Toplum için erdemli bireylerin önemi

İnsanların birbirlerine karşı merhametli olmaları, adil davranmaları, haklarını gözetmeleri toplumsal eşitsizlikleri ortadan kaldırmak için gayret etmeleri, barış ve huzurun sağlanmasını hedefleyen tutum ve davranışlar benimsemeleri önemlidir. Birbirlerini anlayan, destekleyen ve yardımlaşan insanlardan, toplumsal sorunların daha hızlı ve etkili çözülmesine yardımcı olması beklenir. Bu değerler, insanların birbirine güven duymasını ve birlikte yaşamayı kolaylaştırıp toplumdaki huzurun kaynağı olarak görür.

TOPLUMU yaralayan ve derin etkisi altına alan bireysel ve toplumsal olaylar, doğal afetler ve insan kaynaklı olaylar şeklinde iki ana grupta el alınabilir. 


Doğal afetlere karşı bireyler dinamik şekilde yetiştirilirse olaylar en az zararla atlatılabilir. İnsan odaklı yapılan iş ve ürünlerin de ehliyet ve liyakat sahibi kişiler tarafından etik kurallara göre olması insan kaynaklı olayları minimize edecektir. Toplumsal yapının güçlü olması bireylerin donanımlı ve konusunda uzman olmalarının yanında vicdân, ahlâk, ihlâs, marifet, kabiliyet, sevgi, güven ve özür dilemek gibi değerleri de beraberin de taşımalıdır.  


Doğal afet ve insan kaynaklı olup toplumu yaralayan istenmedik olaylar maalesef giderek gündeme hâkim olmaya başladı. Öncesinde pandemi, sonra deprem ve yangınlar makbul sınırların ötesine geçti. İnsan merkezli olayların toplumu daha çok etkilediği de bir vakıadır.


Sözlükte “sevgi, üzüntü, öfke, bulmak ve zenginleşmek” anlamlarında vecd kökünden mastar olarak kullanılan vicdân kelimesi “bolluk, rahatlık ve zenginlik” mânâsına gelir. İnsanın kötü ve iyi olarak vasıflandırılmasına yol açan mânevî nitelikleri, huyları ve bunların etkisiyle açık edilen bilinçli davranışlar bütününe ise ahlâk denir. Arınmak, saflaşmak ve kurtulmak anlamındaki halâs/ hulûs kökünden türetilmiş olan ihlâs terimi başka şeylerden arınmış saf, riyadan/ çıkardan uzak ve bir şeyi sadece Yüce Yaratıcı adına yapmak olarak görülmelidir.   Mastar şeklinde “bilmek, tanımak ve ikrar etmek” isim olarak da “bilgi” anlamına gelen ma’rifet (irfân) kelimesi O’nun sıfatları, isimleri ve tecellileri hakkında mânevî tecrübeyle elde edilen bilgi demektir. Terim olarak “yetki, elverişlilik, liyakat, yeterlilik” gibi anlamlara gelen ehliyet izin olarak da telakki edilebilir. 


Kin ve düşmanlığın zıttı olarak muhabbet anlamına da gelen sevgi, insanın hem Yüce Yaratıcı’ya hem de insanlara karşı saygı, hoşgörü ve merhamet beslemesidir. Sevgi, sadece duygu ve hislerle olumlu olmak değil aynı zamanda eyleme dökülen toplumsal bir sorumluluk içermelidir. Muhabbet, biraz daha samimi ve içten bir sevgi türünü ifade ederek bir ilişkide duyulan yakınlık, dostluk ve sıcaklık olarak tanımlanır. Sevgi ise daha geniş bir kavram olup, insanın farklı şekillerde hissettirdiği bağlılık, saygı ve değer verme duygusunu da kapsar. 


Bu nedenle muhabbet, iradeden daha güçlü bir istek mânâsı içerir. Toplumsal ve bireysel olarak “sakin olmak, durmak ve susmak” mânâlarına gelen sükûn kökünden türeyen “ağır başlılık, vakar, rahmet ve kişiyi teskin eden şey” anlamına gelen sekîne/ güven sığınılacak bir limandır. Bir insanın hatalarını kabul etmesi ve başkalarının haklarını gözetmesi anlamına gelen özür dilemek de çok önemli erdemli bir davranıştır. 


Yukarıda açık tanımları yapılan vicdân, ahlâk, ihlâs/ samimiyet, marifet, kabiliyet, sevgi ve güvenin toplumsal yansıması hem olumlu hem de olumsuz açıdan geniş bir yelpazede yer alır. Olumlu yönleri, toplumu sürükleyip dünyaya sultan eylediği gibi yıkımları da büyük travmalar oluşturur. Bu nedenle asrın idraki açısından yaşanılan çağın teknolojik getirileri de bireyin donanımında önemli bir yere sahiptir. Yani çocukların yaşadıkları değil, yaşayacakları çağa göre yetiştirilmeleri gerekiyor. 


Bireyler geleceğe göre hazırlanırken maddî kazanç, mâkâm ve para gibi fani hedefler tek başına bir amaç hâline gelirse yıkım en baştan başlamış demektir. Fani hedefler baki insan oluşturmaz ve insanı ayakta tutamaz. Birey ilköğretimden itibaren vicdan, ahlâk, samimiyet, marifet, kabiliyet, sevgi ve güvenle donatılacak şekilde bir eğitim-öğretim almalıdır. Okullarda ilk başlangıçta sınav sistemiyle tanışmamalıdırlar. Benzer olaylar bireyin donanımına katkı sağlamalıdır. İlkokuldan itibaren ebeveyn haricinde öğretmen, arkadaş, ülke, bayrak ve medeniyet sevgisi öğrencilere yerleştirilmelidir. 


Duygusal açıdan donanımı eksik olan bireyler bu noksanlığı asla dolduramayacakları için maddî kazançlarla bunu telafi etme yoluna başvuracaklardır. Maddî kazançlar duygusal boşluğu dolduramayacağı için yetişen bireyler bu boşluğun girdabından kurtulamayacaklardır. Çünkü kişi bilmediklerinin çocuğu hükmündedir. 


Son günlerde yaşanılanlar tam anlamıyla bu girdaba düşmenin bir neticesidir. Yanan ve çöken binalar, öldürülen çocuklar, sönen ocaklar ve yok olan değerler hep bu nedenle toplumu kasıp kavuruyor. Vicdan kör, ahlâk yok, samimiyet uçmuş ve beceri kalmamışsa, sevgi ve güven de olmaz. Bu tür toplumu derinden yaralayan toplumsal yaraların olmaması için takip edilmesi gereken iki adımlı yol görünüyor. Bunlardan birincisi değerlerin idrak edilip arasındaki bağların öğrenilmesi, ikincisi ise bunların toplum hayatında uygulamaya konulmasıdır. Bu şekilde girdap oluşmaz ve toplumsal yaraların büyük kısmı sarılır. 


Sevgi vecd kökünden mastar olarak vicdan mânâsına geldiği için sevginin olmadığı yerde vicdan, vicdanın olmadığı yerde de sevgi olmaz. Ahlâk ve özür dilemek ise vicdanın bir yansıması olarak ortaya çıkar. Diğer bir ifadeyle ahlâkî değerler ve eylemler hakkında hüküm verme ve yargılama yeteneği nedeniyle vicdan ile ahlâk doğrudan ilişkilidir. Ahlâkî değerler de güven ile doğrudan ilişkilidir. Samimi biri başkalarını kandırmaktan uzak durması gerektiği için samimiyet/ ihlâs hem vicdan hem de sevgi ile bağlantılıdır. Ahlâk ve vicdanlı davranışlar bilgi ve marifetle güçlendirilirse daha doğru sonuçlar verir. Ahlâk ve samimiyet/ ihlâs birlikte güveni pekiştiren değerler arasında yer alırken özür dilemek de güveni yeniden inşâ etme anlamına geldiği için tür ilişkilerin canlı kalması bir kabiliyet meseledir. 


Vicdan, ahlâk, ihlâs, marifet ve kabiliyet gibi değerler yalnızca bireysel hayatı şekillendiren kavramlar değil aynı zamanda toplumu ve teknolojik alanlarda sağlıklı ve etik gelişim için temel özellikler ortaya koyar. Bu tür etik şartlar teknolojik ürünlerin yapımında kritik birer rehber oldukları gibi insanın barınmasını sağlayacak her türlü işin de etik kriterlere uyularak sağlıklı bir eser ortaya konmasında mihenk taşı görevini yerine getirirler. Bunlar adalet sağlamak ve insanlığa hizmet etmek gibi geniş alanlarda samimi, dürüst, bilgi ve becerinin ön planda tutulmasına beşiklik eder.   


İç âlemlerden gelerek insana doğru ve yanlışın ayırt edilmesinde karar verme mekanizması olarak çalışan vicdan, insanların yaptıkları işlerin doğru, etik ve insanlık onuruna yakışır şekilde olmasına odaklanır. İstenilmeyen bir inşaat varsa orada vicdan körelmiş veya kullanılmamış demektir. Vicdan çevreye, insan hakları ve topluma saygılı ürünlerin tasarım ve uygulamasını gerektirir. Özellikle insanın, toplum ve doğaya zarar vermemesi esastır. Üretilen ürünlerin insan ve toplum üzerinde olumsuz sonuçlar vermemesi vicdanın unsurları arasında yer alır. Ürünler insanların hayatlarını kolaylaştırmak için tasarlanmalıdır. 


Doğru ve güzel işlerin toplum yararına uygun, güven verici, sorumluluk içeren ve insana zarar vermemesi ahlâk ölçeğinin göstergesidir. Doğayla uyumlu, israftan uzak, bilim ve teknolojinin verilerinin yansıtıldığı ürünler sürdürülebilir doğru işlerdir. Çevre, doğa, toplum ve insan etkilerinin göz ününde tutulması ahlâk ölçeğinden kaynaklanır. İnsan hakkının esas alındığı en önemli merkezlerden birisi ahlâkın güven ve mahremiyet alanına olan etkisindendir. 


Bir iş yapılırken dürüstlük ve samimiyet her türlü işin gösteriş ve çıkar amaçlarından kaçınılmasını gerektirir. Samimi bir insan elbette bir kazanç sağlayacak ve hayatını devam ettirecektir. Ancak bu durum amaç olmaktan arınmış şekilde sadece insanlığa hizmet ve fayda sağlamak ölçeğinde olmalıdır. Bu olduktan sonra zaten kazanç da olur. Bir iş, ürün ve teknoloji ticarî kaygılardan ziyade toplumun refahını artırmaya dönük olmalıdır. Bir mühendis ve işletme sahibi işinde samimi ve dürüst olmalıdır ki sahtekârlık ve kısa yoldan kazanç sağlamaya meyil olmasın. Ürünlerin en büyük kullanıcıları insanlar olduğundan ürün insana güven vermelidir. 


Bir iş ve meslek alanında derinlemesine gerekli bilgi ve donanımların kavranıp bir ürün ve eser ortaya koyarken mühendis ve tasarımcılar etik, prensip, yenilikçi ve etkili çözümler geliştirmesini marifet özelliği sayesinde sağlarlar. Çözüm ve ürün ortaya koyan sadece verimli, kullanışlı ve güvenilir değil aynı zamanda insan ve çevreye de yarar sağlayan eserler olması gerekir. Betonlaşmış bir yapının çevreye ne kadar yarar sağlayacağı düşündürücüdür. Bir mühendis, bir sanatkâr ve bir meslek erbabının kabiliyet, potansiyel ve yeteneklerini en verimli şekilde kullanarak kaliteli ürün ve eserler ortaya konması beklenir. Zaman, malzeme, işgücü ve performans gibi değerler uzmanlık alanında ortaya konulup eser, ustasını göstermelidir. 


Bu ve benzeri değerler sürdürülebilir, güvenilir ve insan odaklı olmalıdır ki toplum ve çevre yararını esas alabilsin. Teknolojik ürün ve eserlerin bu değerler gözetilerek yüksek ahlâkî standart ölçeğinde özellik taşıması elzemdir. Vicdan, ahlâk, samimiyet/ ihlâs, marifetve kabiliyet kavramları, toplumsal olayların kalıcı ve gerçek çözümünde kritik bir rol oynadığı için birey ve toplumun doğru ve adil bir şekilde hareket etmelerinde önemli mihenk taşlarından birisidir. 

Bu değerler, hem bireysel hem de toplumsal sorumluluk bilincini pekiştirip toplumsal huzur ve barışın sağlanmasında etkin rol oynarlar. Bu kavramlar, yalnızca bireysel erdemler olarak değil, aynı zamanda toplumsal düzenin ve barışın sağlanmasında önemli araçlar olarak genel bir kabuldür. Bu değerlerin toplumsal hayatta uygulanması, hem bireylerin hem de toplumların kalıcı ve gerçek çözümler bulmalarına yardımcı olacağı açıktır. Bu nedenle bireyler uzmanlık alanlarında yetişirken bu ve benzeri değer ve erdemlerinde kazanılması noktasında formel ve informel olarak donanım kazanmalarına özen göstermek gerekir. 

Görünen o ki, bireylerin doğru karar alması, insanlara karşı dürüst ve adil olmaları, bireylerin birbirlerine karşı saygılı, merhametli olmasını, toplumsal ilişkilerde güvenin artması ve adaletin sağlanması çok önemlidir. İnsanların birbirlerine karşı daha duyarlı olması, zengin-fakir, güçlü-zayıf arasındaki uçurumların anlaşılıp bu farkları giderilmesi, haksızlık karşısında sessiz kalınmaması ve zulme karşı durulması önemlidir. Bu noktada en önemli mihenk taşı vicdan olarak parlıyor. 


İnsanların birbirlerine karşı merhametli olmaları, adil davranmaları, haklarını gözetmeleri toplumsal eşitsizlikleri ortadan kaldırmak için gayret etmeleri, barış ve huzurun sağlanmasını hedefleyen tutum ve davranışlar benimsemeleri önemlidir. Birbirlerini anlayan, destekleyen ve yardımlaşan insanlardan, toplumsal sorunların daha hızlı ve etkili çözülmesine yardımcı olması beklenir. Bu değerler, insanların birbirine güven duymasını ve birlikte yaşamayı kolaylaştırıp toplumdaki huzurun kaynağı olarak görür. Sadece bireysel değil, toplumsal düzeyde de büyük bir öneme sahip olan bu ahlâkî değer bir lokomotif gibidir. 


İnsanların bireysel ve toplum karşısında samimi ve içten olmaları, gerçek anlamda işbirliği, menfaat peşinde koşmamaları, çıkar çatışması oluşturmamaları ve birbirlerine güven duymaları beklenir. Dürüst ve sadakat onur vesilesi olması nedeniyle insanların samimi olmaları güven meselesiyle olur.  İnsanların toplumda samimi olmaları, bireysel ve toplumsal huzurun artmasına yardımcı olur. Samimiyet de güveni perçinler. 


Neticede toplumun kanayan yaralarına doğru bilgi ve donanımla sahip bireyler toplumsal gelişim için yararlı olur. Bu tür değerlere sahip bireyler insanlara ve topluma karşı doğru davranışlara sahip olur. Maddeden önce mânâ ve değerlerle yetişen bireyler iş sahibi ve toplumsal meslek sahibi olduklarında toplum ve insanlık için daha değerli ve önemli bir konuma erişirler.  Bu tür değişiklik ve iyileştirmeler elzemdir.