Tünelin ucundaki iki ışık

Türkiye’nin asrın felâketinden bir yıl gibi bir sürede ayağa kalkması ve yaralarını sarması olağanüstü bir başarı olacaktır. Türkiye böylelikle daha büyük felâketlerle nasıl baş edeceğini ve doğa ile nasıl barışık yaşaması gerektiğini derunî bir şekilde idrak edecektir.

KESİN bilgiye ulaşmak ve buna göre hareket etmek, insanlığın arzu ettiği bir durumdur. Kesin bilginin son noktasına ulaşmak için çıkılan yolda “doğru” diye tasavvur edilen bilgiler değişebilir. “Bunlar yanlıştı” demek doğru olmaz. Doğru bilgi üzerinde gidilen yolun tali yolları olarak görülebilir.

Bu yolda bilim ile ilim arasında ince bir çizgi olur. Bilim değişebilen bilgi, ilim ise düşünülerek, ölçülüp biçilerek ulaşılan kesin bilgi olarak görülebilir. Bilgi şüphe barındırırken, ilim ise şüphe barındırmaz. Kesin bilgiye gidilen yolda ilim daha kuvvetli olsa da bilim yok sayılamaz.

Doğru hedefe ilerlerken amaca uygun kıvamda öğrenme işleri bir toplumun istediği durumdur. Bazı toplumlar bunu değiştirerek baskın ruhun taleplerine göre yapılan çalışma ve öğrenme süreçleri yaşar. Bu, ana yoldan çıkma olarak görülmelidir. Fıtrî olmayan bu hâller yok olur veya ne kadar zorlanırsa zorlansın maya tutmaz. 

Bir olay -ne olursa olsun- neticeye göre değer kazanmalıdır. Ki öylece kalır. Türkiye iki önemli olayla yüzleşiyor ve geleceğini buna göre inşâ iradesi de sergiliyor: Bunlardan birincisi savunma sanayii teknolojileri açısından gençliğin büyük ilgi göstermesi ve aklını bu uğurda kullanmasıdır.

Bu yolda çok büyük bir adım atılmış, gençlik büyük bir umutla buna odaklanmıştır. Zira bu uğurdaki çalışmalara robotik kodlama ve yapay zekâ çalışmaları örnek verilebilir. Özellikle savunma sanayii teknolojilerinin gençliği sürüklediğini görmek çok büyük bir olaydır.  Türkiye böyle bir umudu asla yabana atmamalı ve herhangi bir tereddütlü durumu püskürtmelidir.

Toplumun, halkın ve gençliğin dikkatle izlediği ikinci bir olay ise deprem belgesinde mağdur olan vatandaşların bir yıl gibi bir sürede kesin bilgi ile güven dolu yarınlara bakıp bakmayacaklarıdır. Türkiye, bir yıl içerisinde depremden etkilenen vatandaşların kalıcı konutlarını ve iş yerlerini ayağa kaldırdığı takdirde büyük bir başarıya imza atmış olacaktır.

Burada savunma sanayii ve insansız araçların gençlere umut olması, depremzede vatandaşların umutla bir yıl içerisinde ayağa kalkmaları iki zıt oluşumdur. Birisi umutların zirvede olduğu bir oluşum, diğeri ise ümitlerin tükenmesine yol açabilecek şek barındıran bir durumdur.

Türkiye bu iki durum ile çok ciddî bir yol ayrımına girmiştir. Olaylar olmadan önce çözüm üretme noktasında yavaş ilerlemelere rağmen gelinen iki uç noktada gördüğü, Türkiye’nin tünelden çıkarken gözüne ilişen ışıklardır.

Şunu açık ve net olarak söylemek gerekir ki, bu tünelden çıkıldığında aydınlığın toplumu ve halkı huzura çıkarmak için gerekenlerin yapıldığını görmek mümkün.

Ekonomik masrafın akıllara geldiğini görmezden gelemeyiz. Ancak, Türkiye’nin asrın felâketinden bir yıl gibi bir sürede ayağa kalkması ve yaralarını sarması olağanüstü bir başarı olacaktır. Türkiye böylelikle daha büyük felâketlerle nasıl baş edeceğini ve doğa ile nasıl barışık yaşaması gerektiğini derunî bir şekilde idrak edecektir.

Bîhemtâ olan Zât-ı Akdes her şeye rağmen kusurlardan, çirkinliklerden ve eksiklikten arınmış bir topluma yol gösterecek şekilde tünelin ışıklarını gösteriyor. Böyle ağır şartlar, elbette dünya toplumlarının manevî yükleri bu aziz milletin omuzlarına verilmiştir. Bu aziz millet yükün altından kalktığında, gelecek nesillerin refah ve huzuru için önündeki taşlar da ayıklanmış olunacaktır.