Toplum, rengini kadının ruhundan alır!

Ademoğlundan bu yana insanlık, erkeğin varlığına mecbur olmakla birlikte kadının zarif ruhundan süzülen, latif çözümleriyle, naif ahvaliyle, şefkatiyle, merhametiyle, basiretiyle, hissedişiyle şekillenir. Ve işte kadın, fıtrî kodlarını koruduğu müddetçe dünya güzelleşir. Çünkü her kadın önce erkeğinin, sonra evlatlarının zarafet mektebidir. Onun yetiştirdiği evlatlar şekillendirir toplumu. Kadın kaba ise hoyrat bireyler eklenir topluma. Zarif ise zarafetin o keskin gücüne sahip fertlerle medeniyetler inşâ edilir.


HAYAT, ilkin erkeğin var edilişinden, sonra kadının erkeğe emanet edilişinden vuku bulan ve her insan teki için bir ömürlük serüvendir. İman edenler içinse, İlâhî bir kurguyla, yaşamak denilen sürecin ikrâmı ve bekâ sermayesidir…


Ne erkeğin ne de kadının varlığı birbirinsiz olmaya mahal tanır ve ne de varlık gayeleri birbirini gölgede bırakır. Fakat toplum, rengini kadının ruhundan alır. Çünkü o, erkek çocuklarının da anasıdır. 


Kadın bir bakar, ebrûli sevinçler bahşeder. Bir konuşur, bin bir tonda nasihatin ahengi olur. Bir susar, simsiyah yas olur. Bir gülümser, turuncu bir şavka dönüşür.  Bir düşünür, masmavi hürriyet olur. Kadın ağlarsa gökler ağlar, erkeğine emanet edilmenin vebali suyu yakar. Dahası var ki, bir kadının kalbi ayetlerle ilmi, adap ile basireti ağırlıyorsa, şehit verdiği yavrusunun al kanıyla “Kızılelma”yı yakîn eder. Ve bir karar alır böylesi kadınlar, yaşadıkları coğrafyanın ufkuna ufuk eklerler. 


Kadın, yanı başındaki sevdiklerinden tutun da bir vatanın en ücra köşesinden en bilindik merkezine kadar uzanan alâim-i semâ olup tüm coğrafyayı kuşatabilecek renge, ahenge, nizama, disipline ve sair melekelere sahiptir. Kalbinde iman, aklında vatan, ruhunda cennet tahayyülü olan kadınlar bir coğrafyayı yedi renkli bir gökkuşağı olup kuşatabilir ancak. Çünkü kadın, annelik ve eş vasfı ile kalbindeki imanın rengini sevdiğine nakşedebilendir! 


Sesi, tüm hoyrat gürültülerin tesellisi, sözü, tüm incinmişliklerin ve tercihlerin rehberi, ahvali, erkeğe nispetle zarafetin ve letafetin temsili hükmünde yansır hayata. 


Sonra şefkatiyle nakış düşürür kadın, erkek olsun, kız olsun evlatlarının kumaşına… Merhametiyle şekil bulur o kumaş, topluma libas olur da zahiri şekillendirir. Estetiğin ve zarafetin tınılarını kâinatın dilinden okur çünkü kadın. 


Erkeğin gözleri uzakları, ufukları yoklarken, kadın ayakları dibinde gülümseyen papatyayı görendir. 


Erkeğin elleri, Rabbinin kendisine emanet ettiği kadını kayırıp kollamak için kaygıyla, tasayla, hatta kavgayla yumruk sıkmaya meyyal iken, kadının elleri bir bahar meltemi gibi sevdiklerine dokunmaya teşnedir. 


Erkek, dirayetiyle eşini ve yavrularını mahcubiyetlerden, mağduriyetten korumak için savaş verirken, kadın, gözyaşlarıyla ruhunun yağmurundan medet umar. 


Erkek, çocuklarının geleceği için aldığı tedbirleriyle ve/ veya çevreden gelecek etkilere ve tepkilere karşı aklî yöntemler ile keskin tedbirler alırken, kadının o naif elleri bir panter keskinliğinde pençeye dönüşüverir. 


Erkek kendisine emanet edilene yavrularını emanet ederken, kadın heyelanlardan, depremlerden, selden hasılı kâinatta cümle afetten okuma yapar da, yavrularını ancak kendi kanatları altında saklamaktan başka çarelere mesafe koyar. 


Evet, kadın, kâinatın sert ve yumuşak tüm detaylarını ruhu ile okuma vasfına sahiptir ve bu vasıf onun en büyük otoritesidir. 


Ademoğlundan bu yana insanlık, erkeğin varlığına mecbur olmakla birlikte kadının zarif ruhundan süzülen, latif çözümleriyle, naif ahvaliyle, şefkatiyle, merhametiyle, basiretiyle, hissedişiyle şekillenir. Ve işte kadın, fıtrî kodlarını koruduğu müddetçe dünya güzelleşir. Çünkü her kadın önce erkeğinin, sonra evlatlarının zarafet mektebidir. Onun yetiştirdiği evlatlar şekillendirir toplumu. Kadın kaba ise hoyrat bireyler eklenir topluma. Zarif ise zarafetin o keskin gücüne sahip fertlerle medeniyetler inşâ edilir. 


Evet, böyle düşündük, böyle dedik ve bir sayfaya sığdıramayacağımız kadının etki ve yetkilerini “Nesnelleştirilen kadın ve hayatın öznesi” temalı bir dosya ile siz okurlarımıza sunalım istedik. 


Kıymetli yazarlarımızın kaleminden süzülmüş “Kadının toplumsal önemine dair” çok kıymetli makaleler bulacağınız bu sayımızı okurken, beyler, annelerini, eşlerini, kız çocuklarını yeniden resmedecek kalplerinde. Hanımlar, kadın olma mâkâmından bakacak yaşadığı coğrafyaya ve eşine ve evlatlarına sığınak ve zarafet mektebi olmanın mesuliyetini yeniden hissedecek. Varlığında saklı gücü keşfedecek ve daha sağlıklı bir toplum ve daha müreffeh zamanlar için kendi emeğinin hükmüne yeniden inanacak. 


Efendim, Mübârek Ramazan-ı Şerîf’inizi kutluyor, nice makbul zamanlar diliyorum… 


Hoşnut kalınız!