Terörden kurtulmak başka, korunmak başka!

Lezbiyen, gay, biseksüel ve transseksüel (LGBT) ilişki örneklerinin ülkemiz gençliğine kastettiği ve çocuklarımızdan başlayarak ülkemizin insanını baştan çıkaracağını “iddia eden” bir güruh var. Bu güruha karşı bizim “iddiamız” ise şudur: Türkiye, bütün toplumu ile bu teröre karşı mücadelesini asla kayıp vermeksizin kazanacaktır!

TERÖR, toplumun huzurunu bozmak üzere plânlanmış eylem yahut eylemler bütünüdür.

Terör çok boyutludur, ancak tek boyutlu algılanmaktadır. Bunun sebebi, terörün patlayıcı ve silahla gerçekleşen bir kavram olduğuna inanmaktır.

Fakat bu kavramın silahlı eyleme dönüştürülmüş versiyonuna “silahlı terör eylemi”, bu eylemi gerçekleştiren kişilere ise “silahlı terör örgütü” denir.

Toplumun huzurunu bozmaktan bahsedilen her türden eylem ve girişimi “terör” kelimesiyle isimlendirmek son derece önemlidir. Ülkemizde bu eylemin yanlış algılanması, özellikle 15 Temmuz öncesinde “paralel devlet yapılanması” şeklinde anılan şebekenin, kendisini, “Karıncayı dahi incitmeyen insanları terörist ilân ettiler” argümanı ile savunmasında dahi etkili olmuştur.

Hâlbuki terör, bir sınavı kendi gayretiyle geçebilecek bir vatandaşımızı soru hırsızlığı ve/veya evrak sahteciliği ile hakkından mahrum etmek ve devlete olan güveni sarsmaktır.

Hâlbuki terör, savcı ve hâkimi satın almak yahut kendi tarafında tutmaktır.

Hâlbuki terör, halkın doğru bilgiye ulaşmasını engellemek ve hem speküle, hem de manipüle etmektir.

Hâlbuki terör, sahte mesih üretmektir.

Hâlbuki terör, ahlâk tanımamaktır!

Bugün Türkiye’miz, terörün farklı bir versiyonu olarak yeni bir ahlâksızlıkla tanışmıştır ve bu konuyu tartışmaktadır.

Aslında ahlâk terörü, toplumun büsbütün organizmasını ilgilendirmekte ve doğrudan anabolizmik ritmine kastederek toplumun sürekli katabolik hâlde yaşaması için faaliyettedir.

Lezbiyen, gay, biseksüel ve transseksüel (LGBT) ilişki örneklerinin ülkemiz gençliğine kastettiği ve çocuklarımızdan başlayarak ülkemizin insanını baştan çıkaracağını “iddia eden” bir güruh var.

Bu güruha karşı bizim “iddiamız” ise şudur:

Türkiye, bütün toplumu ile bu teröre karşı mücadelesini asla kayıp vermeksizin kazanacaktır!

Fakat bu anlamda doğrudan Hükûmet’ten beklenir şekilde kamuoyunda oluşan birtakım talepler söz konusu…

Bu taleplerin nelerden meydana geldiğini burada tek tek sıralamaya gerek yok. Zira teröre karşı mücadelenin nasıl gerçekleşmesi gerektiğine doğrudan bakmalıyız!

Silahlı teröre karşı, devlet mücadele verir. Bu tamam, peki, devletin silahlı şekilde verdiği mücadelede kullanacağı işgücü nereden sağlanır? Toplumun bizzat kendisinden…

Sadece 20 yaşında askere giden gençlerimizden bahsetmiyorum, daha gencecik fidanken subay olan, pilot olan, bahriyeli olan uzman ve kurmaylar da toplumun birer ferdi değiller mi?

Koşul şu: Silahlı mücadeleye karşı silahlı mücadele vermek… Bireysel anlamda bu mücadeleyi doğrudan göstermek yerine devletli bir organizasyon daha faydalı…

Peki, silah nasıl alınacak? Ya da zayiat nasıl giderilecek?

Bu iş için de doğrudan devreye giren mekanizma şu: Sivil toplum kuruluşu (STK)…

Adı üzerinde, sivil toplum kuruluşu, toplumun sivilliği üzerine bina edilir. Bu anlamda ahlâk terörüne karşı devletin göstereceği karşı mücadele, toplumun kendi sivil iradesini göstermemesi durumunda hiçtir.

Aziz ve necip milletimiz, silahlı mücadele için gönderdiği evlâdına kına yakarken, şehidini karşıladığında “Vatan sağ olsun!” derken nasıl kendi sivil iradesini gösteriyorsa, ahlâk terörüne karşı da sivil iradesini bizzat gösterir, hattâ doğrudan göstermelidir.

Bugünlerde tartıştığımız ve cinsellik eşiğinde duran konuyu sivil toplum kuruluşları nezdinde çözmemiz, Devlet’ten, Hükûmet’ten beklemek yerine ona yardım etmemiz, zamansal ve maddesel bazda daha büyük tasarruf etme imkânı sağlayacaktır herkese.

Söz konusu ahlâk terörünün arkasında bazı vakıf ve dernekler başlığıyla büyük sermayelerin olduğunu biliyoruz. Bu şeytan çığırtkanları, dünya toplumunu tek tipleştirme ve robotlaştırma hayâllerini “açık toplum” yahut “küresel insanlık” sahtekârlığı altında gerçekleştiriyorlar.

Ancak toplumun hürriyeti açık olmakta değil, temiz olmaktadır.

Toplum, temiz olmakla medeniyet üretebilir.

Bu noktada yepyeni bir sivil toplum hareketini kamuoyumuza sunmak elzemdir. Temiz toplum için esenliği dilememiz şarttır!

Bu konuyu devam ettireceğimizi belirterek, şimdilik burada nokta koyalım…

Selâm ve duâ ile…