PSİKOLOJİK bütünlüğü
kaybolmuş, değerlerinden uzaklaşmış birey ya da toplulukların yeniden
psikolojik bütünlüğünü sağlaması, değerlerini yeniden keşfetmesi, benlik, kişilik
ve kimliğini yeniden kazanması için bireylerin çabası tek başına yeterli olmayabilir.
Böyle durumlarda bazen bir lidere ihtiyaç vardır.
Güçlü
ve karizmatik liderler ortaya çıktığında bireyler, yavaş yavaş değerlerini
yeniden keşfetmeye, psikolojik bütünlüklerini yeniden kazanmaya, özgüven, öz
disiplin, benlik, kişilik ve kimliğini yeniden inşâ etmeye başlarlar.
“The
Last Castle” (Son Kale) filmi de bu gerçekten yola çıkarak karizmatik bir
liderin insanları nasıl etkileyebileceğini ustalıkla anlatıyor.
Yönetmenliğini
Rod Lurie’nin yaptığı, senaryosunu Graham Yost’un yazdığı 2001 Amerikan yapımı
film, David Scarpa’nın romanından sinemaya uyarlanmış. Başrollerini Robert
Redford, James Gandolfini ve Mark Ruffalo’nun paylaştığı film, Amerika’daki bir
hapishanede geçiyor.
Çeşitli suçlardan hapse düşmüş ve artık askerî disiplin, askerî ruh, benlik ve kimliğini yitirmiş eski askerlerin kaldığı hapishane çok sert kurallarla yönetilmekte ve zaman zaman ölümle gerçekleşen uygulamalara sahne olmaktadır.
Dünyanın
çeşitli savaş alanlarında elde ettiği başarılar nedeniyle ordu içerisinde
efsane olan ve korgeneralliğe yükselen Eugene Irwin (Robert Redford), aldığı
yanlış bir karardan olayı 8 askerin ölümüne sebebiyet verir ve on yıl hapse
mahkûm edilir.
Korgeneral
Irwin, hapishaneye geldikten sonra burada bazı işlerin doğru yürütülmediğine ve
eski asker olan mahkûmların ezildiğine şahitlik eder. Bu nedenle hapishane
yönetimiyle karşı karşıya gelen General Irwin, mahkûmlara disiplinlerini geri
kazandırarak silikleşmiş benliklerini yeniden inşâ eder.
Bir
liderin en olanaksız koşullarda bile kendisine inanan kitleyi nasıl bir amaç
etrafında toplayabileceğini çok derinlikli olarak işleyen film, dağılmış,
ideallerini kaybetmiş, kimliğine yabancılaşmış kitlelerin bir lidere
inandığında en imkânsız şartlarda bile neler başarabileceğini ustalıkla
anlatıyor.
Filmin
alt metninde, kitlelerin ruhunu geri kazanmasında sembol ve simgelerin ne kadar
önemli bir işleve sahip olduğu çok keskin bir şekilde işleniyor.
Filmde
General Irwin, mahkûmlara bir duvar inşâ ettiriyor. Bu duvar aslında onlara
yeniden kazandırdığı benliği sembolize ediyor. Hapishane Komutanı Albay
Winter’in duvarı yıkması da duvar ile birlikte inşâ edilen benliklerin yıkılması
anlamına geliyor. Mahkûmlardan Aguilar’ın benliğini ayakta tutma çabası olarak duvarın
yıkılışına karşı koyması ve bu uğurda ölmesi, dramatik bir şekilde sahneleniyor.
Filmde
bu ve hapishanenin ele geçirilmesi sırasında mahkûm Aguilar’ın isminin yazdığı
taşın mancınıkla atılarak albayın savaş koleksiyonunu dağıtması gibi benzer çok
sayıda metaforik anlatı var.
Filmi
izlemiş olsanız bile benzer anlatılar ve alt metnindeki liderlik derslerini
yeniden keşfetmek adına mutlaka yeniden seyredin!
İyi seyirler…