Tunus halkı demokrasiye sahip çıkacak mı?

Hiç şüphesiz ordunun tavrı Tunus’taki olayların seyrine etki edecektir. Ama en önemlisi, halkın eskiye dönüş işareti olarak yorumlanan Cumhurbaşkanı’nın tavrına vereceği tepki. Arap Baharı sonrası oluşan tablo, Tunus halkının kazanımlarına sahip çıkacağını gösteriyor.

TUNUS, Arap Baharı’ndan sonra inşâ ettiği demokrasiyi zor koşullara rağmen bugüne kadar ayakta tutmayı başarmış tek ülke olarak göze çarpıyordu.

Mısır ve Libya’nın aksine Tunus, Arap Baharı’ndan sonra zorlu süreçler atlatmasına rağmen demokratik işleyişini sürdürdü. Bu süreçte, başta Nahda Hareketi olmak üzere ülkedeki siyasal aktörler bir iç savaşı tetikleyecek söylem ve eylemlerden uzak durdular. Ayrıca Tunus, Zeynelabidin Bin Ali döneminde yaşanan sıkıntılar yaşanmasın diye siyasal otoriteyi Cumhurbaşkanı, Parlamento Başkanı ve Başbakan arasında paylaştırdı. Siyasal aktörlerin çabası ve Arap Baharı sonrası tesis edilen üçlü mekanizma sayesinde demokrasi Tunus’ta ayakta kalmayı başardı. Öyle ki, terör saldırıları bile Tunus’taki demokratik süreci sekteye uğratmadı.

Terör saldırıları başta olmak üzere demokratik süreci sekteye uğratmak isteyen her türlü girişime direnen Tunus demokrasisi, nihayetinde sivil bir anayasa yapmayı ve bu anayasa ışığında seçime gitmeyi bildi.

2019’da yapılan seçimlerde meclis üyeleri ve cumhurbaşkanı seçimi yapıldı. Nahda Hareketi, yüzde 20 ile en çok oyu alan parti oldu. Fakat hükûmet sistemi ve parlamentodaki siyâsî partilerin çokluğu, hükûmet kurmayı zorlaştırdı. Nitekim hiçbir parti hükûmet kurmaya muvaffak olamadı. Fakat Tunus buna rağmen kaosa sürüklenmedi. Yeni bir formülle parlamentoda temsil edilmeyen İlyas El Fahfah başbakanlığında, kabinenin büyük kısmımın bağımsız kişilerden oluştuğu bir Ulusal Birlik Hükûmeti kuruldu.

Yeni hükûmet sorunların çözümü için hemen kolları sıvasa da pandeminin derin etkisiyle özellikle ekonomik sorunlar çözüme kavuşturulamadı. Yeni hükûmet 6 ay sonra düştü. Yerine Ağustos 2020’de, eski İçişleri Bakanı Hişam El Meşişi yönetiminde teknokrat ağırlıklı bir hükûmet kuruldu. Fakat sorunlar çözüme kavuşturulamadı.

Perde arkasındaki aktör BAE mi?

Bu sırada, arkasında BAE’nin olduğu düşünülen gruplarca darbe girişimleri tertip edildi. Fakat bu girişimler önlendi. Sorunların bir türlü çözüme kavuşturulmaması ve siyasal iktidarın istikrarı yakalayamaması nedeniyle muhalefet tahrikkâr söylemlere başvurdu.

Yine arkasında BAE’nin olduğu düşünülen gösteriler baş göstermeye başladı. Hatta bu gösterilerde Nahda Hareketi’nin yanı sıra ülkemiz ve Katar da protesto edildi. Apaçık provokasyon olduğu belli olan bu gösterilerin sosyal medya ayağının BAE’de bulunan iki kişi tarafından organize edildiği anlaşıldı.

Nihayetinde Cumhurbaşkanı Kays Said, 26 Temmuz’da meclisi askıya aldığını ve hükûmeti görevden azlettiğini duyurdu. Ayrıca yürütme ve yargıyı kendi elinde topladığını açıkladı.

Başta Nahda hareketi olmak üzere siyasal aktörler bu karara hemen tepki verdi. Olası bir kaosu önlemek için Nahda Hareketi, meclisi terk ettiyse de Cumhurbaşkanı’nın tavrının eski diktatörlük günlerine dönüş anlamına geldiğini sıklıkla dile getirerek, Tunus’un demokratik kazanımlarının devamı için Cumhurbaşkanı’na ulusal diyalog çağrısı yaptı.

Ordu kimden yana?

Bu noktada Tunus ordusu için bir parantez açmakta fayda var. Tunus ordusu Arap Baharı’nın başladığı ilk anlarda Bin Ali’nin ateş emrine karşı gelerek demokrasiye önemli bir alan açmıştı. Ordu, sonraki süreçte de siyasete müdahale konusunda hevesli bir tutum içerisinde olmadı. Fakat son fesih kararından sonra Cumhurbaşkanı Said’in aldığı kararların uygulanması noktasında ordu, Said’in yanında duran bir görüntü veriyor.

Tunus’ta neler olacağı hususunda öngörüde bulunmak şu aşamada zor görünüyor. Tunus demokrasisi krize ve terör saldırılarına rağmen ayakta durmayı başardı. Ama bu süreçte ordu da demokrasiden yana tavır aldı. Son olaylarda ordu, Cumhurbaşkanı Said’in emirleri ile hareket ediyor. Ordunun tavrı daha ne kadar böyle devam eder ya da olası eylemlerde Said’in güç kullanma emrine uyar mı, kestirmek zor.

Şimdiye kadarki görüntü, ordunun bir yere kadar siyasal otoriteye uyduğu ama söz konusu halka karşı güç kullanma olunca tercihinin güç kullanmaktan yana olmadığı yönünde. 

Tunus’taki durum bölgeyi de fazlasıyla etkileyecek bir durum. Çünkü başta Libya meselesi olmak üzere Akdeniz’deki enerji kaynaklarının paylaşımı hususunda Tunus önemli bir aktör. Bu nedenle Tunus’un kaderi, bir anlamda bölgenin de kaderine etki edecek.

Gelinen noktada BAE’nin önemli bir aktör olması, Tunus’taki durumun sadece iç dinamiklerle ortaya çıkmadığı, dış müdahalenin olayları bu noktaya getirdiği yönünde.

Hiç şüphesiz ordunun tavrı Tunus’taki olayların seyrine etki edecektir. Ama en önemlisi, halkın eskiye dönüş işareti olarak yorumlanan Cumhurbaşkanı’nın tavrına vereceği tepki. Arap Baharı sonrası oluşan tablo, Tunus halkının kazanımlarına sahip çıkacağını gösteriyor.