Toplumun temel dinamiği olan ailenin korunması

Saygısız sevgi bir anlam ifade etmez; sevgisiz saygı da eksikliktir ve kişiler arası ideal ilişkiyi olumsuz etkiler. Sevgi ve saygının bir arada bulunduğu ailelerde toplumlar uzun ömürlüdür, hiçbir güç onları yıkamaz.

AİLE, bir toplumun en küçük örgütlü birimini oluşturan tarihî ve sosyolojik bir gerçektir. Toplumun gelişmesi, ilerlemesi, barış ve birlik içinde yaşaması, sağlıklı ailelerin varlığıyla mümkündür. Aile içi düzen bozukluğu toplumun gerilemesine yol açar. Devletin ailenin görevlerini üstlenmesi, yaşantısına kolaylıklar sağlaması (sigorta, yardımlar, eğitim veren okullar) ailenin toplum içindeki önemini azaltmamıştır.

Aile, kişisel özgürlükler nedeniyle toplumsal gelişmede olumsuzlukların arttırdığı görülse de insan topluluklarının en önemli çekirdeği olarak varlığını sürdürmektedir.

Türklerde aile kan akrabalığına dayanıyordu ve zor ile cebre dayanan pederşahi değil, dostane esasında baba hukukunun hâkim olduğu bir sistemdi. Türk ailesinde tek eşli evlilik esas olduğundan çok eşli evlilik hiçbir zaman hoş görülmemiştir. Türklerde geleneksel aile yapısı olarak ana, baba, çocuklar, gelinler aynı evde otururlardı. Günümüzde bu yapı değişmeye başlamıştır. Eşlerin evlilik birliği içerisinde karşılaştığı sorunların çözülerek evliliğin sona ermesinin önlenmesi ve devamının sağlanması konusunda yapılan çalışmalar evliliğin korunmasını amaçlar.

Aile, toplumun temel taşıdır. Çünkü toplum, aileden meydana gelen insan topluluğudur. Toplumun sağlıklı bir şekilde gelişmesi, ancak aile kurumunun sağlam temellere oturtulmasına bağlıdır. Evlilik birliği, bu birimi oluşturan kişilerin varlığı olmakla birlikte toplumun en önemli yanıdır. Toplumu teşkil eden ailelerin sağlamlığı toplumun da sağlamlığı anlamına gelir. Devletin, çıkardığı kanunlarla evlilik birliğini koruma altına almak istemesi, ailenin tam anlamıyla korunması anlamına gelmez. Kanunlar her şeyi tam olarak koruyamaz. Ancak korumada etkili olur. Hem devlet, hem de toplum açısından ailenin vazgeçilemez önemi ve işlevi nedeniyle evlilik birliğinin korunması büyük bir öneme sahip olmaktadır.

Evlilik birliğinin korunması, eşlerin bireysel menfaatlerini, fedakârlıklarını ve feragatlerini sürdürmesiyle mümkündür. Ailenin korunması, yasal anlamdaki ihtiyaçlarının da karşılanması konusunda yükümlülükler getirilmiş ve aileye özel bir destek sağlanmıştır. Bütün bunlar ailenin korunması ve yaşatılmasına yönelik yasal durumlardır. Bireylerin, ailenin ve toplumun sağlığının korunması, karşılaşılan problemlerin giderilmesi sadece kanunlarla sağlanamaz. Kanunlar insan hayatını içine alan sınırlar çizse de, hayatına önemli ölçülerde yön verse de, insanın özgürlüğünün toplumlardan, hatta yabancı halklardan etkilenmesi nedeniyle değişim ve çözülmeler de olmaktadır.

Yukarıda da kısaca söz etmeye çalıştığımız gibi, devletin aileyi korumaya alarak üstlenmesi, Anayasa’mıza göre şöyle ifade edilmiştir: “Aile, Türk toplumunun temelidir ve eşler arasında eşitliğe dayanır. Devlet, ailenin huzur ve refahı ile özellikle ananın ve çocukların korunması ve aile plânlamasının öğretimi ile uygulanmasını sağlamak için gerekli tedbirleri alır, teşkilâtı kurar.”

Bu maddenin gerekçesinde, millet hayatı bakımından ailenin kutsal bir temel olduğu, bu nedenle de ailenin refahını, dirlik, düzen ve barışını korumanın devletin görevi olduğu belirtilmiştir.

İyi bir aile birliğinin tesisi, evlilik birliğinin mutluluğunu sağlama, eşlerin birbirlerine sadakat, yardım, dayanışma, birlikte yaşama, aile konutunu seçme, evlilik birliğini temsil yükümlülüğü, aile tesisinin başlıca ve en önemli ilkeleridir. Evlilik birliğinin sağlıklı yürümesi için aile içi mutluluk yükümlülüğünün sağlanması şarttır. Evliliğin korunması hem hukukun, hem de toplumun ilk ve en güçlü kuralıdır. Eşlerden her biri ortak hayatın huzuru ve mutluluğunu gerçekleştirmek için elinden geleni yapmak ve bu huzuru bozacak davranışlardan kaçınmak zorundadır.  

Mutluluğun olmadığı evde dirlik ve düzen olmaz. Bu birlik, taşıdığı toplumsal işlevi yerine getiremez. Bundan dolayıdır ki, eşlerin her biri evliliğin toplumsal, manevî ve ahlâkî amaçlarını gerçekleştirmek amacıyla mutlu bir aile ortamı oluşturmak mecburiyetindedir. Evde mutluluk olmaz ise evlilik birliği ve yararları da gerçekleşemez. Bu nedenle ailede samimiyet, sadakat ve güven duygusu şarttır.

Eşler, karşılıklı olarak birbirlerine yardımcı, destekçi ve karşılıklı dayanışma içinde olmakla yükümlüdürler. Eşlerin birbirlerine karşı yardım ve dayanışma yükümlülüğü çeşitli şekillerde olabilir. İyi ve kötü günlerde dayanışma içinde bulunmak aileyi güçlendirir. Aile birliğinin sağlıklı biçimde yürüyebilmesi, karşılıklı anlayış ve hoşgörüye bağlıdır. Eşler olabildiğince özverili davranmalı, eşlerden biri diğerinin yönetim konusundaki önerisine pek önemsiz sebeplerle karşı çıkmamalıdır.

Aile içinde çeşitli sorunlar olabilmekte, bu sorunlar büyüdükçe kavgalar ortaya çıkabilmektedir. Aile içinde tüm hususlarda ortaklaşa ve birlikte hareket edilmelidir. Evlilik birliğinin giderlerine katılma yükümlülüğü sadece parayla değil, aynı zamanda emekle de olabilir, olmaktadır.

Mutlu bir hayat sürmek

Dünya üzerinde elde edilmemiş, gayret gerektiren daha çok şey vardır. Hayatta insanlar arasında rekabet de vardır. Bazıları bu durumu yaşam kavgası olarak adlandırır. Başarı, mutluluğun gereklerinden biridir ama bütün diğer gereklerin harcanması uğruna elde edilmişse çok pahalıya mâl olmuş demektir. Amaç en tepeye çıkmak değil, huzurlu ve mutlu yaşamaktır. Çoğu insanın hayatta ulaşmak istediği bu amaç mutluluktur. Mutluluk, kişinin kendi elindedir. İnsanın bunu istemesi gerekmektedir. Mutlu olmak için insan kendi kendini onarmalı, arzu etmelidir.

Aile, modern toplumların da temel bir kavramı ve yapıtaşıdır. Ailede mutlu olma ve iyi yaşama ulaşma çabaları farklı olsa da ortak amaç, mutlu bir hayat sürmektir. Eşlerin mutlu bir aile kurmak üzere hayatlarını birleştirmelerinden sonra evlilik birliğinin zaman zaman sarsıntılar geçirmesi, dağılma tehlikesiyle karşı karşıya kalması mümkündür. Ortaya çıkabilecek her türlü tehlikeye karşın evlilik birliğinin devam etmesinde toplumun da yararı vardır. Aile arasındaki ilişkiler iyi ve dostane olursa, evlilik birliği de dirlik ve düzen içinde bulunur. Toplumdaki barış ve huzur da o ölçüde artar.

Toplum içinde ailenin zayıflaması, yozlaşması, toplumun da bozulması demektir. Eşler arasında birliğin korunmasına ilişkin anlaşmazlıkların çözümü, tehlikeye düşen aileden tehlikenin uzaklaştırılması ve boşanmanın engellenmesini sağlar.

Evlilik birliğinin korunmasına ilişkin öngörülen hükümler, eşler arasında anlaşmazlıkların ortaya çıkışını önlemelidir. Aile topluluğunu birleşmeye iten, belirsiz bir dayanışma duygusu ve gizemli bir güç değil, sahip olunan kaynakları koruma ve büyütme düşüncesidir. Bu nedenle aile içinde doğabilecek güçlüklerin giderilmesi için gayret edilmelidir. Ortaya çıkan huzursuzluklar, aile bireylerinin kendi içerisinde yabancılaşmayı getirir.

İnsanlar arasındaki ilişkilerin temel kuralı sevgi ve saygıdır. Her insan çevresinden bu duygular ile beslenmek ister. İnsan ruhu sevgi ile beslenir. Saygı görmesi ise onun kendine güvenini arttırır, ona moral verir. Aile içinde ve toplumda şu ilke hâkim kılınmalıdır: “İnsan, kendisine nasıl davranılmasını istiyorsa, başkalarına karşı da öyle davranmalıdır.”

Toplumun sağlıklı, barış içinde yaşaması ve varlığını sürdürebilmesi, toplum bireylerinin birbirlerine karşı gösterdikleri sevgi, saygı ve hoşgörüye dayanır. Toplumların sağlık ve barış içinde yaşaması ve varlıklarını sürdürebilmesi, toplum bireylerinin birbirlerine karşı gösterdikleri sevgi, saygı ve hoşgörüye dayanır. Saygısız sevgi bir anlam ifade etmez; sevgisiz saygı da eksikliktir ve kişiler arası ideal ilişkiyi olumsuz etkiler. Sevgi ve saygının bir arada bulunduğu ailelerde toplumlar uzun ömürlüdür, hiçbir güç onları yıkamaz. 

Birlik ve beraberlik bir toplumun en muhtaç olduğu husustur.  Toplumun huzuru, güveni, emniyeti, birlik ve beraberlik, kardeşlik duyguları, dirlik ve düzen buna bağlıdır.