Tesettür ne’dir?

Tesettürlü olduklarını iddia edip her ortamda bulunan tesettürlü insanları da doğru bulmuyorum. Çünkü tesettür sadece başı örtmek değil, kendini dinin yasakladıklarından muhafaza ederek yaşama biçimidir.

“TESETTÜR”, kelime kökeni olarak ستر “setr” (örtünme, örtme, örtü) kelimesinden gelir. “Örtmek, gizlemek, perdelemek, engel olmak” anlamına sahiptir. Tesettür, aslında kendini muhafaza etme, olumsuz koşullara karşı kendini koruma hâli olarak da yorumlanabilir.

Tesettürü sadece şekle, zahire hapsetmek doğru bir kanaat olmadığı gibi, sadece manevî ve bâtın olarak görmek de doğru bir kanaat değildir. Tesettür, İslâm’a göre farzdır. Müslüman olduğunu söyleyen bir kimse, İslâm’ın hükümlerini kabul edip ardından da o hükümlere uymak zorundadır. İslâm’da zorlama yoktur; ancak “zorlu” koşullara uymadıkça Müslüman sayılamayız. (Üstad’ın, “Zaman gösterdi ki Cennet ucuz değil, Cehennem dahi lüzumsuz değil” sözü buraya pek uygun sanırım.)

Dinî hükümler anlatılırken sadece belirli bir cinsiyet üzerinden gidilerek konunun detaylandırılması doğru bir yaklaşım değil. Zira İslâm, inanan insanlara yönelik kurallar koyar. Sadece erkek yahut sadece kadına değil. Tesettür yalnızca hanımlara farz olan bir alan değildir. Sadece erkeklere de farz olunmamıştır.

Hassas ve oldukça detaylı bir konu olduğu için sözlerimi imtina ile seçmeye gayret gösteriyorum, tesettür, Kur’ân-ı Kerîm’de müminlere emredilmiş bir husustur. Tesettürü kabul edip yap(a)mama ayrı bir hususiyet, “Ben Müslümanım” deyip tesettürü kabul etmeme bir reddiye yani iman noktasında kişiyi zarara uğratacak ayrı bir söylemdir. Dikkatli ve temkinli olmakta fayda var. Düşündüklerimizden değil, söylediklerimizden (!) sorumluyuz.

Tesettür hususunda çoğu zat, Nur Sûresi’nin 31’inci ayetini misâl göstererek hanımlar üzerinden tesettürü anlatır. Hâlbuki bundan bir önceki ayette (Nur, 30) iffetlerini koruma hususunda erkeklere de seslenilmiştir. Tesettür üzerinden sadece hanımların üzerine gidilmesi hoş bir davranış biçimi değildir. O hâlde mümin erkek ve mümin kadın, bundan eşit derecede sorumludur. Özellikle erkeklerin ve natesettürlü hanımların eleştirmesini doğru bulmuyorum bu konuyu. Örtülü birine dışarıdan bakıldığında görüntü itibariyle (bakan kişi gayr-i Müslim biri dahi olsa) her ne kadar kuralına riayet edilmeden örtünmüş olunsa bile İslâm dininin mensubu olduğu anlaşılır. Ancak Batılı tipte giyinen bir “Müslüman” erkeğin, karşıdan bakıldığında gayr-i Müslim’den pek de farkı yoktur. Aynı şekilde bu tarz giyinen hanımlar için de bu geçerli bir husus. (“Kim bir kavme benzemeye çalışırsa, o da onlardandır.”)

Eleştiri doğru biçimde yapıldığında ve birtakım şeyleri değiştirdiğinde doğru bir eyleme dönüşür. Tesettürün başı açık hanımlar tarafından eleştirilmesini doğru bulmama sebebim (her ne konuda olursa olsun) bir şeyin doğrusunu (eğer yapabilecek meziyette ve konumda ise) bilenin uygulayarak göstermesi tarafında oluşumdan ileri geliyor.

Tesettürlü olduklarını iddia edip her ortamda bulunan tesettürlü insanları da doğru bulmuyorum. Çünkü tesettür sadece başı örtmek değil, kendini dinin yasakladıklarından muhafaza ederek yaşama biçimidir. Tesettüre girmeden önce sorulacak ilk soru “Nasıl?” değil, “Neden tesettüre girilmeli?” olmalıdır. Çünkü “nasıl”ı biçimsel/şekilsel bir cevaba giderken, “neden”i ise içerikseldir. Yani, “Tesettüre girmeliyim, çünkü en mühimi Allah’ın ayeti… İkinci olarak, tesettür benim nefsimi köreltmemi sağlayan bir unsur. Ayrıca beni dış etkenlere karşı koruyacak bir etken” cevabını verdirir. “Nasıl tesettür?” sorusu ise, biçimsel yani hatları belli etmeyen kıyafetler giyinmeyi, ziyneti göstermemeyi işaret eder.

Eğer bir işi yapıyorsak, doğru biçimde yapmalı; yapamıyorsak, doğru yapmaya gayret göstermeliyiz. Doğrulardan geçe geçe hakikati bulacağız. Müslümana yakışansa hakikati bulmaktır. Bulanlarsa yalnızca arayanlardır.