Türk-Yunan Üniversitesi mi, Türk-Yunan Savaşı mı?

Tahıl gemileri Türkiye’nin sayesinde dünyaya açılınca bir nefes alındı, ancak akabinde ABD destekli Yunanistan, bütün gücüyle Türkiye’yi yeni bir çılgın savaşa sürüklemek için elinden geleni yapmaya başladı. Şunu açıkça ifade etmek gerekir ki, bundan sonra hiçbir şey eskisi gibi olmayacak. Pekin’den Londra’ya uzanan yeni ekonomik belkemiği ticarî hat, her şeyi yeniden değiştiriyor!

TÜRKİYE, çevresinde sürekli plânlar kurularak diz çöktürülmeye çalışılan bir eşikte takip ediliyor. Çünkü imparatorluk geçmişiyle yaptıkları her dem Batı’nın zihin kodlarında yerini almış durumdadır. Zira Batı, son asırda teknik ve ekonomik açıdan ciddî bir atılım yakalasa da medeniyet açısından her zaman sınıfta kalmıştır.

Batı’nın bugünkü ekonomik zenginliğinin altında yatan en önemli neden sömürü politikalarıdır. Fikrî açıdan aşırma, mekanik düşünce ve güçlünün zayıfı ezmesine dayalı bir görüşe sahiptir. Bir asır önce en önde dünyaya örnek gösterilen İngiltere Krallığı’nda bile kadınlar birer vatandaş sayılmamaktaydı.

Türkiye özellikle son yirmi yıl içerisinde sıçrama yapmak için elinden geleni yaparken sürekli olarak içeriden ve dışarıdan prangalarla durdurulmak istendi. Şimdilerde detaylara bakıldığında dört bir tarafının dost görünümlü düşmanlar ile çevrili olduğu görülür. Batı, her defasında ve ilk fırsatta öldürücü darbeyi vurmak istemektedir. Bunun başında ABD, İngiltere, Fransa ve aveneleri gelmektedir.

Böyle bir aşamada meseleleri doğru tespit edip çözümlerini de doğru üretmek gerekiyor. Diğer bir ifadeyle, ciddî sorunlar daha baş göstermeden filiz vermesinin önlenmesi gerekir. Türkiye’nin bu aşamada en yumuşak karnı maalesef her defasında “olaylar olmadan önce çözüm üretememe” olmuştur.

Yaşanan son çeyrek asırda artık olaylar olmadan önce sorunu anlayıp çözme aşamasına geçmesi gerektiği, bunun da hayatî önem arz ettiği şüpheden varestedir. Son dönemlerde yaşananları biri çıkıp da 2000’li yıllarda ciddî şekilde dillendirseydi, buna doksan milyonluk ülkede inananların sayısı bir elin parmaklarını geçmezdi. Bu konuya eski siyasetçilerden ve bakanlık yapmış olan Erkan Mumcu’nun 22 Mayıs 2007 tarihli konuşmasının üç buçuk dakikalık kısmında tam dokuz yıl sonrasında neler olacağını açıkça söylemesi örnek verilebilir. Sorunları ve çözümleri her defasında tespit ve teşhisin aynı akıl olması gerekmediği ilkesinden hareketle, gecikmiş bir çözümün ciddî sıkıntılar doğuracağı açıktır.

Şimdilerde Türkiye, ABD önderliğindeki Haçlı zihniyetiyle kuşatılmış durumdadır. Güneyde Suriye-Irak hattında bir terör devleti kurmak için canhıraş bir şekilde çalışmaktadırlar. Ama başaramadılar. Bu başarısızlık ABD, İngiltere ve Fransa’yı çileden çıkardı. Akdeniz, malûm... Haçlı ülkelerinin 30 tane savaş gemisi yıllardır burada bekliyor. Doğu’da Ermenistan ve Fransa Azerbaycan’a yenilince, şimdilik kendilerini kolluyorlar. Rusya da destek veriyor.

Kuzeyde Ukrayna’yı işgal etmeye çalışan Rusya’ya samimî olarak “Dur!” demeye gayret eden tek ülke maalesef Türkiye. Görüntüde Ukrayna’nın yanında yer alan Batılı devletler, aslında Rusya’nın savaşı devam ettirmesi yönünde tetikçilik yapıyorlar. Bu durumu çok iyi anlayan Putin de olabildiğince elinden geleni yapıyor.  

Tahıl gemileri Türkiye’nin sayesinde dünyaya açılınca bir nefes alındı, ancak akabinde ABD destekli Yunanistan, bütün gücüyle Türkiye’yi yeni bir çılgın savaşa sürüklemek için elinden geleni yapmaya başladı.

Şunu açıkça ifade etmek gerekir ki, bundan sonra hiçbir şey eskisi gibi olmayacak. Pekin’den Londra’ya uzanan yeni ekonomik belkemiği ticarî hat, her şeyi yeniden değiştiriyor!

Bunun için Türkiye’nin bu hat üzerinde sadece bir durak görevi görmesi için çalışıyorlar. Özellikle Türkiye’nin bağımsız bir ülke olarak aktör olması ve irade sergilemesi hiç ama hiç istenmiyor.

Türkiye’nin böyle bir aşamada Yunanistan üzerinden ciddî bir savaş tehdidiyle yüzleşmesi kaçınılmaz hâl almıştır. Böyle bir duruma Cumhurbaşkanımız gereken cevabı vermiştir. Bu cevap, milletin göğsünü kabartmıştır. Acele ve stratejik bir hamle ile kıvılcımın nereleri yakacağı kestirilemediğinden, şimdilik bütün bu uğurdaki duruşların söz olarak kalmasında yarar görünüyor. Türkiye dört bir yandan diğer ülkelerle hem iyi komşuluk kurmaya, hem de ekonomisini canlı tutmaya çalışırken, Yunanistan’ın şımarık tavrı hiç kabul edilecek nitelikte değildir.

Yunanistan ile Türkiye’nin savaşmaması her iki ülkenin hayrınadır. Üstelik Türkiye’nin Yunanistan’ın topraklarında da gözü yoktur. Anlaşmaları ihlâl ederek adaları silahlandırması Yunanistan’ın kışkırtıcı yönüdür. Türkiye kendisine karşı savaşanlarla nasıl savaşacağını çok iyi bilir. Ancak her defasında savaş taraftarı olmazken fetih ruhunun sönmediği ve bir asırdır savaşmadığı da unutulmamalıdır. Kısacası Türkiye ne halk, ne de devlet olarak komşularıyla savaşma derdinde değildir.

Ekonomisini ve bağımsızlığını Batı ve ABD’ye teslim etmiş Yunanistan ve siyasileri, Türkiye’yi iç malzeme yapmaktan ve ABD’nin kuklası olmaktan bir an evvel vazgeçmelidir. Zira Yunanistan ve Türkiye savaşmadıkları müddetçe kazanırlar. Eğer ekonomik, kültürel ve akademik açıdan işbirliği de gerçekleşirse, kazanç katlanarak artar. Aksi durumda kaybeden sadece Yunanistan olur.  

Türkiye ve Yunanistan olabildiğince savaşmama yolunu tercih etmelidirler. Yunanistan unutmamalıdır ki, Türkiye’ye bir saldırı veya kışkırtma ya da anlaşma ihlâli olmadıkça Türkiye’nin savaşmayacağını bilmelidir. Yunanistan ayrıca eski Roma ve Grek hayâlleri kurmaktan da vazgeçmelidir. İstanbul kıyamete kadar İstanbul olarak kalacak, asla Konstantin olmayacaktır. Eğer böyle bir eyleme kalkışırlarsa, karşılığı hiç şüphesiz verilecektir.

Yunanistan tarihte her yirmi yılda bir Türkiye (Osmanlı) ile yeni nesil yetiştirip savaş açmıştır. Bundan kazanç sağlamamıştır. Bu nedenle Türkiye yine Yunanistan’ın maceralarını takip edip olabildiğince savaştan uzak durmalıdır. Bu duruş çekinceden veya herhangi bir tereddütten değildir. Türkiye ekonomi anlamında istendik düzeyde olmasa da yine Batı’ya göre iyi durumdadır ve bu unutulmamalıdır. Ayrıca Türkiye’nin dijital teknoloji, savunma sanayiindeki atılımlar ve son yirmi yılda açtığı üniversiteler ile tarih yazdığı dikkatlerden kaçmadan, kazanımların sekteye uğraması engellenmelidir.

Aslında Türk-Alman, Türk-Japon Üniversitesi gibi bir Türk-Yunan Üniversitesi kurulmalıdır. Bu üniversite tarih, toplumbilim ve insan bilimleri gibi alanlarda öğretime başlamalıdır. Yunanistan o zaman görecek ki, Türkiye ile samimî dost olmak, Batı’nın (sözde) yardımından daha iyidir. Bu örnek Türkiye ile Yunanistan arasında gerçekleşecek komşuluk dostluğunun ne derece kıymetli olduğunun göstergesidir. Böyle bir açılım, savaş tellallığı yapan Yunan siyasilere pek hoş gelmeyecektir. Lâkin ciddi ve tarihî bir adım olacaktır. İki buçuk asır önce kurulan ve okyanus ötesinden gelen ABD’nin silah yardımının yanında iki bin yıllık Türk dostluğu, Yunanistan’ı hiç olmadığı kadar ileriye taşıyacaktır.

Böyle bir duruma en azından Yunan siyasilerin şimdilik ve yakın gelecekte olumlu bakmalarını beklemiyorum. Lâkin böyle bir fikir hayata geçtiğinde, kazanımlar beklentinin çok çok üzerinde olacaktır. Özellikle kültür ve deniz seyahatleri, en azından Ege’de tavana vuracaktır. Pekin-Londra hattında duraktan ziyade aktör olan Türkiye, hem kendisini, hem de komşularını savunma sanayii açısından doyuracak noktada olacaktır. Böyle bir oluşumu AB’nin üyesi olan Yunanistan’ın görmemesi içler acısıdır. Sadece kültürel, dinî ve tarihî farklılıkları ortaya koyarak ayrışmayı körüklemek, Yunanistan’ın seçim hattındaki yatırımı gibi görünüyor. Aynı zamanda ABD’yi topraklarında hür bırakması da ABD’nin yıllarca Yunanistan’dan çıkmayacağı anlamına geliyor.   

Türkiye bu coğrafyada zorunlu hâller dışında hiçbir savaşa girmemelidir. Bunun için elinden geleni yapmalıdır. Teknoloji, eğitim, akademi ve gençlik üzerindeki kazanımlar bir savaş durumunda yok olma ihtimâlini göstermektedir. İçeride ve dışarıda bu durum için ellerini ovuşturan onca hainin olduğu unutulmamalıdır.

Türkiye ile Yunanistan’ın kendi medeniyet, maya, doku ve kültürel anlayışlarında birlikte dostluk komşuluğu dünyaya da örnek olacaktır. Türkiye’nin asla Yunanistan’ın toprak, maya, doku ve kültüründe gözü yoktur. Barış, savaştan çok değerlidir ve tarafların bir masada oturması gerekir. Bu iş oldukça kolaydır. Kurulacak bir “Türk-Yunan Üniversitesi”nin İstanbul ve Kapadokya bölgesinde birer yerleşkesi işi taçlandıracaktır.

Hayâl gibi görünen bu birliktelik gerçekleşmediğinde, Türkiye hiç beklenmedik bir anda, bir gece ansızın operasyon yapabilecek kapasitedir. Zira NATO’dan farklı olarak çalışan Ege Ordusu her an her operasyonu yapabilecek kapasitedir. Suriye’de yapılan bir operasyonun Yunanistan için en azından anlaşmaları bozan Adalar için yapılmasının önünde hiçbir engel yoktur.

Böyle bir aşamada savaş veya operasyon hamlesi gerçekleşirse, ABD, İngiltere, Fransa ve maşaları hiç boş durmadan Suriye ve Irak’ın kuzeyinde bir terör devleti kurma hamlesine kalkışacaktır. Ancak Türkiye her iki cepheyle de baş edecek güçtedir. Her şeye rağmen barışın savaştan çok daha önemli olduğunu Türkiye kadar ABD, İngiltere, Fransa ve Yunanistan’ın da anlaması ve kabul etmesi gerekir. Ancak okyanus ötesinden ve Batı’dan bu coğrafyaya gelmeleri hiç iyi niyetli değildir.