TÜRKİYE, çevresinde
sürekli plânlar kurularak diz çöktürülmeye çalışılan bir eşikte takip ediliyor.
Çünkü imparatorluk geçmişiyle yaptıkları her dem Batı’nın zihin kodlarında
yerini almış durumdadır. Zira Batı, son asırda teknik ve ekonomik açıdan ciddî
bir atılım yakalasa da medeniyet açısından her zaman sınıfta kalmıştır.
Batı’nın
bugünkü ekonomik zenginliğinin altında yatan en önemli neden sömürü
politikalarıdır. Fikrî açıdan aşırma, mekanik düşünce ve güçlünün zayıfı
ezmesine dayalı bir görüşe sahiptir. Bir asır önce en önde dünyaya örnek
gösterilen İngiltere Krallığı’nda bile kadınlar birer vatandaş sayılmamaktaydı.
Türkiye
özellikle son yirmi yıl içerisinde sıçrama yapmak için elinden geleni yaparken
sürekli olarak içeriden ve dışarıdan prangalarla durdurulmak istendi.
Şimdilerde detaylara bakıldığında dört bir tarafının dost görünümlü düşmanlar
ile çevrili olduğu görülür. Batı, her defasında ve ilk fırsatta öldürücü darbeyi
vurmak istemektedir. Bunun başında ABD, İngiltere, Fransa ve aveneleri gelmektedir.
Böyle
bir aşamada meseleleri doğru tespit edip çözümlerini de doğru üretmek
gerekiyor. Diğer bir ifadeyle, ciddî sorunlar daha baş göstermeden filiz
vermesinin önlenmesi gerekir. Türkiye’nin bu aşamada en yumuşak karnı maalesef
her defasında “olaylar olmadan önce çözüm üretememe” olmuştur.
Yaşanan
son çeyrek asırda artık olaylar olmadan önce sorunu anlayıp çözme aşamasına geçmesi
gerektiği, bunun da hayatî önem arz ettiği şüpheden varestedir. Son dönemlerde
yaşananları biri çıkıp da 2000’li yıllarda ciddî şekilde dillendirseydi, buna
doksan milyonluk ülkede inananların sayısı bir elin parmaklarını geçmezdi. Bu
konuya eski siyasetçilerden ve bakanlık yapmış olan Erkan Mumcu’nun 22 Mayıs
2007 tarihli konuşmasının üç buçuk dakikalık kısmında tam dokuz yıl sonrasında
neler olacağını açıkça söylemesi örnek verilebilir. Sorunları ve çözümleri her
defasında tespit ve teşhisin aynı akıl olması gerekmediği ilkesinden hareketle,
gecikmiş bir çözümün ciddî sıkıntılar doğuracağı açıktır.
Şimdilerde
Türkiye, ABD önderliğindeki Haçlı zihniyetiyle kuşatılmış durumdadır. Güneyde
Suriye-Irak hattında bir terör devleti kurmak için canhıraş bir şekilde
çalışmaktadırlar. Ama başaramadılar. Bu başarısızlık ABD, İngiltere ve
Fransa’yı çileden çıkardı. Akdeniz, malûm... Haçlı ülkelerinin 30 tane savaş
gemisi yıllardır burada bekliyor. Doğu’da Ermenistan ve Fransa Azerbaycan’a
yenilince, şimdilik kendilerini kolluyorlar. Rusya da destek veriyor.
Kuzeyde
Ukrayna’yı işgal etmeye çalışan Rusya’ya samimî olarak “Dur!” demeye gayret
eden tek ülke maalesef Türkiye. Görüntüde Ukrayna’nın yanında yer alan Batılı
devletler, aslında Rusya’nın savaşı devam ettirmesi yönünde tetikçilik
yapıyorlar. Bu durumu çok iyi anlayan Putin de olabildiğince elinden geleni
yapıyor.
Tahıl
gemileri Türkiye’nin sayesinde dünyaya açılınca bir nefes alındı, ancak akabinde
ABD destekli Yunanistan, bütün gücüyle Türkiye’yi yeni bir çılgın savaşa
sürüklemek için elinden geleni yapmaya başladı.
Şunu
açıkça ifade etmek gerekir ki, bundan sonra hiçbir şey eskisi gibi olmayacak. Pekin’den
Londra’ya uzanan yeni ekonomik belkemiği ticarî hat, her şeyi yeniden
değiştiriyor!
Bunun
için Türkiye’nin bu hat üzerinde sadece bir durak görevi görmesi için
çalışıyorlar. Özellikle Türkiye’nin bağımsız bir ülke olarak aktör olması ve irade
sergilemesi hiç ama hiç istenmiyor.
Türkiye’nin
böyle bir aşamada Yunanistan üzerinden ciddî bir savaş tehdidiyle yüzleşmesi
kaçınılmaz hâl almıştır. Böyle bir duruma Cumhurbaşkanımız gereken cevabı
vermiştir. Bu cevap, milletin göğsünü kabartmıştır. Acele ve stratejik bir
hamle ile kıvılcımın nereleri yakacağı kestirilemediğinden, şimdilik bütün bu
uğurdaki duruşların söz olarak kalmasında yarar görünüyor. Türkiye dört bir
yandan diğer ülkelerle hem iyi komşuluk kurmaya, hem de ekonomisini canlı
tutmaya çalışırken, Yunanistan’ın şımarık tavrı hiç kabul edilecek nitelikte
değildir.
Yunanistan
ile Türkiye’nin savaşmaması her iki ülkenin hayrınadır. Üstelik Türkiye’nin
Yunanistan’ın topraklarında da gözü yoktur. Anlaşmaları ihlâl ederek adaları
silahlandırması Yunanistan’ın kışkırtıcı yönüdür. Türkiye kendisine karşı
savaşanlarla nasıl savaşacağını çok iyi bilir. Ancak her defasında savaş
taraftarı olmazken fetih ruhunun sönmediği ve bir asırdır savaşmadığı da
unutulmamalıdır. Kısacası Türkiye ne halk, ne de devlet olarak komşularıyla
savaşma derdinde değildir.
Ekonomisini
ve bağımsızlığını Batı ve ABD’ye teslim etmiş Yunanistan ve siyasileri, Türkiye’yi
iç malzeme yapmaktan ve ABD’nin kuklası olmaktan bir an evvel vazgeçmelidir.
Zira Yunanistan ve Türkiye savaşmadıkları müddetçe kazanırlar. Eğer ekonomik,
kültürel ve akademik açıdan işbirliği de gerçekleşirse, kazanç katlanarak
artar. Aksi durumda kaybeden sadece Yunanistan olur.
Türkiye
ve Yunanistan olabildiğince savaşmama yolunu tercih etmelidirler. Yunanistan
unutmamalıdır ki, Türkiye’ye bir saldırı veya kışkırtma ya da anlaşma ihlâli
olmadıkça Türkiye’nin savaşmayacağını bilmelidir. Yunanistan ayrıca eski Roma
ve Grek hayâlleri kurmaktan da vazgeçmelidir. İstanbul kıyamete kadar İstanbul
olarak kalacak, asla Konstantin olmayacaktır. Eğer böyle bir eyleme
kalkışırlarsa, karşılığı hiç şüphesiz verilecektir.
Yunanistan
tarihte her yirmi yılda bir Türkiye (Osmanlı) ile yeni nesil yetiştirip savaş
açmıştır. Bundan kazanç sağlamamıştır. Bu nedenle Türkiye yine Yunanistan’ın
maceralarını takip edip olabildiğince savaştan uzak durmalıdır. Bu duruş
çekinceden veya herhangi bir tereddütten değildir. Türkiye ekonomi anlamında istendik
düzeyde olmasa da yine Batı’ya göre iyi durumdadır ve bu unutulmamalıdır.
Ayrıca Türkiye’nin dijital teknoloji, savunma sanayiindeki atılımlar ve son
yirmi yılda açtığı üniversiteler ile tarih yazdığı dikkatlerden kaçmadan, kazanımların
sekteye uğraması engellenmelidir.
Aslında
Türk-Alman, Türk-Japon Üniversitesi gibi bir Türk-Yunan Üniversitesi
kurulmalıdır. Bu üniversite tarih, toplumbilim ve insan bilimleri gibi
alanlarda öğretime başlamalıdır. Yunanistan o zaman görecek ki, Türkiye ile
samimî dost olmak, Batı’nın (sözde) yardımından daha iyidir. Bu örnek Türkiye
ile Yunanistan arasında gerçekleşecek komşuluk dostluğunun ne derece kıymetli
olduğunun göstergesidir. Böyle bir açılım, savaş tellallığı yapan Yunan siyasilere
pek hoş gelmeyecektir. Lâkin ciddi ve tarihî bir adım olacaktır. İki buçuk asır
önce kurulan ve okyanus ötesinden gelen ABD’nin silah yardımının yanında iki
bin yıllık Türk dostluğu, Yunanistan’ı hiç olmadığı kadar ileriye taşıyacaktır.
Böyle
bir duruma en azından Yunan siyasilerin şimdilik ve yakın gelecekte olumlu
bakmalarını beklemiyorum. Lâkin böyle bir fikir hayata geçtiğinde, kazanımlar
beklentinin çok çok üzerinde olacaktır. Özellikle kültür ve deniz seyahatleri, en
azından Ege’de tavana vuracaktır. Pekin-Londra hattında duraktan ziyade aktör
olan Türkiye, hem kendisini, hem de komşularını savunma sanayii açısından
doyuracak noktada olacaktır. Böyle bir oluşumu AB’nin üyesi olan Yunanistan’ın
görmemesi içler acısıdır. Sadece kültürel, dinî ve tarihî farklılıkları ortaya
koyarak ayrışmayı körüklemek, Yunanistan’ın seçim hattındaki yatırımı gibi
görünüyor. Aynı zamanda ABD’yi topraklarında hür bırakması da ABD’nin yıllarca
Yunanistan’dan çıkmayacağı anlamına geliyor.
Türkiye
bu coğrafyada zorunlu hâller dışında hiçbir savaşa girmemelidir. Bunun için elinden
geleni yapmalıdır. Teknoloji, eğitim, akademi ve gençlik üzerindeki kazanımlar
bir savaş durumunda yok olma ihtimâlini göstermektedir. İçeride ve dışarıda bu
durum için ellerini ovuşturan onca hainin olduğu unutulmamalıdır.
Türkiye
ile Yunanistan’ın kendi medeniyet, maya, doku ve kültürel anlayışlarında
birlikte dostluk komşuluğu dünyaya da örnek olacaktır. Türkiye’nin asla
Yunanistan’ın toprak, maya, doku ve kültüründe gözü yoktur. Barış, savaştan çok
değerlidir ve tarafların bir masada oturması gerekir. Bu iş oldukça kolaydır.
Kurulacak bir “Türk-Yunan Üniversitesi”nin İstanbul ve Kapadokya bölgesinde
birer yerleşkesi işi taçlandıracaktır.
Hayâl
gibi görünen bu birliktelik gerçekleşmediğinde, Türkiye hiç beklenmedik bir
anda, bir gece ansızın operasyon yapabilecek kapasitedir. Zira NATO’dan farklı
olarak çalışan Ege Ordusu her an her operasyonu yapabilecek kapasitedir.
Suriye’de yapılan bir operasyonun Yunanistan için en azından anlaşmaları bozan
Adalar için yapılmasının önünde hiçbir engel yoktur.
Böyle
bir aşamada savaş veya operasyon hamlesi gerçekleşirse, ABD, İngiltere, Fransa
ve maşaları hiç boş durmadan Suriye ve Irak’ın kuzeyinde bir terör devleti
kurma hamlesine kalkışacaktır. Ancak Türkiye her iki cepheyle de baş edecek
güçtedir. Her şeye rağmen barışın savaştan çok daha önemli olduğunu Türkiye
kadar ABD, İngiltere, Fransa ve Yunanistan’ın da anlaması ve kabul etmesi
gerekir. Ancak okyanus ötesinden ve Batı’dan bu coğrafyaya gelmeleri hiç iyi niyetli
değildir.