ZAMAN, bir saatin, bir
günün, bir mevsimin renk ve şekil almış hâlidir. Şahlanışı ve batışı hep sarı
ile turuncunun görkemindedir. Sahip olduğumuzda bizi en çok mutlu edendir.
Çünkü zamansız ne söz, ne cümle, ne de destan yazılabilir. Hayatlarımız, “zaman”
dediğimiz gelgitler içerisinde meyve verir.
Bu
öyle bir şuurdur ki, kaybedince anlarız. Bizlere lûtfedilen zamanı iyi ve
bereketli kullanmak adına bu kavramın ehemmiyetini anlamak gerekir. Evin en
temel ihtiyacı olan yağ, şeker ve tuz gibi, zaman da bizlerin suyu, aşı ve
aşkıdır. Bu aşı aşk ile kullanmak, kıymet bilene yakışır bir davranış
olacaktır.
Tenhanın
evhamlığı ve kalabalığın panik ataklığı arasındaki ince çizgide buluşacağız
sizinle…
Renkli kovalamaca
Günler
ayları, aylar yılları, yıllar mevsimleri oluşturur. Bu müthiş döngü dört mevsim
ile taçlanır. Sonbahar kış ayını, kış ilkbaharı seyrederken, bahar yazı selâmlar
ve önümüzdeki ayların adı yazdır. Yaz aylarında insanlar deniz, kum ve güneş
üçlüsünün hayâli ile işlerini erteler, plânlar ve bu üçlüden duyacakları zevkin
bilinci ile tatile çıkma düşüncesine kapılırlar. Oysa tatil dediğimiz günlük
işlerden uzaklaşarak bedeni ve ruhu dinlendirme eylemi, sizce kalabalık mavi
bayraklı plajlarda ne kadar mümkün? Tabiî bu tartışılır. Hele içerisinde
bulunduğumuz pandemi sürecinde…
Benim
dinlenme ve eğlenme anlayışım, bilindik tatil üçlüsünden çok farklı: Dağ, bayır
ve yeşillik… Ruhumu ve bedenimi yeşilliğin büyüsüne katıp aklımı uçsuz bucaksız
teperlerde bırakarak gecenin ayazında ateşimi yakıp dinlenebilmek düşüncesi,
isteğin de ötesinde arzulaştı bende. Çalışma hayatımızın verdiği yorgunluk,
ruhumuzun kalabalıktan sıkkınlığı, gözlerimizin etraf telâşı ancak bu şekilde
huzur bulabilir. Bu döneme yakışacak, sorumluluk sahibi insanımızın yapacağı en
aklıselim hareket bu olsa gerek. Çünkü içerisinde bulunduğumuz “sosyal mesafe”
formu deniz, kum ve güneş üçlüsünde, kalabalık halk plajlarında yeterince
mümkün olmayabilir.
Bizleri
evlere hapsettiğini söylediğimiz Covid-19, evlere değil de derinliklere
hapsetmeli insanları. Kendimizi, ruhumuzu, bedenimizi keşfe çıkabileceğimiz,
doğrularımızı ve yanlışlarımızı kendi kefemizde tartabileceğimiz, “Vaktim yok”
cümlesinin arkasında kalan eylemleri gerçekleştirebileceğimiz zamanı oldukça
fazlasıyla bizlere tanıyan ve her şerrin arkasında bir hayır görebilmeyi
bizlere gösteren, belki de bu Covid-19 virüsüdür. Şikâyet etmek, düşüncesizce
davranmak, yargılamak ve görmezden gelmek gibi bu süreci daha da uzatan
davranışlardan ziyade, kabuğumuza çekilsek, bunca yıllık yorgunluk ve
stresimizi en azından manevî olarak güçlendirsek, daha iyi olmaz mı?
Bu
sorular karşısında insanoğlu bildiğini okumaya devam da etse, en azından
bilinçlendirmek, isteyene bir şeyler verebilmek mutluluğu, dağ bayır gezerken
elde ettiğim hazza bedel. İnsanoğlu yaptıkları ile hatırlanır.
Coşku,
şükran ve itina ümidiyle…