Türk dış politikasının Arap toplumları üzerindeki etkisi

Arap kamuoyunda İran’ın ABD ve İsrail ile birlikte tehdit olarak görülmesi, diğer yandan dış politikasının ABD, İsrail ve Fransa ile beraber en çok eleştirilen ve rahatsızlık duyulan ülkelerle beraber anılmasını nasıl okumalıyız? Kamuoyumuzun kabaca tüm Arapları yöneticileriyle bir tutan düşünceleri, bu verilere göre sorgulanmayı hak ediyor!

MAALESEF tüm haksız eleştirilere rağmen, Avrupa dâhil olmak üzere, geniş bir coğrafyada ifade ve düşünce özgürlüğünün en geniş anlamda yaşandığı ülkelerden biri olarak görüyorum Türkiye’yi.

Hele Arap coğrafyası ile bu anlamda kıyaslamanın asla mümkün olmadığı bu seviye, birçok alanda Avrupa ülkelerinin de üzerinde!

Avrupa’daki ifade özgürlüğü, açıkçası genel kabullerin içinde kaldığınız sürece geçerli. Diğer yandan, kalın çizgilerle belirlenmiş konularda yasalar ve yasalarda yazmayan ve çok daha güçlü mahalle baskılarıyla karşı karşıyasınız. Sözde Ermeni soykırımı, Yahudi soykırımı ve Neo-Nazi politikası konusunda zaten açık yasaklar var. “Soykırımlar olmadı” diyemezsiniz, Nazileri herhangi bir şekilde övemezsiniz; diğer yandan da yabancılara, Müslümanlara ya da İslâm dinine hakaret edenlere itiraz edemezsiniz.

Açıkçası bu özgürlükler, mevzu kimin için ve ne hakkında olduğuna göre ülke ülke değişiyor. Ancak kapalı toplumlar sayılan ve her türlü baskı, şiddet, terör ve hukuksuzluğun kol gezdiği birçok Arap ülkesinde iktidarların ve yöneticilerin tartışılamadığı bir düzen var. Bu düzeni bir şekilde kuran, devam ettiren ve toplumların düşünce ve beklentilerini hiçe sayan yönetimleri “sırf kendilerine bağımlı oldukları için” koruyan ABD ve Batılı devletler, ilginç bir şekilde yine de kamuoyunun nabzını tutmaya çalışıyorlar anlaşılan...

Star gazetesinde okuduğum bir habere göre, Washington DC merkezli düşünce kuruluşu Arab Center, “2019-2020 Arap Kamuoyu Yoklaması” isimli çalışma kapsamında Cezayir, Mısır, Irak, Ürdün, Kuveyt, Lübnan, Moritanya, Fas, Filistin, Katar, Suudi Arabistan, Sudan ve Tunus’tan yaklaşık 30 bin kişi ile görüşerek bir rapor hazırlamış. ABD merkezli kuruluşların bu konuda korkmadan cevap verecek 30 bin kişiyi bile bulması kolay değil aslında. Ama önemli olan, ABD’nin bu tür araştırmaları neden yapıyor olduğu. Kaldı ki, herhâlde insanların memnuniyetini ölçmek için yapılmıyor bu araştırmalar. Belki de baskı altında tuttuğu yönetimleri korkutmak ve “Halkınız size karşı memnun değil, akıllı olup söz dinlemezseniz bir Arap Baharı daha başlatırım ve sizi alaşağı ederim” korkusunu canlı tutmak için yapıyordur.

Ancak araştırmanın sonuçlarını doğru kabul edersek, Türkiye için son derece olumlu bir bakış geliştiğini görebiliriz.

Haber* şöyle:

“ABD merkezli düşünce kuruluşu, 13 Arap ülkesinde anket yaptı. Arap kamuoyundan en yüksek beğeniyi Türk dış politikası aldı.

Raporda, Arap kamuoyunun hem kendi ülke içindeki politikalara bakışı, hem de bölgesel ve güçlerin politikalarına yönelik fikirleri incelenmiş.

Ankete katılan kişiler, Orta Doğu ve Kuzey Afrika bölgesindeki bölgesel ve küresel güçlerin dış politikalarına karşı yüzde 58 oranında negatif görüş belirtmiş.

Arap kamuoyunun en olumsuz görüş bildirdiği ülkeler sırasıyla ABD, Rusya, İran ve Fransa olurken; Türkiye, dış politikasıyla en beğenilen ülke olmuş.

Ankete göre Türkiye’yi yüzde 55 olumlu görüş ile Çin, yüzde 52 ile Almanya takip etmiş.

Öte yandan yüzde 58 olumsuz görüş bildirilen İran ve ABD, Arap kamuoyunda dış politikası en çok eleştirilen ülkeler olmuş.

Ankete katılanların yüzde 81’i ABD’nin Filistin politikasına, yüzde 77’si Suriye, yüzde 74’ü Yemen ve yüzde 70’i ise Libya politikasına karşı ‘olumsuz’ görüşe sahip olduğunu ifade etmiş.

Katılımcılar, ülkelerine karşı en büyük dış tehdit sorulduğunda ise çoğunlukla ‘İsrail, ABD ve İran’a işaret etmişler.

Ankete göre Arap kamuoyunun yüzde 89’u İsrail’i, yüzde 81’i ABD’yi, yüzde 67’si ise İran’ı kendilerine en önemli dış tehdit olarak görüyormuş.

“Türkiye” merkezli düşünmek

Arap kamuoyunda İran’ın ABD ve İsrail ile birlikte tehdit olarak görülmesi, diğer yandan dış politikasının ABD, İsrail ve Fransa ile beraber en çok eleştirilen ve rahatsızlık duyulan ülkelerle beraber anılmasını nasıl okumalıyız?

Kamuoyumuzun kabaca tüm Arapları yöneticileriyle bir tutan düşünceleri, bu verilere göre sorgulanmayı hak ediyor!

Diğer yandan İran’ı da içine katarak ifade edilen İslâm ülkeleri ya da İslâm dünyası kategorisi de tamamen mânâsız bir sepet. Ne İslâm ülkesi olarak görülen İran’ın durumunun, ne de İslâm ülkelerinin mevcut yöneticilerinin Arap kamuoyunu temsil etme imkânı yok. 

Meselâ Türkiye’nin açıkça itiraz ederek sesini yükselttiği Filistin, Suriye, Yemen ve Libya politikaları hakkında Arap kamuoyundan Türkiye’ye büyük destek var. Bu desteği bazı Arap ülkesi yönetimlerinin Türk ürünlerine boykot çağrısının toplumda karşılık bulamamasında görmüştük. Kendi toplumları Türk ürünlerini boykot etmeyince yeni gümrük yasakları ile Türk ürünlerine engel olmaya karar veren yönetimlerin hâlleri ortada.

“Türkiye yalnız değildir!” ya da “Türkiye, Türkiye’den ibâret değildir!” sözüyle ifade edildiği gibi, ne kadar geniş bir coğrafyanın bizi takip ettiğini anlamamız için bu araştırmayı yeniden gözden geçirmeliyiz.

Suudi Arabistan yönetimi Pakistan’a, İsrail ile anlaşması ve Türkiye’ye karşı mesafeli olması için baskı yapıyormuş. Diğer başka ülkeler için de bu tür girişimler ve lobiler sürekli devrede; ancak sahada güçlü olan Türkiye’nin Ermenistan’a karşı Azerbaycan ve Karabağ’da, Libya’da, Suriye ve Irak’ta, KKTC’de ve Doğu Akdeniz’de neleri başardığını herkes görüyor. Ukrayna ve Doğu Avrupa’daki etkisi ile Uzak Doğu ve Merkez Asya ile güçlenen ticârî ilişkilerini de Arap kamuoyu izliyor. Afrika’da neler yaptığı ve gelişen işbirliklerinin meyvelerinin etkileri kulaktan kulağa yayılıyor.

Velhasıl, ABD tüm dünyayı izlemeye, anlamaya ve yön vermeye gayret ederken, Türkiye de kendi çevresini ve dost-müttefik halkları anlayıp ona göre ilkeli ve tutarlı yürüyüşüne devam ediyor.

“Yeni dönemde Türkiye’ye karşı tedbir almalıyız” diyen ABD, Fransa ve Almanya gibi ülkelerin açıkçası Türkiye’siz bir bölgesel ve küresel vizyonları da bulunmamakta. En akılcı ve reel politikayı sürdüren Rusya, hem kazanımlarını Türkiye ile anlaşarak sürdürme eğiliminde, hem de Türkiye’yi Batı’ya karşı bir partner olarak görmekte. Asya ülkelerine her geçen gün daha çok ilgi gösteren Türkiye, uzun vadede dünyanın değişen ağırlık merkezine yakın bir şekilde kendini konumlandırmayı sürdürmeye kararlı.

Türk kamuoyu, geleneksel ezberlerden ve önyargılarından kurtularak daha geniş bir perspektifle bölgesel ve küresel ufkunu geliştirmek zorunda.

Sayın Cumhurbaşkanımızın, Devletimizin gelecek vizyonu ile milletimizin gelecek vizyonunun birbirini beslemesi ve desteklemesi için, “ne eski moda Batı hayranlığı, ne de klâsik Arap düşmanlığı ile düşünemeyiz, bunun yerine makul parametrelerle Türkiye merkezli olarak düşünmeye alışmalıyız”.

Türk tarzı, Türk modeli, Türk anlayışı ve işbirliği usulleri, zamanla, kademe kademe, her millet ve ülkeyle ilişkilerimizi dönüştürecek bir güç geliştirmeliyiz.

Bunun için kendi Devletimizi, değerlerimizi merkeze alan bir bakış ile geçmişi ve geleceği yeniden tasavvur etmeliyiz.


*https://www.star.com.tr/dunya/13-arap-ulkesinde-anket-yapildi-en-yuksek-begeniyi-turk-dis-politikasi-aldi-haber-1588528/