TOGG’luk hissi

Karadeniz’de doğalgaz bulmak yerine şehrin göbeğine soğuktan tirim tirim titreyen anne kız heykeli dikmek de fena fikir olmayabilirdi. TOGG yerine de “Devrim arabasını toprağa gömen zihniyet” isimli heykel çalışması iyi giderdi. Tamam, bu gizemli cemiyetin ibrik, karton bardak, musluk ve hatta heykel sevgilerini anlayabiliyorum da, bir insan evladı ülkesinin kendi arabasını üretmesinden neden mutlu olmaz, orasını anlayamıyorum. Bu nasıl bir TOGG’luk hissidir böyle?

BİR haftadır işi gücü bıraktık, İbrik Sevenler Cemiyeti üyelerine TOGG’u anlatmaya çalışıyoruz.

Türkiye’nin otomobili ta Las Vegas’taki CES (Consumer Electronics Show) fuarında görücüye çıkmış, görenlerin ağzı açık kalmış, lâkin bizim zırzoplara yine de TOGG’u beğendiremiyoruz.

Bu arada bu fuarın otomobil fuarı değil, bir teknoloji fuarı olduğunu da hatırlatmış olalım.

TOGG’u beğendirmeye çalıştığımız hedef kitlemiz, Marmaray’ı da, Avrasya Tüneli’ni de, üçüncü köprü ve üçüncü havaalanını da, İHA ve SİHA’ları da, Atak helikopterini de, şehir hastanelerini de, yolları, köprüleri, tünelleri, viyadükleri, barajları, nükleer santrali de, Karadeniz’de bulunan doğalgazı da, yerli aşıyı da beğenmemişti.

Anlayacağınız zor bir kitle haddizatında. Beğeni konusunda oldukça seçiciler.

Kimisi TOGG’un yerlilik oranından dem vuruyor, “Hani yerli idi kuzum? Sadece yüzde 51’i yerliymiş bunun” diyor. Fransız Renault’un neredeyse tamamının Bursa’da üretildiğini söyleyince de asabileşiyor aniden.

Kimi, “Ekranındaki saatte neden AM-PM yazıyor da ÖÖ-ÖS yazmıyor?” diye kahroluyor.

Kimisi, “Ay şekerim, bu araba bir milyon liraymış ya, kim alacak da kim binecek? Üstelik çok benzin yakar bu. Benzin kaç para oldu, görmüyor musunuz?” diye sual ediyor.

Aracın elektrikli olduğu hatırlatılınca alınganlık gösteriyor, ikinci faza geçiyor.

TOGG’u şarj ederken tüm mahallenin elektriği kesilecekmiş, aracı şarj etmeden önce mahalleliden müsaade isteyecekmişiz. Bu kadar negatif enerji ile yirmi TOGG’u şarj eder maşallah.

Alt tarafı prototipmiş bu, neden heyecan yapmışız ki?

Bu arada TOGG’un bagajında ne varmış acaba?

Lityum iyon akü nedir?” diye sorsam bilmez ama akülerin ithal edileceğini duymuş İbrik Sevenler Cemiyeti’nden. Bu bilgi (!) hoşuna gitmiş.

Türkiye’nin iki üç yerinde Li-ion akü fabrikası kurulduğu önemsiz bir detay hâliyle bu cemiyetin üyeleri için.

Bir haftadır arabanın egzozu olmadığını, konsoldaki teknolojiyi, kapılarının kitap gibi iki yana açıldığını, aracın üst kısmında bile güneş panelleri olduğunu, vitesinin dokunmatik olduğunu anlatıp duruyoruz.

Yine de bugünlerimize şükür.

TOGG’u görene kadar “Araba nerede?”, fabrikayı görene kadar da “Daha ortada fabrika yok” diyorlardı.

Bu seviyeyi atlamış olmamız da önemli bir gelişme.

Bizim için küçük bir gelişme olabilir ama insanlık için önemli bir merhale.

Dedik ya, beğeni konusunda seçici ve zor bir kitle ile karşı karşıyayız.

Erdoğan, seri üretime geçtikten sonra her kapının önüne bir TOGG bıraksa teşekkür etmek yerine, “Herhâlde verecek, ben devlete vergi ödüyorum” diyecek bir kafa taşıyor onlar.

Onların hoşuna gidecek şey, mezarlıklara İBB logolu yeşil ibriklerin konmasıdır.

Ya da ne bileyim, şehir hatlarındaki karton bardaklara şehir hatlarının logosunun bastırılmasıdır.

Yahut 16 milyon İBB çalışanından birisi olarak belediyenin yerine sokaklarımızı süpürmek, yolda kalan otobüsleri itmek gibi vücudu zinde tutacak aktivitelerdir.

Musluk takmanın da ne kadar büyük, ne kadar stratejik ve ne kadar estetik bir hizmet olduğunu söylemeye gerek yok elbette.

Çekirdek çitleyen eşek, bankta sızmış ayyaş, def-i hacetini yapan adam yahut hurda demirden ve çanak antenden imâl edilmiş ağaç heykeli gibi çalışmalar daha çok “like” alıyor TOGG’dan, İHA’dan, SİHA’dan, yerli uydudan…

Devlet boşa uğraşıyor İHA, SİHA, TOGG, yol, köprü, hastane veya doğalgazla…

E-5’in ortasına Elif’in Kağnısı heykeli dikeceksin, bak nasıl hoşlarına gidiyor cemiyet mensuplarının. Trafik sıkışmış, dert değil.

Öyle şehir hastaneleri ya da yerli aşı yerine Samatya SSK’nın bahçesine serum şişeleri ve hortumlarından, “hastanede rehin kalan ölü” heykeli yapılmış olsa fazlasıyla “like” alırdı meselâ.

Yahut ne bileyim, Karadeniz’de doğalgaz bulmak yerine şehrin göbeğine soğuktan tirim tirim titreyen anne kız heykeli dikmek de fena fikir olmayabilirdi.

TOGG yerine de “Devrim arabasını toprağa gömen zihniyet” isimli heykel çalışması iyi giderdi.

Tamam, bu gizemli cemiyetin ibrik, karton bardak, musluk ve hatta heykel sevgilerini anlayabiliyorum da, bir insan evladı ülkesinin kendi arabasını üretmesinden neden mutlu olmaz, orasını anlayamıyorum. Bu nasıl bir TOGG’luk hissidir böyle?

Bu da benim kafasızlığım olsun.

Ha, bu arada devlet, TOGG’u beğenmeyenler için saman ve tezekle çalışacak yeni bir otomobil modeli için kolları sıvamış bile. Adı da BOGG olacakmış. Kesin bilgi, yayalım inşallah.

Kalınız sağlıcakla efendim…