HEPSİ birer sanatsever,
okumuş çocuklar nihayetinde. Özellikle de sanatın tiyatro koluna meftunlar.
Hele
ki tiyatronun tekstleri Pennsylvania’dan gelmişse kapalı gişe oynuyor
memlekette. Neredeyse koltuklara ikişer üçer kişi oturacaklar, kucak kucağa. O
denli yani!
Tiyatroyu
izlemekle yetinmiyor, bizzat yaşıyorlar da aynı Zaman’da.
17/25
Aralık meselâ... Ne senaryoydu ama! Kostümler, dekor, aksesuarlar, oyuncular… Peh
peh peh!
Epizot,
entrika, mizansen… İzlemeye doyamadılar.
Sonrasında
MİT tırları…
Tiyatronun
süresi hepi topu yarım saatti ama kaç yıl geçti üzerinden, hâlâ etkisinden
kurtulamadılar.
Aktörler,
aksiyon, kurgu, sunum, görsellik… Offf!
Monolog
türüne de ayrı hastalar. Pazar sabahları kargalar kahvaltı yapmadan televizyon
başına geçiyorlardı bir aralar.
Sade
bir dekor önünde monolog türü gösterisini sunan mafya eskisini çok beğendiler
meselâ. Her bir sahneyi soluksuz izlediler.
Tek
eğlenceleri oydu bir dönem ama her güzel şey bir gün bitiyor işte. Bitti!
15
Temmuz kalkışmasının beşinci sene-i devriyesinde bu sanatsever kardeşlerimiz
yeniden hatırlattılar kendilerini.
Bir
süredir tiyatrodan mahkûm kaldıkları için olsa gerek, 15 Temmuz Destanı için
“Tiyatro” diyesilermiş.
Sahne
sanatlarından onlar kadar anlamamıza imkân yok, öyle diyorlarsa öyledir.
Zira
tanklar soldan sahneye girdiğinde çılgınca alkışlıyorlardı bu tiyatro sever
kardeşlerimiz. Elleri su toplamıştı neredeyse. Gözleri yaşlarla dolmuştu.
Köprülerin,
havaalanlarının, TRT’nin işgal edilmesi gayet keyifli sahnelerdi.
Tiyatro
ziyadesiyle gerçekçiydi. Öyle ki, tiyatro sonunda kimisi ortadan ikiye
bölünmüş, kimisi tanklar altında parçalanmış 251 şehit verilmişti bir gecede.
Yaralıların ve uzuvlarını kaybedenlerin hâddi hesabı yok…
Meclis’e,
Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’ne, Özel Harekât Merkezi’ne, Emniyet Müdürlüklerine
atılan bombalar prodüksiyonun büyüklüğünü gösteriyordu.
Marmaris
sahnesi olağanüstü idi. Suikast timi küçük bir zamanlama hatası yapmasaydı
dadından yenmeyecekti tiyatro.
Bu
zamanlama hatası yüzünden, FETÖ’nün kanalında Erdoğan’ın ölmediğini ve açıklama
yaptığını öğrenen Kerim Balcı nam Beberuhi, küçük dilini yutuyordu şaşkınlıktan
ve öfkeden.
Halk
TV, o gece boyunca sabaha kadar, hatta darbeciler teslim olduğunda bile TRT
ekranlarından Tijen Karaş’ın okuduğu darbe bildirisini döndürüp durdu. Bu sahne
hoşlarına gitmiş olmalı.
Vatanseverler
o tiyatro gecesinde gövdelerini silahlara, tanklara, toplara siper ederken,
tiyatro sever kardeşlerimiz bankamatik önlerinde, benzin istasyonlarında ve
marketlerde gayet medenî şekilde sıranın kendilerine gelmesini bekliyorlardı.
Tiyatro
severlerin aynı zamanda makarna sever olduklarını da öğrenmiş olduk o gece.
Tiyatro
sever dostlarımız, Özel Kuvvetler Komutanlığı sahnesine rol icabı -yine soldan-
girmekte olan Semih Terzi’nin, Ömer Halisdemir tarafından neden alnının
çatından vurulduğunu bir türlü anlayamadılar.
Bu
sahneyi berbat eden Ömer Halisdemir’in üzerine öfkeyle kurşun yağdırdı
tiyatronun aktörleri ve o sahnenin girişinde şehit ettiler.
O
gece tankların arasından korkusuzca ve kusursuzca sıvışıp geçen, belediye
başkanının evinde kahvesini içen ve gelişmeleri dikkatle “izleyen” Genel Müdürümüzün
başrol oyuncusu olma hayâli bir başka bahara kalmıştı.
Rejisör
Yurtta Sulh Konseyi’nin aktristi de benzer hayâl kırıklığı içerisindeydi gün
ağarırken.
Perde
kapandıktan sonra oyuncular sahne önünde birkaç kez alkışlanır genelde. Ertesi
gün perde indiğinde TSK kadrolu oyuncuların yüzlerinde akmış makyaj izleri ve
şaşkınlığın birbirine karışmış olduğunu gördük. Final böyle olmamalıydı!
Tiyatronun
trajedi, komedi, tirat, dram, pastoral, pandomim, müzikal gibi birçok türü
mevcuttur. Ama bir de doğaçlama diye bir şey var.
Bizim
halkımız öyle tiyatro türlerinden filan anlamaz. İlle de sahneye çıkması icap
ederse, en iyi bildiği şey doğaçlamadır!
Böyle
plânlı programlı, bol aktörlü, geniş bütçeli, yıllardır hazırlanılmış olan bu görkemli
prodüksiyon, halkımızın doğaçlamasına mağlûp oldu ya, tiyatro severler ne kadar
kızsalar yeridir.
Tiyatro
severlere bir kötü haber daha vermiş olalım bu vesileyle…
Vatandaş
beş yıl önce kendisini bir anda sahnede bulmuş ve doğaçlama yapmıştı. Allah
korusun, bir dahaki sefer olursa, halk sahneye daha hazırlıklı çıkacaktır.
Sahnenin tozunu yuttuk bir kere.
Herkes
akıllı olsun!
Biz
yine de sanatı sevelim, sanatçıyı koruyalım. Haydi bakalım!
Kalınız sağlıcakla efendim…