiye’nin Yunanistan’a karşı ortak bir dâvâsı mevcûttur.
Nitekim 2009
yılında Arnavutluk, Yunanistan ile Münhasır Ekonomik Bölge Anlaşması imzalamıştır.
Ancak Cihat Yaycı’nın anlatımına göre Türkiye, bu konuda bir rapor hazırlamış
ve bunu Arnavut mâkâmlarına el altından sunmuştur. Çünkü bu anlaşma netîcesinde
Arnavutluk’a ait olan adalarda Yunanistan’a Arnavutluk kadar hak tanınıyordu. Bunun
sonucunda 2010 yılında Arnavutluk Anayasa Mahkemesi bu anlaşmayı iptal
etmiştir.
2020 yılında Edi Rama ile Yunanistan’ın eski Dışişleri Bakanı Dora Bakoyanis’in katıldığı bir toplantıda Bakoyanis, bu anlaşmayı Türkiye’nin iptal ettirdiğini, bunu bildiklerini ve bunun için üzgün olduklarını belirtmiştir. En son Arnavutluk ve Yunanistan deniz anlaşmasını taraflar Lahey’e götürmüştür.
Kastriot Myftaraj gibi birinin “hizmet” kelimesini bilmesi ve bunu da Türkçe olarak kullanması, FETÖ’cülerle olan bağlantısını gösteren en önemli delillerden biridir!
FETÖ’nün Arnavutluk’taki rahatsızlığı
Şüphesiz ki Türkiye ile Arnavutluk’un yakınlaşmasından en
fazla rahatsız olanlar da FETÖ’cülerdir. 1990’dan sonra faaliyetlerine
Arnavutluk’ta başlayan FETÖ terör örgütü, ülkeyi kendileri için bir üs hâline
getirmiştir. Başta Arnavutluk Müslüman Topluluğu olmak üzere birçok kuruma
sızmıştır. Arnavutluk Müslüman Topluluğu’nun FETÖ’nün elinde olduğu herkesçe
bilinen bir gerçektir. O dönemden bu yana FETÖ, birçok özel okul, özel hastane
ve şirket kurmuş, ülkede farklı alanlarda birçok faaliyet gerçekleştirmiştir.
Bu yapılan anlaşmadan sonra Arnavut medyasını takip
ettiğinizde, FETÖ’nün izlerinin hâlâ tâze olduğunu görmektesiniz. Kullanılan
dil, Türkiye’ye yapılan saldırılar, sanki Zaman gazetesinden veya Samanyolu
TV’den çıkmış gibi. Hiç din ve diyanetle alâkası olmayan insanların nasıl
FETÖ’cü jargona sahip olduklarına şâhit olmaktasınız. Tam bir Türkiye düşmanı
olan sözde analist Kastriot Myftaraj, anlaşmanın ardından yaptığı analizin
başlığında “Ben FETÖ’yüm” diyecek kadar FETÖ’nün uşağıdır!
Analizinde “FETÖ” kelimesinin bir aşağılama olduğunu ve
bunun yerine “Hizmet” kelimesinin kullanılması gerektiğini belirtiyor. Kastriot
Myftaraj gibi birinin “hizmet” kelimesini bilmesi ve bunu da Türkçe olarak
kullanması, FETÖ’cülerle olan bağlantısını gösteren en önemli delillerden biridir!
Yapılan bütün bu anlaşmalar ve yakınlaşmaların
FETÖ’cülerin uykularını kaçırdığı aşikâr. Anlaşmanın yapıldığı gün ve ertesinde
çıkarılan bütün bu yaygaranın altında bu panik yatmaktadır. Çünkü Kosova’da 6
FETÖ’cüye yapılan operasyonun ardından FETÖ’cüler paniklemiş ve Balkanlardan
çıkarak Batı Avrupa’ya doğru kaçmaya başlamıştır.
6 FETÖ’cüye yapılan operasyonun bir milât olduğunu söyleyebiliriz.
O tarihten sonra FETÖ’cüler artık fütursuzca yaptıkları faaliyetleri bırakmış
ve daha az görünür olmaya başlamışlardır. Türkiye ile Arnavutluk arasındaki bu
yakınlaşma ve anlaşmalar, onlar için tehlike çanlarının çalmaya başladığının en
önemli göstergesidir. Artık çemberin gitgide daha fazla daraldığını ve bundan
sonra da daralmaya devam edeceğini çok iyi anlamış durumdalar. O yüzden basındaki
elemanlarıyla var güçleriyle saldırmaya ve bütün bu anlaşmaları değersizleştirmeye
çalışıyorlar. Rama’nın, Erdoğan’ın bir kuklası olduğundan tutun da akla hayâle
sığmaz, gerçeklikten uzak bir sürü iddia!
25 Nisan’da Arnavutluk’ta yapılacak olan seçimler için
bütün bu anlaşmaların Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ikramı olduğu iddiasına varana
kadar…
Arnavutluk Hükûmeti, 1 Ocak 2020 tarihinde FETÖ’cü Harun
Çelik’i Türkiye’ye iade etmiş ve sığınma talebinde bulunan diğer FETÖ’cülerin de
taleplerini reddetmiştir. Bütün bu gelişmeler FETÖ’cülerin uykularını
kaçırmaktadır!
Hiç şüphesiz ki Türkiye ile Arnavutluk ilişkileri
Balkanlar açısından çok önemlidir. Yapılan bütün bu hamlelerin en önemli
sonuçları Doğu Akdeniz’de Yunanistan’a ve terörle mücadelede FETÖ’ye karşıdır. Hâliyle
Türkiye ile Arnavutluk’un yakınlaşmasından da en fazla Yunanistan ve FETÖ
rahatsız olmaktadır. Özellikle Yunanistan’ın 12 mil iddiasına karşı bundan
sonra Arnavutluk ile Türkiye ortak hareket edecektir. FETÖ konusunda da teröre
karşı ortak işbirliği anlaşması netîcesinde daha sert operasyonlar gelecektir.
Bunu en iyi bilen ve en iyi anlayan da yine FETÖ’cülerdir.
Özellikle Maarif Okulları ve İstanbul Teknik Üniversitesinin
Arnavutluk’ta yapacağı yatırımlar, FETÖ konusunda ciddî bir adım
niteliğindedir.
Görünen o ki, 25 Nisan’da yapılacak olan seçimlerde Edi
Rama’nın seçilmemesi için ciddî bir uğraş verilecektir. Bu olanlardan sonra
Rama’nın seçilmesi, FETÖ okullarının da tamamen kapanması anlamına gelebilir!
Nitekim Türkiye ile Arnavutluk’un Yüksek Düzeyli Stratejik Ortaklık Anlaşması imzalaması, hem Yunanistan’a, hem de FETÖ’ye karşı ciddî bir mesajdır. Bu mesajı en iyi anlayanların onlar olduğu kanaatindeyim.