Temennilerini “korku” diye satıyorlar

Kafalarındaki kötü senaryoları dillendirirken, görünürde olacaklardan endişe duyuyormuş gibi yapıyorlar. Hâlbuki olmasını temenni ettiklerini dillendiriyorlar. O kötü senaryolarının kat kat fazlasının meydana gelmesini istiyorlar. Arzu ettiklerini, gerçekleşmesini temenni ettiklerini “korku” diye satıyorlar.

KORONAVİRÜS dünyayı büyük bir belirsizliğe sürükledi. Şu günlerde, Türkiye’nin gösterdiği başarı birilerini âdeta çılgına çeviriyor.

Virüsün Çin’de görüldüğü andan itibaren yeniden Tayyip Erdoğan’sız Türkiye rüyasını görmeye başlayan bu çevreler, onca kumpas, tezgâh, yalan ve iftira ile yapamadıklarına, bu gözle görülmeyen mikrop sayesinde ulaşmanın heyecanına kapıldılar.

Koronavirüsün daha yeni yeni farklı ülkelere yayıldığı bilgileri gelmeye başlayınca da, hemen, “Bize de geldi, ama Hükûmet saklıyor. Filanca hastanede şu kadar kişi öldü ama gizliyorlar” gibi algılar oluşturmaya başladılar.

Bütün dertleri Türkiye’de kaos, korku, panik havası oluşturmaktı. Muhtemelen, başarabilselerdi o ortamın getirdiği durumdan yararlanmak üzere kurdukları başka hesapları da vardı.

Türkiye kontrollü hareket ettikçe, asıl onlar panik yapmaya başladı ve bu panik, onların maskesinin çabuk düşmesine neden oldu. Gezi olaylarından bu yana bunlar algı operasyonlarının tanığı oldukları için, halkımız bunların bu yalanlarına da inanmadı. Yalanları ellerinde patlayınca farklı arayışlar içerisine girdiler…

***

Bu süreçte tanık olduğumuz birkaç olay oldu…

Sosyal medya hesaplarından ve WhatsApp gruplarından eskisi gibi mesaj paylaşmak yerine yeni bir yöntem denediler: Yalanlarını fotomontajla, güvenilir medya kuruluşlarının haberiymiş gibi satmaya kalkıştılar. Zira ağababaları FETÖ, şantaj-montaj işinde epeyce uzmandı.

Aynı montaj işini Cumhurbaşkanlığı kararnamelerine, Sağlık Bakanlığı’nın resmî imzalı yazılarına da yaptılar. Önemli kişiler hakkında sahte hesap açmak da zaten onların en iyi yaptığı şeydi; bu süreçte de Sağlık Bakanı veya Bilim Kurulu üyeleri adına açtıkları sahte hesaplarla yalanlarını daha inandırıcı hâle getirmenin hayâli içine girdiler.

Bütün bunları, virüsün henüz ülkemizde görülmediği dönemde yaptılar. İlk vakanın görüldüğü günden sonra, bu kez gerçekten işlerin istedikleri gibi gitmeye başlayacağını sandılar.

Ama yine aynı yalanlar: “Vaka fazla, doğru sayı gizleniyor...”

Derken ilk ölüm haberi geldi, yine aynı nakarat: “Daha çok kişi öldü, ama Hükûmet söylemiyor...”

Tabiî bu arada yabancı sermayeli ve Türkiye’ye yabancı medyaları eliyle yepyeni bir yöntem izlediler: Sağlık Bakanı, “601 sağlık çalışanımız virüse yakalandı” diyor, onlarsa “601 sağlık çalışanı öldü” diye veriyorlar. Sağlık Bakanı, “Toplam şu kadar vakamız var” diyor, onlarsa o sayıyı günlük sayı imiş gibi veriyorlar.

Nasılsa her yalanlarına inanacak şizofrenlerinin olduğunu biliyorlar…

***

Bu yalanlarına da alıcı bulamayınca, bu kez bilimsel mukayeseler yapmaya başladılar:

“Efendim, İtalya’da da ilk günlerde şöyle olmuştu. Ama sonra şöyle şöyle yükseldi. Bu gidişle biz, 1 ay sonra İtalya’dan beter olacağız.”

“İspanya da ilk haftalar böyle yapmıştı, sonra iş kontrolden çıktı. Bizde de zamanla iş kontrolden çıkacak.”

Kafalarındaki kötü senaryoları dillendirirken, görünürde olacaklardan endişe duyuyormuş gibi yapıyorlar. Hâlbuki olmasını temenni ettiklerini dillendiriyorlar. O kötü senaryolarının kat kat fazlasının meydana gelmesini istiyorlar. Arzu ettiklerini, gerçekleşmesini temenni ettiklerini “korku” diye satıyorlar.

Ama ne yapsalar boş, ne deneseler ellerinde patlıyor!

Üç yıldır Şehir Hastanelerine etmedikleri lâf kalmadı, şimdi yan çiziyorlar. Şehir Hastanelerine yol yapmamayı marifet sayıp havasını atanlar, şimdi ise “Vallahi yapacaktım, param yoktu” diye açık açık yalan söylüyorlar.

Türkiye bu virüsü yenecek, ama bazı virüsler galiba hiç bitmeyecek!