Toplumsal erkek can çekişiyor

Davranışları, giyim kuşamı, saçı başı ve görevleri birbirinin aynısı olan insanlarla dolu bir dünya… Hâlbuki bunun yerine kadının da, erkeğin de mutlu olduğu, ama birbirini düşünce ve duyguda yok etmedikleri bir dünya olsa daha iyi olmaz mı? Peki, nasıl?

BU yazı, bir haklı çıkma, galip gelme, üstün gelme yazısı değildir. İyi veya kötü bile ifade edilse, içinde edebiyat beceriksizlikleri bile olsa, farkına varılan bir derdi dile getirme ve ona çözüm üretilmesi için bir paylaşma yazısıdır bu. Zira farkına varılan mesele, basitçe bir ifadeyle dünyanın yarısını ilgilendiriyor. “Dünyanın yarısını” dedik ama işin doğrusu, bu, sadece erkeklerin sorunu da değil. Babalık rolü, kocalık rolü, dedelik rolü ve bunun gibi rollerle anlam bulan işler, görevler, fikirler ve tabiî ki duygular sadece erkekleri ilgilendiriyor olabilir mi?

Cinsiyetlerin sadece ve sadece fiziksel birkaç özellikle ilgili olmadığı ve toplumun yüklediği anlamla ilgili olduğu artık biliniyor. O yüzden de “toplumsal cinsiyet” diye bir kavram var. Buna göre kadınlık veya erkeklik, toplumun ürettiği düşünce şablonuyla ilgilidir. Yemeği, bulaşık ve çamaşır temizliğini kim yapar? Eskiden bu sorunun cevabı “Kadın” idi, ama şimdi değil. Bunlar bedenlerimizle ilgili şeyler değil. Önceleri toplumsal cinsiyete göre bu işler kadınlara verilmişti. Toplumsal bakış açısı değişmeye başladı ve şu an bu görevler erkeğin de, kadının da yapabileceği işler haline geldiler.

Bu tür görevler/işler gibi başka misyonlar, beklentiler ve anlamlarda da değişiklikler oldu mu? Benim gözlemim “olduğu” yönünde. Eskiden erkeğin yanındaki, hatta mahallesindeki bir kadına olumsuz veya cinsel muhtevalı bir laf atıldığında, o erkek o lafı atanlara haddini bildirmek için harekete geçer, nihayetinde kavga çıkardı.

Eskiden mesela trafikteyseniz, bir yanlış sollama, önüne direksiyon kırma veya bir olay sonunda yapılan hakaret içerikli el işaretleri neticesinde hemen el frenleri çekilir, arabalardan inilir, çoluk çocuğun önünde kavga edilirdi. Ya şimdi? Kadın da, erkek de olsanız hukuka gitmek zorundasınız. “Erkeksiniz” diye o şekilde davranışınızı mahkemeler hoşgörmüyor artık.

Ya evin geçimini sağlamak? Eskiden bu -kısmen hâlâ- erkeğin görevi idi. Şimdi kızlar işe girmeden önce evlenmeyi düşünmüyor, erkekler de işsiz kızlarla evlenmeyi tercih etmiyorlar. Ağır eşya taşıma, kavanoz kapağı açma, musluk veya kapı kolu tamiratı, sigorta atması, buzdolabı veya televizyon tamiri, bilgisayar ve cep telefonlarında karışık işlemlerin yapılması gibi şeyler ya basitçe kadın ve erkek tarafından da yapılabiliyor, ya tamirci çağrılıyor yahut atılıp yerine yenisi alınıyor.

Peki, durum böyleyken toplumsal işler nasıl?

Eskiden eylemlere erkekler giderdi. Zaman zaman haberlerde hâlâ rastlıyorum, “Biri kadın, üç terörist yakalandı” ifadesini kullanıyorlar. Bu haberde cinsiyet niçin belirtiliyor sizce? Şimdi eylemlerde kadınların olması daha makbul; çünkü kadınlara polis bir şey yapmaya kalkar ve televizyonlar da onu çekip yayınlarlarsa dünya ayağa kalkıyor. AB’den hemen kınama filan geliveriyor. Çatışmalı eylemlerde kadınlardan canlı kalkan yapılması da epey yaygın kullanılan yöntemlerden.

Hâsılı eylemler nokta-i nazarından bakılırsa erkekler o kadar da makbul değiller. Köylülerin yaptığı bir eylemde bir yaşlı kadının söyledikleriyle yaşlı bir erkeğin söylediği aynı ağırlıkta mıdır?

Yardım toplama faaliyetleri konusunu düşünelim mi? Erkekler büyük işler yapmak derdinde, küçük işlerse kadınlara göre. Fakat gelin görün ki o büyük işler çok büyük olduğu için bir türlü yapılamıyor ve küçük işler de erkeklere göre değil. O yüzden yardım alanını da kadınlara bırakmış durumda erkekler. Kadın, yaptığı bir tencere dolmayı yemek kermesinde satıp bir hasta çocuğa mama alabiliyor. Bir iş yerinde veya kulüpte birkaç kadın bir araya gelerek ortopedik bir engelliye tekerlekli sandalye veya görme engelliye beyaz baston, bir öğrenciye tablet bilgisayar alabiliyor. Daralmış elbiseleri ütüleyip ihtiyaç sahiplerine vermekten tutun da yaşlı bir teyze veya amcanın evini temizlemeye, banyo yaptırma veya doktora götürmeye kadar pek çok işi hangi yaşta, ekonomik durumda veya sosyal yapıda olursa olsun kadınlar rahatlıkla yapabiliyorlar. Bundan kat kat fazlasını yapanlar da çok tabiî. Bir erkek 3 liraya bir defter alıp çocuğuna vermek için bir fakir ailenin evine giderken yerin dibine geçer herhalde.

Bu meselenin daha da detaylandırılması ve tüm boyutlarıyla anlaşılması gerekiyor. Bu noktada zihinlerinize, kalbinize ve duygularınıza müracaat ediyoruz. Hep beraber düşünelim: Daha nerelerde “toplumsal erkek” can çekişiyor? Buraya niye geldik ve bundan sonra ne yapmalıyız? Güven ve istikrar unsuru olan babalar yok olacaklar artık. “Anne” ve “baba” denen ve niçin farklı şekillerde adlandırıldığı anlaşılamayan insanlar olacak evde, ortalıkta.

Davranışları, giyim kuşamı, saçı başı ve görevleri birbirinin aynısı olan insanlarla dolu bir dünya… Hâlbuki bunun yerine kadının da, erkeğin de mutlu olduğu, ama birbirini düşünce ve duyguda yok etmedikleri bir dünya olsa daha iyi olmaz mı? Peki, nasıl?