Temcid pilavında terör

Suikastların yanı sıra son olarak Hrant Dink Vakfı’na gönderilen tehdit mesajları da aynı sıkışmışlığı gevşetmek ve gündem oyalayarak hareket alanı kazanmak için temcid pilavı gibi tekrar pişirilen farklı bir yöntem. Bu iki hamlenin aynı sürece denk gelmesi, FETÖ ile PKK’nın koordineli şekilde yeniden eş zamanlı atağa geçeceğinin bir işareti olabilir.

TERÖRÜN dönem dönem aralarında yer değiştirerek kullandığı yöntemler var.

En sıkıştığı zamanlarda en çok başvurduğu, suikast yöntemi…

Son haftalarda verdiğimiz şehitlere yapılan saldırı tekniklerinin ortak noktası da bu.

Asker ve polis personelimizin hedef alındığı bu suikastların tek tek ama sık tarihlerde gerçekleşmesi, terör örgütü mensuplarının kolektif hareket edemediğini ancak koordinasyon sağlayabildiğini gösteriyor.

Bu anlamda istihbaratımız her ne kadar olağanüstü bir başarıyla çalışsa da geçmişte FETÖ’nün yaptığı ihanet nedeniyle terör örgütü PKK’nın ve yan gruplarının yeni bir koordinasyon ağı kurmuş olması mümkün. Bu ağın sosyal medya ve hücre evleri şeklinde organize edilmesi de…

Diyarbakır Bağlar’da polis memuru Atakan Arslan’ın şehit olmasına neden olan saldırıyı gerçekleştiren fail, bu konuda özel emâreler veriyor.

Suikastların yanı sıra son olarak Hrant Dink Vakfı’na gönderilen tehdit mesajları da aynı sıkışmışlığı gevşetmek ve gündem oyalayarak hareket alanı kazanmak için temcid pilavı gibi tekrar pişirilen farklı bir yöntem.

Bu iki hamlenin aynı sürece denk gelmesi, FETÖ ile PKK’nın koordineli şekilde yeniden eş zamanlı atağa geçeceğinin bir işareti olabilir.

Kaldı ki, Atakan Arslan’ın şehâdetinden birkaç gün sonra Ankara’da bir gencin Kürtçe müzik dinlediği gerekçesiyle öldürüldüğü yalanı, sosyal medyada hızla yayılabildi.

Gencin bir sokak kavgasında, arabada yüksek sesle müzik dinleyerek gezen bir grubu ezan okunduğu için uyardığı ve kavganın bunun üzerine çıktığı Ankara Valiliği tarafından açıklansa da sosyal medyadaki “Kürtçe müzik gerekçeli yalan” ivmesini aldı bir kere…

Bundan sonra adliyelere düşen her vaka dosyasının yeni bir toplumsal suikastı tetiklemek için kullanılacağı ortada!

Bunu engellemek için alınacak önlem nedir peki?

Gezi Parkı Kalkışması sürecinde fazlasıyla kaybettiğimiz bir sosyal medya imtihanı vardı, bu imtihandan geçebilen bir toplum inşâ etmek için yaptırımlarla çevreli bir dizi düzenleme getirmenin çâre olacağını düşünmek, proje yönetimini bilmemekten kaynaklanır sadece.

Şüphesiz sosyal medyaya yalan sensörleri yerleştirmemiz mümkün değil. Fakat neyin yalan, neyin gerçek olduğunu basitçe öğrenebilmek mümkün.

Sosyal medyada neyin yayılması gerektiğini belirleyen bir kuvvet var ve bu kuvvet, maalesef bizim elimizde değil. Bu kuvveti bizim elimize geçirecek unsursa devlet değil, toplumun kendisi!

Deli Yürek’i izleyip palto giyinerek racon kesmeyi, Kurtlar Vadisi’ni izleyerek derin devleti Kurtlar Vadisi’nin aksaçlıları zannetmeyi bir kenara bırakabilirsek ve de toplumun doğrudan kendisine odaklanırsak bu konuyu çözebiliriz.

Bu durumda ne herhangi bir etnik kimlik üzerinden kaosa çekilebilen bir toplum kalır, ne de teröre insan kaynağı bırakan bir toplum.

Siyaseti siyaset için yapmaktan vazgeçmeli ve toplumu öncelemeliyiz.

Aksi takdirde yüz milyarlarca liramızı hem kamusal, hem de bireysel anlamda silaha ve ilâca gömmekten kurtulamayız.

Terörün aklı yoktur, teröristinse hiç!

Dönüp dönüp aynı senaryolarla karşımıza çıkmasına izin vermeyelim!