Tüketim ve infak

İnfak kültürü, günümüz sosyal konularının birçoğunu ortadan kaldıracak ve toplumsal barışı sağlayacak bir iksirdir. İnfak kültürü, postmodernist tüketim kültürüne alternatif olacak bir tüketimin de anahtarıdır. Postmodernizmin hedonik tüketimine karşı bir motto geliştirmek gerekiyorsa, bu, “İnfak ettiğin kadar tüket ya da tükettiğin kadar infak et!” şeklinde olmalıdır.

KİŞİSEL olaylarda olduğu gibi toplumsal olayların da birbirinden kopuk bir düzlemde devam etmediği biliniyor. Zaman içinde, özellikle düşünsel anlamda yaşanan değişimler bir süre sonra toplumun tüm yapı ve katmanlarını da etkiliyor. Bu etkilenme belirli toplumlar ile sınırlı kalmıyor. Batı’nın Aydınlanma’sı, bunun en çarpıcı örneği olarak gösterilebilir. Aydınlanma ve sonrasında yaşanan modernizm ve postmodernizm süreçleri, önce Batı’nın bütün sosyal yapı ve katmanlarını etkileyip değiştirdiği gibi, bir müddet sonrasında Batı dışındaki toplumları da etkileyip değiştirmiştir. Bu etkilenme ve değişimin dışında kalan toplumlar, hayatın da dışında kalmak gibi bir kaderi paylaşmışlardır. Dolayısıyla değişimin bir keyfiyet olmadığının açıkça ilân edilmemiş bir zorunluluk olduğunu söylemek mümkün.    

Uzunca bir süredir etkilenme ve değişim, modernizm ile postmodernizm arasında yaşanıyor. Modernizmin Orta Çağ’ın baskılarına karşı bir yaşam tarzı olarak ortaya çıktığı söylenmiş olsa da bu durum, onun baskıcı olmayacağı ve olmadığı anlamına gelmemektedir. Nitekim ilk defa Jean-François Lyotard[i] tarafından “Durum” adlı eserde kullanılan postmodernizmin de modernizmin baskılarına ve genellemelerine bir tepki olarak ortaya çıktığı söylenmekte[ii].

Iggers’in, “Sınai büyümeye, yükselen ekonomik beklentilere ve geleneksel orta sınıf kurallarına ilişkin eski kesin kabullerin sarsıldığı, dönüşüm hâlindeki bir toplumu ve kültürü yansıtır”[iii] diye tanımladığı postmodernizm ürünü olan tüketimin özelliklerini, parçalanma (fragmentation), farklılaştırmanın giderilmesi (de-differentiation), üst gerçeklik (hyperreality), kronoloji (chronology), pastiş (pastiche), kurumsalcılık karşıtlığı (anti-foundationalism) ve çoğulculuk (pluralism) olarak özetlemek mümkün[iv]. Bunlara üretim ile tüketimin yer değiştirmesi (reversals of consumption and production), öznenin merkezsizleşmesi (decentering of the subject) ve karşıtların birlikteliği (juxtaposition of opposites)[v] unsurlarını eklemek gerekir.

1980’lerde başlayan bu değişim, sosyal yaşam alanında modernizmin aksine ve onu reddeden bir anlayışla bölünmüşlük olarak kendini gösterirken, bununla sınırlı kalmamış ve hayatın tüm alanlarını etkileyerek değiştirmiştir. Bu etkilenme ve değişimin en çarpıcı yüzü, tüketim ve tüketim alışkanlıklarında ortaya çıkmıştır. Ortaya çıkan etkilenme ve değişimin en önemli özelliği, hedonist temelli tüketim ve tüketim alışkanlığı anlayışına sahip olmasıdır. Hedonist tüketim, bir nesnenin tüketilerek elde edilecek faydasından daha çok, o tüketmek üzere almış olmaya odaklanan bir tüketim anlayışıdır. Dolayısıyla bu yeni tüketimde aslolan fayda değildir. Başka bir ifadeyle söylemek gerekirse, bu yeni tüketim anlayışında saat kullanmak, zamanı öğrenmek için değil, toplumsal bir statünün ifade edilmesi için kullanılmaktadır.

Bu yeni durum, tıpkı Aydınlanma sonrası yaşanalar gibi Batı’da sınırlı kalmamış ve dalga dalga bütün dünyayı etkilemiş ve değiştirmiştir. Bu etkilenmenin ve değişimin şiddetinin en yüksek olduğu toplumlarsa ne yazık ki bunlara karşı bir savunma refleksi ya da bir alternatif geliştirememiş olan İslâm toplumu dolayısıyla Müslümanlardır. 

Hedonist tüketimin hükümferma olduğu bir süreçte rızık, infak, israf, sadaka, sadaka-i câriye ve is’ar kavramları etki ve gücünü yitirmektedir. Öyleyse ilk önce kendimize ait kavramları ortaya çıkarmak, onları yaşatmak gerekmektedir. Bu kavramların hayatın içinde yer almadığı bir ortamda yapılacak mücadele sonuç getirmeyecektir.

Bunun için sadece “infak” kavramının anlaşılması bile önemlidir: İnfak, karşılıksız yardım anlamında ve “tükenmek, tamamlanmak, son bulmak” mânâsındaki “nefk” kökünden gelen ve ıstilahî olarak, “Allah’ın hoşnutluğunu elde etme amacıyla kişinin kendi servetinden harcama yapması, muhtaçlara aynî ve nakdî yardımda bulunması” demektir.[vi] Postmodern tüketim içinde infak kavramının yeri ve ehemmiyeti yoktur. İnfak kavramını bilmeyen ve anlamayan bir yapının rızkı, israfı, is’arı anlaması mümkün değildir.

Kelimelerin düşünceleri etkilediği gerçeğinden hareket edilecekse, etkisini ve gücünü kaybeden bu kavramlar zaman içinde ve aheste aheste hayatın içinden çıkmaktadırlar. Sorunun esas noktası da budur. Kendi inanç sistemi içinde yer alan ve o inanç sisteminin mihenk taşı hükmündeki kavramlarını yitirmiş bir toplumun bu değişime direnmesi ya da kendine has bir alternatif üretmesi çok zordur. Bilinen adıyla Mahatma Gandi, sevilen adıyla Bapu’nun, 400 kilometre uzunluğunda ve 24 gün süren ve sonunda Umman Denizi’nin kıyısında, denizden bir avuç tuzu eline alıp okşadıktan sonra havaya elini kaldırıp tuz tanelerinin parmaklarının arasından döküldüğü o meşhur Tuz Yürüyüşü’nün temel çıkış noktası, bu etkilenme ve değişime direnme çağrısıdır aslında. İndigo olayında olduğu gibi… 

İnfak kültürü, günümüz sosyal konularının birçoğunu ortadan kaldıracak ve toplumsal barışı sağlayacak bir iksirdir. İnfak kültürü, postmodernist tüketim kültürüne alternatif olacak bir tüketimin de anahtarıdır. Postmodernizmin hedonik tüketimine karşı bir motto geliştirmek gerekiyorsa, bu, “İnfak ettiğin kadar tüket ya da tükettiğin kadar infak et!” şeklinde olmalıdır. 



[i] Lyotard, J.-F. (1997). Postmodern Durum Bilgi Üzerine Bir Rapor (Çev.: A. Çiğdem), Konya: Vadi Yayınları.

[ii] Odabaşı, Y. (2006). Tüketim Kültürü: Yetinen Toplumdan Tüketen Topluma. İstanbul: Sistem Yayınları.

[iii] Iggers, G. G. (2000). Bilimsel Nesnellikten Postmodernizme Yirminci Yüzyılda Tarih Yazımı (Çev.: Gül Çağalı Güven), İstanbul: Tarih Vakfı Yurt Yayınları.

[iv] Brown, S. (1995). Postmodern Marketing. London: Routledge.

[v] Fırat, A. F., & Vankatesh, A. (1993). Postmodernity: The Age of Marketing. International Journal of Research in Marketing(10), 229-239.

[vi] Çağrıcı, M. (2000). İnfak, TDV DİA, Cilt: 22, ss. 289-290.