Topçu roketlerinin hedefi ne?

Biden yönetiminin anlaşmaya dönme eğiliminde olması, İsrail’in böyle bir anlaşmayı istememesi ve bölgedeki şiddetin Biden’in görevi resmen devralmasından hemen sonra başlamış olması da tırmanan şiddetin arkasında İsrail’in olabileceğini gösteriyor.

IRAK’ta binlerce ABD askerinin kaldığı Ayn el-Esad Üssü roketli saldırıya uğradı.

Uluslararası ajanslar ve ABD medyası, Pentagon yetkililerine dayanarak üsse en az 10 roketin atıldığını bildirdi. Saldırıda bir sivil görevlinin kalp krizi geçirerek öldüğü duyuruldu. 

Saldırının hangi amaçla gerçekleştirildiği henüz netlik kazanmadı. Ama ipuçları İran destekli milis gruplarını işaret ediyor.

Olayı daha iyi anlamak için son bir ay içerisinde meydana gelen diğer olaylara bakmak gerekiyor.

Geçen ay Şii milislerin Irak’ın kuzeyinde düzenlediği saldırıda bir Filipinli ve bir ABD’li görevli ölmüştü. Bunun üzerine ABD, Şii milisleri suçlayarak Irak-Suriye sınırı yakınında silahlı Şii gruplarını hedef almıştı. ABD dışında İsrail de silahlı Şii gruplarını vurmuştu. Yani son bir aydır karşılıklı misilleme durumu vardı.

Yazının kaleme alındığı saatlerde saldırıyı hiçbir grup üstlenmemişti. Ama saldırıda kullanılan topçu roketlerinin İran menşeli olması, saldırıları Şii grupların gerçekleştirdiğine işaret ediyor.

Görünen resim, olayın misilleme olduğuna işaret etse de olaylar bütüncül değerlendirildiğinde saldırıların arka plânında daha derin hesapların yattığı görülecektir.

Şiddeti nükleer anlaşma karşıtları mı tırmandırıyor?

Biden’in başkan seçilmesinden sonra ABD ve İran arasında nükleer anlaşmanın yenileneceği tezi kamuoyunda çok fazla yer aldı. ABD’nin İran’a “gayr-ı resmî” görüşmelere başlama teklifi yapması, ABD’nin anlaşmaya geri dönme niyeti olarak yorumlandı. Ama İran bu teklifi geri çevirdi. Bu gelişme üzerine ABD içinde İran’a nükleer anlaşmaya geri dönülmesi hususunda baskı yapılması yönünde bir eğilim olduğu kamuoyuna yansıdı. Ama buna tamamen karşı çıkan gruplar da var.

Aynı şekilde İran içerisinde de anlaşma yanlıları kadar anlaşmaya karşı çıkanlar mevcut.

Böyle bir durumun varlığı, son olayların perde arkasında her iki taraftaki nükleer anlaşmaya karşı olanların olabileceğini akla getiriyor.


Asıl aktör İsrail mi?

Ayrıca şiddetin tırmandırılmasında İsrail’in rolünün olabileceği akla geliyor. Çünkü İsrail, nükleer anlaşmaya Obama döneminden beri karşı çıkıyor olsa da anlaşmayı engellememişti. Fakat Trump başkan seçilince ABD içindeki lobilerin de etkisiyle Trump’ın anlaşmadan çekilmesini ve İran’a yaptırımların ağırlaştırılmasını sağladılar.

Biden başkan seçilince anlaşmanın yeniden hayata geçme ihtimâli belirdi. İsrail de bu ihtimâli ortadan kaldırmak için şiddeti tırmandırmaya başladı.

Şii gruplara karşı son yapılan saldırılarda İsrail’in bizzat yer alması da şiddetin İsrail tarafından tırmandırıldığına işaret eden bir başka ayrıntı olarak göze çarpıyor.

Biden yönetiminin anlaşmaya dönme eğiliminde olması, İsrail’in böyle bir anlaşmayı istememesi ve bölgedeki şiddetin Biden’in görevi resmen devralmasından hemen sonra başlamış olması da tırmanan şiddetin arkasında İsrail’in olabileceğini gösteriyor.