IRAK’ta binlerce ABD
askerinin kaldığı Ayn el-Esad Üssü roketli saldırıya uğradı.
Uluslararası
ajanslar ve ABD medyası, Pentagon yetkililerine dayanarak üsse en az 10 roketin
atıldığını bildirdi. Saldırıda bir sivil görevlinin kalp krizi geçirerek öldüğü
duyuruldu.
Saldırının
hangi amaçla gerçekleştirildiği henüz netlik kazanmadı. Ama ipuçları İran
destekli milis gruplarını işaret ediyor.
Olayı
daha iyi anlamak için son bir ay içerisinde meydana gelen diğer olaylara bakmak
gerekiyor.
Geçen
ay Şii milislerin Irak’ın kuzeyinde düzenlediği saldırıda bir Filipinli ve bir
ABD’li görevli ölmüştü. Bunun üzerine ABD, Şii milisleri suçlayarak Irak-Suriye
sınırı yakınında silahlı Şii gruplarını hedef almıştı. ABD dışında İsrail de
silahlı Şii gruplarını vurmuştu. Yani son bir aydır karşılıklı misilleme durumu
vardı.
Yazının
kaleme alındığı saatlerde saldırıyı hiçbir grup üstlenmemişti. Ama saldırıda
kullanılan topçu roketlerinin İran menşeli olması, saldırıları Şii grupların
gerçekleştirdiğine işaret ediyor.
Görünen
resim, olayın misilleme olduğuna işaret etse de olaylar bütüncül değerlendirildiğinde
saldırıların arka plânında daha derin hesapların yattığı görülecektir.
Şiddeti
nükleer anlaşma karşıtları mı tırmandırıyor?
Biden’in
başkan seçilmesinden sonra ABD ve İran arasında nükleer anlaşmanın yenileneceği
tezi kamuoyunda çok fazla yer aldı. ABD’nin İran’a “gayr-ı resmî” görüşmelere
başlama teklifi yapması, ABD’nin anlaşmaya geri dönme niyeti olarak yorumlandı.
Ama İran bu teklifi geri çevirdi. Bu gelişme üzerine ABD içinde İran’a nükleer
anlaşmaya geri dönülmesi hususunda baskı yapılması yönünde bir eğilim olduğu
kamuoyuna yansıdı. Ama buna tamamen karşı çıkan gruplar da var.
Aynı
şekilde İran içerisinde de anlaşma yanlıları kadar anlaşmaya karşı çıkanlar mevcut.
Böyle bir durumun varlığı, son olayların perde arkasında her iki taraftaki nükleer anlaşmaya karşı olanların olabileceğini akla getiriyor.
Asıl
aktör İsrail mi?
Ayrıca
şiddetin tırmandırılmasında İsrail’in rolünün olabileceği akla geliyor. Çünkü
İsrail, nükleer anlaşmaya Obama döneminden beri karşı çıkıyor olsa da anlaşmayı
engellememişti. Fakat Trump başkan seçilince ABD içindeki lobilerin de
etkisiyle Trump’ın anlaşmadan çekilmesini ve İran’a yaptırımların
ağırlaştırılmasını sağladılar.
Biden
başkan seçilince anlaşmanın yeniden hayata geçme ihtimâli belirdi. İsrail de bu
ihtimâli ortadan kaldırmak için şiddeti tırmandırmaya başladı.
Şii
gruplara karşı son yapılan saldırılarda İsrail’in bizzat yer alması da şiddetin
İsrail tarafından tırmandırıldığına işaret eden bir başka ayrıntı olarak göze
çarpıyor.
Biden
yönetiminin anlaşmaya dönme eğiliminde olması, İsrail’in böyle bir anlaşmayı
istememesi ve bölgedeki şiddetin Biden’in görevi resmen devralmasından hemen
sonra başlamış olması da tırmanan şiddetin arkasında İsrail’in olabileceğini gösteriyor.