The Pursuit of Happyness: Didaktik bir anlatı

Bu tür filmlerde ana tema çoğu zaman fazla fetişize edilerek anlatılır. Çok gereksiz bir yüceltim sonucunu doğuran bu durum hayatın gerçekliği ile uyuşmaz. Bu da seyircinin film ve yaşam arasındaki irtibatı kurmasını zorlaştırır. Ama “Umudunu Kaybetme” filminde fetişize edilen ve yüceltimin aşırılaştığı bir anlatı yok. O nedenle film ile yaşam arasında bağlantı kurmak çok zor olmuyor.

UMUT, insanın hem azmini, hem de inancını diri tutan, zorluk ve sıkıntılar karşısında insana güç veren bir olgudur. Umudunu kaybeden, yaşam sevincini ve dolayısıyla hayâllerini de kaybeder.

The Pursuit of Happyness (Umudunu Kaybetme) filmi de sıkıntılar, aksilikler ve olumsuzluklara rağmen bir insanın umudunu yitirmemesi gerektiğini anlatan bir hikâye.

2006 yılı ABD yapımı filmin yönetmen koltuğunda Gabriele Muccino oturuyor. Başrollerini Will Smith, Jaden Smith ve Thandie Newton’un oynadığı filmin senaryosu Steven Conrad’a ait.

Gerçek bir yaşam öyküsünden uyarlanan film, 1981 yılında San Francisco’da geçiyor. İşsizlik nedeniyle zor günler geçiren Gardner Ailesinin hikâyesinin anlatıldığı filmin ana karakteri olan Chris Gardner, geçimini “taşınabilir kemik yoğunluğu ölçme cihazı” satarak kazanmaya çalışan bir aile babasıdır. Fakat bu konuda çok başarılı değildir. Eşi Linda ise bir fabrikada işçidir. Kiralık bir dairede oturan aile, ekonomik sıkıntılardan dolayı zor günler geçirmektedir.


Bir gün Chris, işine giderken lüks arabası olan bir kişiyle karşılaşır. Adama nasıl zengin olduğunu sorar. Adam da bir tür borsa uzmanı olduğunu (broker) olduğunu söyler. Chris o an broker olmaya karar verir. Fakat eşi, Chris’e bu hayâlinden vazgeçmesini söyler. Chris eşine rağmen vazgeçmez ve broker olmak için başvurur.

Bu arada düzelmeyen ekonomik sorunlar ve borçlar nedeniyle Linda evi terk eder. Chris ise oğlu Christopher ile yalnız yaşamaya başlar. Çok geçmeden, ödenmeyen kira borçları nedeniyle Chris evden atılır. Chris ve oğlu Christopher bir motele yerleşir. Fakat kahramanlarımız, motel borcunu da ödeyemediği için oradan da ayrılmak zorunda kalır. Baba-oğul bir süre sokaklarda yatmak zorunda kalır. Ama Chris broker olma hayâlinden vazgeçmez.

Yoksulluk ve sıkıntıların aile içi iletişime yansımalarını çok güzel işleyen filmde, sorunlar karşısında azmini ve inancını yitirmenin insanı tükenmişlik hissine iteceği, Chris’in eşi olan Linda karakteri üzerinden anlatılıyor.

Filmin alt metninde yoksulluk, aile içi iletişim, azim, kararlılık, eşitsizlik, öz benlik gibi çok sayıda olgu işleniyor. Neredeyse her sahne bir olguyu anlatıyor. Film bu yönüyle derinliği fazlasıyla yakalamış. 

Kanımca filmi başarılı kılan unsurlardan biri de yönetmenin yoksulluğu ve sonuçlarını, dramatize etmeden ve seyirciyi yormadan anlatıyor olmasıdır.

Özellikle Will Smith’in çok iyi bir oyunculuk çıkardığı filmde her oyuncu rolünün hakkını fazlasıyla vermiş. Öyle ki, bu tür filmlerde fazlasıyla göze çarpan didaktik ama yapmacık hava, oyuncuların rollerini içselleştirmesiyle ortadan kalkmış.

Bu tür filmlerde ana tema çoğu zaman fazla fetişize edilerek anlatılır. Çok gereksiz bir yüceltim sonucunu doğuran bu durum hayatın gerçekliği ile uyuşmaz. Bu da seyircinin film ve yaşam arasındaki irtibatı kurmasını zorlaştırır. Ama “Umudunu Kaybetme” filminde fetişize edilen ve yüceltimin aşırılaştığı bir anlatı yok. O nedenle film ile yaşam arasında bağlantı kurmak çok zor olmuyor.

Tüm bu yönleriyle “Umudunu Kaybetme” filmi keyifli bir sinema deneyimi yaşamak için izlenmesi gereken bir yapım.

İyi seyirler…