Tövbesi kabul edilmeyeceklerin referansları ile ne işler yapıldı?!

Bu kişiler ve benzerleri yüksek ihtimâlle birilerinin referansı sonrası Sayın Cumhurbaşkanı’nın önüne getirildiler. Cumhurbaşkanı Erdoğan da o referansa binaen bu atamaları gerçekleştirdi. O hâlde yapılacak şey, böylesi referansları hesaba çekmektir! Kasıt varsa gereği yapılmalı, kasıt yoksa da bilip bilmediği adamlara referans olanların kulakları çekilmeli. Tövbeleri bile kabul olup olmayacağı şüpheli olanların referansı ile iş yaparsak, daha çok dizimizi döveriz!

İLGİNÇ günlerden geçiyoruz...

17-25 Aralık öncesini geçtik.

Hattâ 15 Temmuz öncesini de geçtik.

15 Temmuz sonrasında bile yapılan atama veya bazı kritik görevlendirmelerde ortaya skandal netîceler çıkıyor.

***

Bir kimse, farklı tercihlerle beraber, daha önce sahip olduğu düşüncenin aksini içeren görüşler ortaya koyabilir. Uzun yıllar birlikte yürüdüklerini terk edip farklı birliktelikler içine de girebilir...

İnsanların kimisi, uzun bir evliliğe rağmen eşinden ayrılabiliyor. Kardeşler zamanla mal-mülk veya muhtelif nedenlerle birbirlerine düşman da olabiliyor. Bu tür insanî değişimler kabul edilebilir…

Fakat bizim karşı karşıya kaldığımız durum çok farklı!

Başından beri gerçek niyetini gizleyip içimize girenler, bizdenmiş gibi yapıp yıllarca önemli mâkâmları işgal edenler var…

***

Aylardır ha kuruldu, ha kurulacak diye beklenen Babacan'ın partisi de yüzünü gösterdi.

Hangi dertlere, daha ötesi kimin dertlerine DEVA olacağı herkesçe bilenen partinin kurucuları da ilân edildi.

Yukarıda dediğim gibi, isteyen istediği harekete katılabilir, isteyen istediği vakit safını değiştirebilir.

Bu değişimin hızına, bu değişimin tezatlığına bakmadan, bir şeyin üzerinde durmamız lâzım: Değişenlerin yakın zamandaki referanslarına ve onları içimizde tutmak isteyenlerin gayretlerine...

Ali Babacan’ın, Sadullah Ergin’in, Nihat Ergün’ün, Selma Kavaf’ın 7 Şubat MİT krizinden bu yana nerede durduklarını ve ne yapmak istediklerini üç aşağı beş yukarı hepimiz biliyoruz.

Bu isimlerin AK Parti’de durdukları dönemde hangi saiklerle kaldıklarını da az biraz tahmin edebiliyoruz.

Bakanlıkları döneminde neler yaptıklarını, kime hizmet ettiklerini de cümle âlem gördü.

Erdoğan’ın kaptanlığındaki gemiye bindiler; denizde korsanlar karşılarına çıkınca, korsanlardan yana tavır aldılar. Erdoğan korsanları tek tek alt edince de gemiyi delip başka gemi arayışına girdiler.

Mesele, bu eskimiş isimler değil, kurucular listesinde yer alan bazı isimleri sonuna kadar içimizde tutanlardır!

Bu anlamda kurucular listesinde yer alan sadece birkaç isim üzerinde durmak istiyorum.

***

Abdurrahman Bilgiç: Şube Müdürü iken Basın-Yayın ve Enformasyon Genel Müdürü yapıldı, ardından Münih Başkonsolosu oldu, ardından Dışişleri Bakanlığı Personel Dairesi Başkanlığına atandı, derken Tokyo Büyükelçisi oldu, sonra da MİT Müsteşar Yardımcısı ve Londra Büyükelçiliği ile final yaptı.

Bu mâkâmları hak edip etmediğini bilmiyorum. Beni düşündüren tek şey, 15 Temmuz gibi bir süreçte Fetullahçı hainlerin en önemli merkezlerinin başında gelen Londra’da büyükelçi olması…

***

İdris Şahin: Eski Çankırı vekili olan Şahin’i tanıyanlar, FETÖ ile iltisakını az çok bilirler. Ama mesele, FETÖ ile iltisakı değil, o yargının konusu...

Bu isim üzerinden onca tartışma devam ederken, hattâ Çankırı’da yargılama süreci devam ederken, birileri Şahin için seferber oldu. Genel Merkez'de makam odası ayarlandı adına. İtiraz edenleri neredeyse hain ilân edeceklerdi.

Şahin, bir AK Parti Genel Başkan yardımcısının yardımcısı iken berat etti ve tertemiz olduktan sonra Babacan’ın safında yerini aldı.

***

Tunahan Elmas: Bu genç arkadaşımız çok hızlı Reisçi idi. Reis ile selfie çektirmenin mutluğunu yaşamış, genç yaşta AK Parti’den aday adayı bile olmuştu.

***

Elif Esen: Bu hanımefendi, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın kızı Sümeyye Erdoğan'ın başkan yardımcısı olduğu KADEM'de yönetim kurulu üyesi oluyor...

9 Ağustos 2018 tarihinde de Cumhurbaşkanı danışmanı olarak atanıyor...

Ablamız 1 buçuk yılda hidâyete eriyor ve Babacan’ın partisine kurucu oluyor.

***

Yukarıda yazdığım isimlerin bazılarını biliyorum, bazılarını ise hiç duymadım. Zaten derdim de onlarla değil.

Ama bu isimlerden yola çıkarak bir şeye karar vermeliyiz…

***

Belli ki, FETÖ tipi sızmalar devam edecek! "FETÖ tipi" diyorum özellikle, bununla beraber kimseyi FETÖ'cü olmakla itham etmek gibi bir niyetim yok.

"FETÖ tipi" veya "Fetövâri" ne demek?

Olduğundan farklı görünerek bir yere sızmak, yeri ve zamanı gelince de harekete geçmek demek…

Yukarıda saydığım isimlerin 4’ü de böyle yapmış görünüyor.

Peki, bu sızmalar nasıl oluyor?

Bu kişiler sınavla mı bu görevlere getirildi? Tabiî ki hayır!

Bu kişiler ve benzerleri yüksek ihtimâlle birilerinin referansı sonrası Sayın Cumhurbaşkanı’nın önüne getirildiler. Cumhurbaşkanı Erdoğan da o referansa binaen bu atamaları gerçekleştirdi.

O hâlde yapılacak şey, böylesi referansları hesaba çekmektir!

Kasıt varsa gereği yapılmalı, kasıt yoksa da bilip bilmediği adamlara referans olanların kulakları çekilmeli.

Tövbeleri bile kabul olup olmayacağı şüpheli olanların referansı ile iş yaparsak, daha çok dizimizi döveriz!