Traktör

Güney Azerbaycan’da toplumsal bilincin statlardan fışkırmış, patlamış hâli gibidir Traktör. Yüz bini aşkın insanın âdeta kendinden geçerek, Fars işgalinin ortadan kaldırmaya çalıştığı bilince âdeta yeniden ruh vermiş gibidir. Traktör, futbol kavramını sanki aklamış, ona yeni bir anlam katmıştır!

TÜRKİYE’de futbolcu ne demektir? Dünyadan haberi olmayan, boş, câhil bir insan tipi... Zaten yaş itibarı ile âlim, bilgin olmaları da beklenemez. Ama ilgileri, hevesleri daha çok para kazanmak ve daha çok şöhret kazandıracağına inandıkları bir futbol takımına transfer olmak... Kazandıklarını da genellikle gece hayatında, barda, pavyonda harcamaları ile haber olmaktalar. Elbette bu tanıma uymayan futbolcular bulunabilir. Ama onların bulunması, çoğunun bu tarifin içinde olmasına engel değildir.

Futbol, çocuklarla gençler üzerinde inanılmaz bir etkiye sahiptir. Adı ezberlenilmeyen, kendisine benzemek için çaba gösterilmeyen futbolcu yok gibidir. Futbolcular da muhtemelen bunu bilirler ve bundan özel bir haz duyarlar. Hepsi bu kadar!

“Madem beni örnek alanlar var, o hâlde kendime çekidüzen vermeliyim, onlara iyi örnek olmalıyım” diyenleri var mıdır? “Milyonların asgarî ücretle geçindiği bir dünyada, bir orta hâlli Afrika ülkesinin bütçesi kadar para kazanıyorum, bari bunun zekâtı kabilinden birkaç garibe bakayım, okul yahut hastane masraflarını karşılayayım” diyenleri var mı?

İnşallah vardır da ben duymamış, görmemişimdir…

Futbolun -evet- spor tarafı, her spor dalı gibi insanın fizikî gelişimine, sağlıklı kalmasına faydası vardır. Ancak bunun yanı sıra futbol insanı adeta hayattan koparmaktadır. Hayatın gerçekleri futbolcular için giderek önemsizleşmektedir. Onların kazandıkları ve nerelerde nasıl harcadıkları önemli ve öncelikli hâle gelmektedir. Bir çeşit bağımlılık yapmaktadır bu. Maalesef bu bağımlılıksa futbol oynayanlarla sınırlı kalmamaktadır. Yüz binleri, milyonları, hayatın gerçeklerinden kopararak bir çeşit sanal âlemde hayâlî sorunlara hapsetmektedir.

Maç izleyebilmek için gidip gece yarısında saatlerce bilet kuyruğunda beklemek nasıl bir insan davranışıdır? Yahut bir maç sonucunu tartışırken en yakın arkadaşı veya akrabası ile kavga eden, hattâ yaralayanların haberleri, futbolun insanı nasıl insanlıktan çıkardığının birkaç örneğidir.

Futbolun uyuşturucu tarafını en çok takdir edenler de diktatörler olmalıdırlar. Bu yüzden olmalı ki, futbola en çok yatırım yapan yönetimler, diktatörlük idareleridir. Halkın ihtiyacından, hizmetinden kestikleri milyon dolarlık harcamaları, utanıp sıkılmadan futbol için yaparlar. Halkı bir ömür boyu futbol ile oyalarlar. Eski SSCB idaresi de, Hitler, Franko ve Mussolini gibi liderler de futbolun bu tarafını zamanında anlayarak bu alana hâdsiz hesapsız harcamalar yapmışlardır.

Diktatörlerin uyuşmuş, uyuyan, her denileni tekrarlayan bir halka ihtiyaçları her zaman olur.

Abdülhamid Han da galiba işin bu tarafını fark etmiş. Türkiye’de yere göğe sığdırılamayan üç büyük futbol takımını da (Beşiktaş, Fenerbahçe, Galatasaray) kurdurmuş. Gerçi bu üç takımın tüzüğü de Kemalizm ile sınırlıdır ama gelin görün ki, kurucusu Kemal Paşa değil, Abdülhamid’dir. Bütün faaliyet ve kutlamalarında asla Abdülhamid adını anmadıkları gibi, bütün minnetlerini ve bağlılıklarını Kemal Paşa’ya sunmaktadırlar.

Hemen bütün dünyada futbol takımlarının böyle bir işlevi vardır. Halkın bir sorununu elbette çözemezler. Öyle bir iddiaları da yoktur. Ama kendilerine bağlanan, statlarına, maçlarına koşan veya evinde saatlerce heyecan içinde bekleyen taraftarlarını hayatın gerçeklerinden koparmayı başarırlar. Ülkeyi tanıtmak gibi acayip bir iddiaları vardır. On bir tane kısa pantolonlu, bir yuvarlak topun peşinde karşı takıma göre daha iyi koştuğunda, ülkenin tanınmış olacağını iddia ederler. Bu tanınmanın işsizin, asgarî ücretlinin, emeklinin hangi sorununa çâre olacağı sorusu ile hiç ama hiç ilgilenmezler.

Türkiye’de futbol bir sektördür. Bu sektör hemen her konuda olduğu gibi kirli sermayenin elindedir. Ne kadar yeraltı ve yerüstü babası varsa hemen hemen hepsinin bir futbol takımı vardır. Bir zamanlar İstanbulspor vardı ve başkanı Cem Uzan idi. Şimdi öyle bir takım var mı? Nerededir, ne iş yapar? Sahibi gidince ne hâllere düşmüştür?

Hemen herkesi tırtıklaması ile bilinen Uzan Ailesi, hangi beklenti ile bu takıma milyarlar harcamıştır? Kirli sermaye hiçbir zaman hayır hasenat için bir futbol takımına yatırım yapmaz. Kirli sermayenin rengi, dini, imanı yoktur. Hepsi aynıdır. Birbirlerine çok benzerler. Uzanların İstanbulspor’u ile Ülkerlerin spor kulübü arasında toplumun yararına zırnık bir fark arayanlar, o farkı zor bulurlar.


Güney Azerbaycan’da bir spor kulübü: Traktör Sazi

Güney Azerbaycan’ın Traktör adıyla bir futbol takımı vardır. Resmî adı, “Traktör Sazi”... Tebriz’de kurulu olan Traktör Fabrikası’nın takıma yardımları dolayısı ile bu adı aldığı anlatılır. Bir futbol takımının traktörle ne kadar ilgisi olursa, Traktör takımının da buraya kadar anlatılan futbol hikâyesi ile ilgisi o kadardır.

Güney Azerbaycan’da toplumsal bilincin statlardan fışkırmış, patlamış hâli gibidir Traktör. Yüz bini aşkın insanın âdeta kendinden geçerek, Fars işgalinin ortadan kaldırmaya çalıştığı bilince âdeta yeniden ruh vermiş gibidir. Traktör, futbol kavramını sanki aklamış, ona yeni bir anlam katmıştır!

Traktör’ün Tebriz’deki stadının adı da “İmam Yadigâr”… Yetmiş veya yetmiş beş bin kişilik kapasitede olduğu iddia ediliyor. İran’da rejime taraftar toplayacak her türlü sosyal faaliyetin dışında kalanları, rejim “Haramdır” diye yasakladığı hâlde futbolu ve Traktör’ü yasaklamış değildir. Çünkü onunla 40 milyon civarındaki Türk nüfusunu uyuşturma, oyalama, avutma beklentisi vardır. Ancak Traktör, şehinşahlık rejiminin beklemediği bir misyonun sahibi olmuştur. Siyâsî liderlerin, yazarların, aydınların, tüccarların söylemeye cesaret edemediği cümleleri, Traktör takımının seyircileri, on binlerce, yüz binlerce taraftarı hep bir ağızdan bağırmaktadır: “Azerbaycan çok yaşa! Kuzeyinle Güneyinle! Bakü-Tebriz-Ankara!”

Böylece işgalci Fars rejiminin hile ve yalanlarını Traktör, kendi etki sahasında yok etmiştir. Seyircisine kimliğini hatırlatıp cesaretle donatmıştır.

Traktör Futbol Takımı taraftarları, kendilerini “Kızıl Kurtlar” diye adlandırmaktadırlar. Traktör taraftarının bilincinin zekâtı kadarı, Türkiye’deki Süper Lig’de oynayan takımların taraftarlarında var mıdır? Öyle bir işâret yoktur!

Traktör, tarifsiz bir Türkiye sevdâlısıdır. Ama Türkiye’nin belli başlı takımlarında, statlarında Traktör’ün adı bile yoktur. Gerçi aksini beklememek lâzımdır. Türkiye’nin üç büyük takımının kurucuları Abdülhamid’in adını anarlar mı? Ansalar bile küfür için olabilir. Dolayısı ile bu takımlardan Traktör için bir kardeşlik, bir vefa, bir kadirşinaslık beklemek gerçekçi değildir.

Zarif ve arkadaşları, Güney’in işgalini ne kadar sürdürebilirler? Onlar için tehlike Güney ile sınırlı değildir. Daha bunun Kirmanşah’ı, Belucistan’ı, İsfahan’ı, Ahvaz’ı ve en önemlisi Horasan’ı vardır!

“Aras’ı ayırdılar”

İşgalci İran şehinşahlığının Dışişleri Bakanı Cevad Zarif, Ermenistan’ın Karabağ’da yenilmesinden büyük rahatsızlık duydu. Çünkü Ermenistan saldırıları ile Kuzey’i meşgul ederek Güney ile ilgilenemez duruma mahkûm etmek istiyorlardı. Bakü’de düzenlenen zafer töreninde Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın okuduğu şiir için oldukça küstah ve saldırgan bir karşılık verdiler. Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Topraktan pay olmaz, Aras ile bizi ayırdılar” demişti. Soyadında kullandığı Zarif’ten başka hiçbir sermayesi ve nezâketi olmayan Bakan ise, “Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı tarihi bilmemekle, aslında Aras ile İran’dan Azerbaycan’ın ikiye bölünüp kuzeyinin İran’dan koparıldığını” iddia etti. Böylece Kuzey Azerbaycan toprak bütünlüğü için tehdidini açık etti ve Ermenistan’ın aldığı yenilginin Fars yönetiminde yol açtığı büyük hayâl kırıklığını ortaya koydu.

Zarif bu iddialarını, Aras’ın iki yakasında toplanıp birbirlerini selâmlayan Azerbaycan halkına söyleyebilir mi? Yahut “İmam Yadigâr” dedikleri stada giderek, orada hemen her hafta bir çeşit bilinç takviyesi alan taraftara bu cümlelerini söyleyebilir mi?

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Güney Azerbaycan’ın ünlü şairi Bahtiyar Vahapzade’nin yazdığı şiirinden bir alıntı yaptı:

“Aras’ı ayırdılar
Kum ile doldurdular
Ben senden ayrılmazdım
Zor ile ayırdılar,
Ay Lâçin, can Lâçin,
Men sene kurban Lâçin…”

Bu mısralardan, İran’ın toprak bütünlüğü için tehdit çıkardı Zarif. Ama aslında tehdit yok. Çünkü 1828 Kaçar Hanedanlığı ile Rusya Çarlığı arasında yapılan Türkmençayı Anlaşması ile Aras nehri sınır kabul edilmiş, nehrin kuzeyi Rusya’ya, güneyi ise Kaçar Hanedanlığına bırakılmıştır. Yenilmez, yıkılmaz sanılan Rusya (SSCB) yerle yeksan olunca, Aras’ın kuzeyi özgürleşmiş iken, 1924’te ortaya çıkan Fars işgalinin kıyamete kadar sürüp gideceğini ancak bir Fars hayâlciliği iddia edebilirdi.

Zarif ve arkadaşları, Güney’in işgalini ne kadar sürdürebilirler? Onlar için tehlike Güney ile sınırlı değildir. Daha bunun Kirmanşah’ı, Belucistan’ı, İsfahan’ı, Ahvaz’ı ve en önemlisi Horasan’ı vardır! Ancak Cumhurbaşkanı Erdoğan, okuduğu kısa bir şiirle Fars’ın kulağına zarif bir kar suyu kaçırmıştır! Korkuları çoğalmıştır! Bağırıp şamata çıkarmaları ise, mezarlıktan korkanların orada türkü söylemelerinden başka bir mânâ taşımamaktadır.

Merhum şair Arif Nihat Asya’nın dediği gibi, “Ağlayın, parmakları nur, sularından kınalı kızlarım/ Ağlasın Meraga göklerinden Meraga’ya bakıp yıldızlarım/ Şu yakın suların kolu neden bükülmez/ Fırat niçin, Dicle niçin, Aras niçin benden doğar, bana dökülmez?”

Aras nehri, Bingöl-Erzurum’dan kalkıp Azerbaycan’a, oradan Hazar Denizi’ne ulaşır. Aras, Türkiye’nin Azerbaycan’a kadim bir armağanıdır. Kardeşliğin, dayanışmanın katıksız su hâlidir. Aras’ın Azerbaycan’ı bölmek için bir sınır yapılması geçicidir. Zaten onu sınır yapan Rusya Çarlığı ve Kaçar Hanedanlığının günümüzde olmayışı da bu geçiciliğin habercisidir.

Aras; yalnızca bereketin, rahmetin, kardeşliğin suya dönüşmesidir. Yoksa kardeşleri bölmenin bahanesi ve aracı değildir.

İran’da Azerbaycan rûhânileri (ilmiye sınıfı) işgalci Farsların hizmetinde ve onların suçlarını örtmenin birer aracısı durumundadır. Gün görmemiş hurâfelerle halkı aldatma, Fars işgalini meşru bir hak olarak gösterme çabasındadırlar. Dolayısı ile oradaki rûhâniyet ile halkın gönül bağı kopmuştur. Halkın hissiyatından o rûhâniler habersiz olduğu gibi, o hissiyatın amansız düşmanıdırlar. Halkın hissiyat ve heyecanının karşılığı, Güney Azerbaycan’da Traktör Sazi’dir! Bu nedenle dünyada bir ilk yaşanmaktadır: Halkı uyutması, avutması için icat edilip kullanılan bir futbol takımı, halkın uyanışı için, halkın yüzyıllardır bastırılan ve örtülen özleminin açığa vurulduğu bir alan hâline gelmiştir.

“Aras! Aras! Han Aras!
Bingöl’den kalkan Aras
Al başımdan sevdâyı
Hazar’da çalkan Aras!”