Tito’nun ölümünden sonra Yugoslavya

Tito’nun güçlü iradesi etrafında bir arada kalan milletlerin kaderi ne olacaktı? Belki de milyonlarca insan, başlarına gelecek olan felâketin ayak seslerini duydukları için ağlıyorlardı. Çünkü Yugoslavya, Tito demekti. Tito ise Yugoslavya…

-KOSOVA-

JOSİP Broz (Tito), Mayıs 1892’de, Hırvatistan’ın Kumrovec şehrinde dünyaya geldi. Birinci Dünya Savaşı yıllarında gösterdiği başarılar nedeniyle Cesaret Madalyası alan Tito, savaş sonrası Yugoslavya’ya döndü ve Yugoslavya Komünist Partisi’nin kurucuları arasında yer aldı.

İkinci Dünya Savaşı’na kadar partisiyle yürüttüğü siyâsî faaliyetlerden ötürü birçok kez tutuklandı. Yine İkinci Dünya Savaşı’nda, kurduğu Partizan grubu ile gösterdiği başarılardan dolayı Tito’ya 1943’te Yugoslavya Mareşalliği, daha sonra 1945’te Hükûmet Başkanlığı ve Başkomutanlığı da verildi.

Aynı yıl yapılan seçimlerde galip geldi ve monarşiyi ortadan kaldırarak Yugoslavya Federal Cumhuriyeti’ni kurdu. Bu devletin içerisinde Bosna-Hersek Sosyalist Cumhuriyeti, Hırvatistan Sosyalist Cumhuriyeti, Makedonya Sosyalist Cumhuriyeti, Karadağ Sosyalist Cumhuriyeti, Sırbistan Sosyalist Cumhuriyeti ve Slovenya Sosyalist Cumhuriyeti bulunmaktaydı.

Tito, bu tarihten 1974 yılına kadar, Marksist-Leninist görüşleri doğrultusunda ülkeyi yönetti.

1974’te yapılan anayasa değişikliğinden sonra Yugoslavya, sosyalist sistemden uzaklaşmaya, iyice Batı’ya yanaşmaya başladı…

1977 yılında Yugoslavya’da iki önemli olay yaşandı: Bunlardan ilki, Başbakan Cemal Biyediç’in uçak kazası sonunda ölmesi, diğeri ise Tito’nun Sırp olan eşi Yovanka’dan ayrılmasıdır. Bu boşanmanın ailevî değil, tamamen siyâsî sebeplere dayandığı söylenebilir.

Devlet işlerine fazla müdahale eden Yovanka, Tito’nun güvenini tamamen kaybetmişti. Boşanma hâdisesi, hem iç, hem de dış kamuoyundan gizlendi. Bu süreçte sağlığı da gittikçe bozulan Tito, tedavi için Belgrad yerine Ljubljana’daki bir hastaneyi seçti.

Sağlık sorunları sebebiyle devlet işlerinden uzaklaşan Tito’nun etrafında tam bir köşe kapmaca oynanıyordu. Tito sonrası iktidarı ele geçirmek için lobiler arasında amansız bir savaş başladı. Federal devletler adım adım bağımsız devletler gibi hareket ederken, kamu önünde ayrılıkçı bir devlet görünümü vermek istemiyorlardı.

Tarihler 4 Mayıs 1980 gününü gösterdiğinde, Yugoslavya radyo ve televizyonlarından son dakika haberi olarak bir anons geçti: “Umro je drug Tito.” (Yoldaş Tito öldü.)

Haberin etkisi ile ülke tam bir sessizliğe büründü. Tito’nun güçlü iradesi etrafında bir arada kalan milletlerin kaderi ne olacaktı? Belki de milyonlarca insan, başlarına gelecek olan felâketin ayak seslerini duydukları için ağlıyorlardı. Çünkü Yugoslavya, Tito demekti. Tito ise Yugoslavya…

Tito öldüğüne göre, artık federal devletleri bir arada tutacak güç ortadan kalkmıştı. 20’nci asrın Balkan tarihi, hattâ dünya siyâsî tarihi yazılırken adı en çok anılacak kişilerden biri olan Tito, artık hayatta değildi.

1980-1990 yılları arasında Yugoslavya Sosyalist Federal Cumhuriyetler Birliği, 1974 yılında hazırlanan ve anayasada yazılı olan dönüşümlü başkanlık sistemi ile idare edinmeye başlandı. Bir yıl süreyle her bir federal cumhuriyetin başkanı, sıra ile Yugoslavya Cumhurbaşkanı sıfatı ile ülkeyi idare edecekti. Bu hususta Sırplar bir adım öndeydi ve Yugoslavya’nın dağılmasına, Büyük Sırbistan’ın ideolojisi altına girmeyen devletleri ne pahasına olursa olsun yok etmeye çalıştılar.

Ülkede yükselen ırkçılık ve bağımsızlık hareketleri yüzünden huzursuz bir ortam vardı. 1991 yılında Sovyetler Birliği’nin dağılması ile birlikte Yugoslavya iç savaşları başladı ve ülke, kanlı iç çatışmaların ardından parçalandı.

Günümüzde Tito’nun Yugoslavya’sının yerinde Bosna-Hersek, Sırbistan, Hırvatistan, Makedonya, Karadağ, Slovenya ve Kosova Devletleri bulunmaktadır.