Tunus Temmuz Darbesi’nin anatomisi ya da “Cui bono”

Uzun yıllar The Guardian’da yazan ve gerçek bir Orta Doğu uzmanı olan İngiliz gazeteci David Hearst’ın 2014 yılında kurduğu bir internet sitesi olan Middle East Eye, 23 Mayıs’ta, 13 Mayıs 2021 tarihli çok gizli özellikli bir belgeye dayanarak, Tunus Cumhurbaşkanı Kays Said’in ekonomik sıkıntıları bahane ederek yapacağı darbenin ayrıntılarını yayımlamıştı. Belgede “anayasal darbe” olarak adlandırılan bu anayasaya aykırı darbenin bütün detayları yazıyordu.

2020 yılının son günlerinde (24 Aralık 2020), temelleri 2018 yılında atılmış çalışmalar ve uluslararası antlaşmalar doğrultusunda, Türkiye ile Tunus arasında sessiz sedâsız yeni bir antlaşmaya imza atılmıştı. Buna göre Türkiye, muhtemelen savunma sanayii tarihinde bir ilk olarak, Tunus’a 5 güçlü kuruluşu ile savunma sanayii ürünleri ihracatı gerçekleştirmişti.

Bu çerçevede ihracat paketi; TUSAŞ’ın ANKA-S İHA’ları, BMC’nin Kirpi zırhlı araçları, Nurol Makina’nın Ejder Yalçın zırhlı araçları, Katmerciler’in tanker ve tank gibi çeşitli araçları ve ASELSAN’ın elektro-optik sistemlerinden oluşmaktaydı. Bu ihracat, bir yanıyla uluslararası ticaret, bir yanıyla Türkiye’nin savunma gücü ve diğer bir yanıyla da Türkiye’nin bölgesel ve küresel güç olma yolunda emin adımlarla yürüyüşüydü.

Bu ihracat bilgisinden sonra, Tunus haberlerini daha farklı olarak izlemek, daha farklı olarak takip etmek gerekiyordu. Nitekim olmasını hiç istemediğimiz, ancak üzülerek de olsa tahmin ettiğimiz gelişme, 2021 yılının 23 Mayıs’ında ortaya çıkmıştı. Uzun yıllar The Guardian’da yazan ve gerçek bir Orta Doğu uzmanı olan İngiliz gazeteci David Hearst’ın 2014 yılında kurduğu bir internet sitesi olan Middle East Eye (MEE; Orta Doğu’nun Gözü), 23 Mayıs’ta, 13 Mayıs 2021 tarihli çok gizli özellikli bir belgeye dayanarak, Tunus Cumhurbaşkanı Kays Said’in ekonomik sıkıntıları bahane ederek yapacağı darbenin ayrıntılarını yayımlamıştı. Belgede “anayasal darbe” olarak adlandırılan bu anayasaya aykırı darbenin bütün detayları yazıyordu.

İlginç olan husus, hazırlıkları ve detayları aylar önce deşifre olmuş olmasına rağmen, darbenin belgede yazılı olduğu şekilde yapılmış olması ve darbe sonrası uygulamaların da aynı şekilde yerine getirilmiş olmasıydı. Kaldı ki, benzer şekilde bir açıklama da Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) Veliaht Prensi Muhammed bin Zayed’in danışmanlarından olan Dhahi Khalfan tarafından, darbeden üç gün önce sosyal medyada yapılmış ve “İyi haber, yeni bir darbe geliyor” şeklinde yazılmıştı.

Darbe, MEE’nin yayımladığı, Tunus Cumhurbaşkanı Darbeci Kays Said’in yardımcısı Nadya Akaça’nın ofisinden sızan belgeye uygun olarak yapıldı ve belgede “Görevlerinden alınacak” diye yazılan bakanlar darbeden sonra görevlerinden alınırken, yerlerine geleceklerden isimleri yazılı olanlar da yerlerine geçtiler. Bir örnek olarak yazalım: MEE’nin yayımladığı belgede, Tunus İçişleri Bakanı Tevfik Şerafeddin’in alınacağı ve yerine Cumhurbaşkanlığı Güvenlik Birimi Başkanı Halid el-Yahyavi’nin getirileceği yazılıydı. Aynısı yapıldı!

Sonuç olarak beklenen oldu ve Tunus’ta, 27 Temmuz 2021 tarihinde, adı “Anayasal Darbe” olan, ancak gerçekte anayasal düzene karşı nitelikte bir darbe gerçekleştirilmiş oldu. Darbeci Kays Said, darbe gerekçesini “ülkenin içinde bulunduğu olağanüstü koşullar” olarak açıklarken, Tunus Meclisi’nin yetkilerini dondurmuş, milletvekillerinin dokunulmazlığını askıya almış, Başbakan Hişam el-Meşişi’yi görevden almış ve yerine bizzat yeni bir başbakan atayarak, ayrıca Başsavcılık görevini de üstlenmiştir.

Sahi, darbe neydi? Bunu 1917 Ekim Devrimi’nin maestrosu Troçki şöyle ifade ediyor: “Darbe, politik değil, teknik bir iştir. Sınırlı bir alanda, devletin hayatî organlarına dosdoğru ve sert bir şekilde vuracak teknisyenler gerekir. Dolayısıyla darbeyi mümkün kılmak, sosyal ve politik çabalarla olmaz. Organizasyon, taktik ve teknik bilgi ister…”[i] 

Öyleyse Tunus’taki darbenin gerekçeleri ile ilgili açıklamaların hepsi, sadece teknik ve taktik detaylardır. Darbeci Kays Said’in, Tunus’un içinde bulunduğu yağma, yangın ve durum karşısında ülkeyi kurtarmak için olağanüstü önlemler alması gerektiğine ve isim vermediği bazı grupların belirli bölgelerde iç savaş çıkarmak için para topladığına dair söylemleri hoş bir hikâyeden ibarettir.

Darbenin aylar önce deşifre edilmiş olmasına rağmen darbecilerin bundan vazgeçmeyip darbe yapmalarının anlamı, beklemeye tahammüllerinin olmadığı ve mutlaka darbe yapmaları gerektiğidir. Bu ivediliğin kaynağı/nedeni, ileri sürüldüğü gibi Covid-19 nedeniyle yaşanan ekonomik sıkıntılar olamaz elbette. Bu ivediliğin ve darbenin kaynağını birlikte ele alalım. Bunun için önce, Lâtince bir deyimi ifâde edelim: “Cui bono”...

“Cui bono”; Çiçero’nun henüz 27 yaşında bir hukukçu iken şöhretin kapısını aralamasını sağlayan meşhur dâvâsıyla ortaya çıkan ve daha sonra yaygınlaşan bir deyim. “Cui bono”, “Kimin yararına?” ya da “Kim kârlı?” ya da “Bundan kim faydalanıyor?” anlamına geliyor. Çicero’nun, müvekkili ve babasını öldürüp mallarına sahip olmakla itham edilmiş olan Sextus Roscius’un suçsuzluğunu bu yolla ispatladığı biliniyor. Tunus Temmuz Darbesi’ni “Cui bono” ile ele alalım ve darbenin Capito’su ile Chrysogonous’unu ortaya koyalım…

Bilindiği gibi Tunus Temmuz Darbesi, Suud, Mısır ve BAE tarafından desteklenmekte, Libya tarafından kınanmakta, Türkiye tarafından da sert bir tepkiyle eleştirilmektedir. Bu noktada, darbeci Kays Said’in darbeden hemen önce, telefonda, BAE Silahlı Kuvvetleri Yüksek Komutan Yardımcısı Şeyh Muhammed bin Zayed Al-Nahyan ile görüştüğü ve ardından BAE’ye, Covid-19 yardımlarından dolayı teşekkür edildiği bilinmektedir.

Tunus Temmuz Darbesi’nin “cui bono”sunu anlamak için biraz daha derine inelim. Çünkü hâlâ kim/lerin Capito, kim/lerin Chrysogonous olduğu net olarak anlaşılmamaktadır. Fotoğrafı daha da netleştirmek için biraz daha hâfızamızı zorlayalım.

Son birkaç yıldır Kuzey Afrika’da ilginç olaylar yaşandı. Bunlardan biri, Libya’da çok uluslu güçlerin desteklediği Hafter’in yenilmesi ve Vatiyye Hava Üssü’nden çekilmek zorunda kalmasıdır. Bu önemli olay sonrası Nahda lideri ve Tunus Meclis Başkanı Gannuşi, Libya Başbakanı Fayiz Serrac’ı aramış ve konuyla ilgili tebriklerini ifade etmişti. Bu noktayı Tunus Temmuz Darbesi’nin başlangıcı olarak kabul etmek mümkün. Çünkü bu tebrik sonrası Tunus’ta BAE, Mısır ve Suud desteğiyle kargaşa için düğmeye basılmış, ardından Tunus Hükûmeti ve Gannuşi yolsuzlukla suçlanmıştı.

İlginç olan bir başka olay da, Haziran 2020’de Cumhurbaşkanı Kays Said’in Fransa’ya gerçekleştirdiği ziyaret esnasında yaşanmıştı. Normal bir ziyaret hitamında Macron, Türkiye’nin Libya’da “tehlikeli bir oyun” oynadığını belirtmiş ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’a bölgeden çekilmesi çağrısında bulunmuştu. İlginç olan bir başka olaysa, Tunus’ta görevden alınan Başbakan’ın, Fransa’nın uçak ve gemi satma teklifini reddetmiş olmasıydı.

Bütün bunları yan yana koyunca, Tunus’taki darbenin Capito ve Chrysogonous’u anlaşılıyor sanıyorum. Unutmadan yazalım: Çiçero’nun suçsuzluğunu ispat etmeye çalıştığı ve ettiği Sextus Roscius’un onu öldürmekle itham edildiği babasının 13 adet çiftliği vardı ve babasının katli üzerine bu çiftliklerin 10’u Chrysogonous’un, üçü de Capito’nun olmuştu. Tunus’taki darbenin Capito’su darbeci Kays Said olabilir. Ama Chrysogonous’u Fransa’dır! Fransa, hem Libya ve Hafter konusunda, hem savunma sanayii konusunda, hem de uçak ve gemi satımıyla ilgili olarak tarifsiz yara almış durumdadır.

Fransa’nın yanında yer alan Mısır, Suud ve BAE ise hem sahibinin sesi, hem de yardımcı taşeron Chrysogonous’lardır. Bu gelişmelerin asıl hedefi, güçlü bir Türkiye ve Türkiye’nin o topraklardaki askerî ve sivil varlığıdır. Unuttukları şey ise, bizim bir ölüp bin dirildiğimiz gerçeğidir! O topraklardaki yürüyüşümüz, Afrika’yı da içine alarak emin adımlarla devam edecektir.

Çünkü…

“Menekşeler de açılır üstümüzde/ leylaklar da güler./ bugünlerden geriye,/ bir yarına gidenler kalır,/ bir de yarınlar için direnenler.../ şiirler doğacak kıvamda yine/ duygular yeniden yağacak kıvamda./ ve yürek,/ imgelerin en ulaşılmaz doruğunda./ ey ‘her şey bitti’ diyenler,/ korkunun sofrasında yılgınlık yiyenler!/ ne kırlarda direnen çiçekler/ ne kentlerde devleşen öfkeler/ henüz ‘elveda’ demediler./ bitmedi daha, sürüyor o kavga/ ve sürecek/ yeryüzü aşkın yüzü oluncaya dek!”[ii]



[i] Malaparte, C. (1963). Darbe-i Hükümet San’atı (Çev.:  Cavit Yamaç), Ankara: Günder.

[ii] Adnan Yücel’in “Yeryüzü aşkın yüzü oluncaya dek” şiirinden, Yücel, A. (1986). Yeryüzü Aşkın Yüzü Oluncaya Dek, Ankara: Yurt Yayınları.