Telefon mu, otomobil mi?

Devletimiz, kurumlarımız, kadrolarımız, milletimiz ve şirketlerimizle ülkemiz, tüm altyapısıyla büyük bir küresel dönüşüm dalgasının üzerinde. İşte bu küresel dalgayı yakalayan millet ve devlet, geleceğin devleti ve milleti olarak zamanın rûhunu inşâ edecek!

“TELEFON mu, otomobil mi?” Bu soru, teknolojideki değişim hızının eşyaları bildiğimiz anlamlarının çok üzerinde yeteneklerle donatmasından kaynaklanıyor.

Cevap şöyle olabilir: “Evet, telefon gibi görünüyor ama çok daha fazlası!” ya da “Evet, otomobil gibi görünüyor ama çok daha fazlası!”...

“TOGG” adlı yerli elektrikli otomobil markamızın CEO’su Gürcan Karakaş’ın bir röportajını okudum. “Dünya devleriyle ve yüzyıllık otomotiv markalarıyla nasıl rekabet edeceksiniz?” şeklinde bir soruya, büyük firmaların hâfızasının ve üretim alışkanlıklarının kendilerine yük olduğunu ifade ederek, yeni bir şey yapmak için eski tecrübelerin her zaman yararlı olmayabileceğini belirtiyor. Bu yaklaşım dikkat çekici!

Devamında diyor ki, “Türkiye’deki TOGG ekibinde de içten yanmalı ya da geleneksel otomobil üretim geleneğinden gelen kişi ya da firmalardan ziyâde, yepyeni bir şey üretmek için, düşüncesinde ve hayâl gücünde sınırlar oluşmamış, çok farklı alanlardan insanları bir araya getirdik”.

Burada ilgimi çeken husus şu: Yeni bir şey yapacaksanız, düşünme, tasarlama, hayâl etme ve geliştirme yeteneklerini bir konuya özel olarak sınırlandırmamış kişileri bulmalısınız.

Karakaş şöyle izah ediyor bunu: “Çünkü bizim yapacağımız şey sadece bir otomobil değil! Elbette direksiyonu, tekerlekleri, kaportası var ama bu, kesinlikle bildiğiniz gibi bir otomobil değil!”

Böyle anlatınca Gürcan Karakaş, aklıma telefonun serüveni geldi. Kırklı yaşlarda olmama rağmen çevirmeli telefonları, postaneden randevu alıp santrale bağlanmaları gördüm. Sonra tuşlu telefonlar geldi, sonra telsiz telefonlar geldi, sonra cep telefonları geldi. En sonunda da akıllı telefonlar var ellerimizde...

Telefonun serüvenindeki iki aşama, insana sıçrama yaptırdı bence. Birincisi mobil telefonun bulunması -ki insanı mekândan bağımsız hâle getirdi-... İkincisi ise, akıllı telefonların çıkması -ki elimizdeki telefonlar birer bilgisayara dönüştü-...

Akıllı telefonların çıkmasının da bana göre en az cep telefonlarının çıkması kadar, hattâ daha büyük etkileri olduğunu söyleyebilirim.

Akıllı telefonlar çıkana kadar cep telefonu ya da çevirmeli telefonların hepsi aynı işi görüyordu. Sadece telefondular. Sesli haberleşmeye yarayan yani konuşma amacı taşıyan araçlardı. Oysa akıllı telefon, iletişimde çığır açtı. Öyle ki, birçok farklı uygulamanın bulunduğu, e-posta, sosyal medya, fotoğraf, video, harita, sesli erişim, arama motorları ile bilgiye erişim, ulaşım, bankacılık işlemleri, iş, okul, eğitim, oyun, haber plâtformu ve ofis gibi neredeyse her şeye dönüştü. Yani akıllı telefonların bugün en küçük fonksiyonunun belki karşılıklı konuşma yapılabilmesi olduğunu söyleyebiliriz. Öyle büyük fonksiyonları olan bir cihaz hâline geldi ki geçmişe göre tahmin edilemeyecek bir konumda...

Yani TOGG CEO’su Gürcan Karakaş’ın, “Eski alışkanlıklar yeniyi yapmak için engel olabilir” derken ne demek istediğini anlatmak üzere telefonun hikâyesi örnek anlamda çok uygun bence.

Şöyle örneklersek de herhâlde yanlış olmaz: Meselâ normal bir telefon ya da cep telefonuyla bir akıllı telefonun arasındaki fark ne kadarsa, klâsik içten yanmalı otomobil ile elektrikli akıllı otomobilin farkı da o kadar olacak!

Nasıl ki akıllı telefon çıkana kadar Ericsson, Nokia gibi telefon markaları cep telefonu pazarında liderken bir anda demode olarak geleneksel üretim ve pazarlama alışkanlıklarının kurbanı oldular ve yeni anlayışa uyum sağlayıp olayı fark edene kadar cep telefonu pazarı Apple’ın ürettiği iPhone marka akıllı telefonun eline geçmişse, bu da öyle...

(iPhone, bir süreliğine neredeyse tekel konumundaydı pazarda!)

Alışkanlıkları unutturmak için yeniyi tasarlamak

Türkiye, küresel pazarda doğmak üzere olan yepyeni bir ürün ve teknoloji dünyasına hazırlık yapıyor. Anlaşılan, bugün hayâl edilen ve üretilmek istenen ürün sadece yerli, millî ve elektrikli bir otomobil değil. Öyle ki, hızla eskiyi unutturacak, bir anda moda olacak, alışkanlıkları değiştirecek, otomobil anlayışını tersyüz edecek bir ürün olarak anlıyorum niteliğini.

Nasıl ki bugün akıllı telefonların en basit özelliği aynı zamanda telefon olarak konuşma sağlaması, işte yeni nesil elektrikli araçların en sade ve normal özelliği de, aynı zamanda bir yerden bir yere gidilebilen bir yaşam aracı niteliği olacak.

Akıllı telefonun aynı zamanda bir “telefon” olması gibi, elektrikli akıllı otomobiller de aynı zamanda bir “otomobil” olacak anlaşılan.

Yeni nesil bir devlet olarak Türkiye, şaşırtmaya devam edecek!

Çünkü bir devletten daha fazlasıdır Türkiye; bir milletten daha fazlasıdır Türkler!

Sadece bir ürün ya da üretim anlayışı için değil, her konu için bakış açısını değiştirmeden yeni şeyler düşünmekteki zorlukları anlatan iyi bir örnek olduğu için TOGG ve Gürcan Karakaş’ın söylediklerine değindim.

Örneğin, düne kıyasla bugün yepyeni bir Türkiye var. Bugünün Türkiye’si, eskiye kıyasla ve farklı olarak gücünü, konumunu, etkisini ve kapasitesini fark etmiş, ürettiklerini tecrübe etmiş, yeni bir yönetim ve iktidar etme anlayışı ile varlığını gösteriyor.

Peki, bu yönetim ve iktidar anlayışı kendiliğinden mi oluştu? Elbette hayır! Bugünlere gelirken, zorlukları ve acıları beraber yaşadık. Bu noktaya ulaşılması, başta Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan olmak üzere, milletimize ve Türkiye’ye inanan kadrolarla ve elbette bizzat milletimizin iradesi ve desteğiyle mümkün oldu.

Bir şekilde bugüne ulaşıldı ama bugün, Türkiye çevresel engelleri aşmak ve sıçrama yapmak için enerjisini toplamaya çalışan bir aslan gibi sakin ve dikkatli. İç ve dış düşmanların tüm tehdit, saldırı, tuzak ve ihanetlerine rağmen haklı mücadelesinden geri dönmeyecek kadar da kararlı.

İçinde bulunduğumuz dönemde küresel sistem yepyeni bir dünya düzenine eviriliyor. Türkiye ise bir yandan kendisini yenilerken, diğer yandan da yeni bir devlet anlayışı ile alışılmışın ya da beklenenin dışında bir çevresel ve bölgesel konumlanmayı inşâ ediyor.

Gürcan Karakaş’ın dediği gibi, yeni bir bakış için alışılmışın dışında kalmak gerekiyor. Yeni Türkiye’nin tavrını ve reflekslerini kurgulamak için de sınırları zorlamak gerek. Yani geleneksel devlet tavrı, geleneksel bürokrasi, geleneksel iş şekli ile yeni bir Türkiye anlayışı inşâ etmek kolay değil. İşte bu yüzden eskinin tecrübesi ve hâfızası, yeniyi kurmak için her zaman avantaj olmayabiliyor.

Diğer yandan, bin yılı aşkın devlet geleneği ve yaklaşık 100 yıllık Cumhuriyet tecrübesi ile bugüne ulaşan Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin liderliği, Sayın Karakaş kadar avantajlı değil. Çünkü yeni bir otomobil olan TOGG’u yapmak için uygun insanları işe alarak yeni bir ekip kurabilirsiniz ama ülkeyi ve devleti yeniliklere hazırlamak hususundaki imkânlarınız daha sınırlı!

Türkiye’nin devlet aklı ve lideri olarak Sayın Cumhurbaşkanımız, var olan bir devlet sistemi içinde mevcût kurumlar ve kadrolarla yepyeni bir anlayışı inşâ etmeye çalışıyor. Bu gelişim ve dönüşüm zaman alabilir, ancak kaçınılmaz ve ertelenemez bir şekilde Yeni Türkiye’nin iddialı pozisyonuna inanan siyasetçi ve bürokratik kadroların hızla bu durumu içselleştirmeleri gerekecek.

Çevremizde olanları düşününce, Doğu Akdeniz’de karşı karşıya geldiğimiz Fransa, Mısır, İsrail, BAE’nin yanında Suriye, Irak, Ermenistan ve Yunanistan ile sınırlarımızdaki tehditler bir tarafa, AB’nin Türkiye karşıtı pozisyonu, ABD seçimleri ve Biden’in itirafları gibi sayısız dinamiğin merkezinde bir ülke olarak, hareket hâlinde işleyen bir dönüşümü inşâ etmeliyiz.

Hep birlikte, millet olarak, geleceğin Türkiye’sine inanmalı ve birlikte başarmalıyız. Nasıl ki bugünün Türkiye’si düne göre çok ilerideyse, yarının Türkiye’si de bugüne göre çok ama çok daha güçlü, bağımsız ve ilerlemiş olmalı, olacak.

Geleceğin Türkiye’sinde, yerli ve millî elektrikli otomobilimizin başarıları gibi pek çok başarılı işi görüp yaşayacağız. TOGG ile olacağı gibi, pek çok konuda benzeri başarıları gelecekte daha sık yaşayacağımıza yürekten inanıyorum.

Birer ürün olan telefon ve otomobildeki değişimin baş döndürücü hâlleri ve etkilerine bakınca, bu dönüşümlerin devletler için ne tür fırsatlar aralayabileceği konusunda bir sınır yok.

Devletimiz, kurumlarımız, kadrolarımız, milletimiz ve şirketlerimizle ülkemiz, tüm altyapısıyla büyük bir küresel dönüşüm dalgasının üzerinde. İşte bu küresel dalgayı yakalayan millet ve devlet, geleceğin devleti ve milleti olarak zamanın rûhunu inşâ edecek!

Türkiye olarak, dünyanın değişim dalgasını yakalama potansiyeli olan en önemli aktörlerden biriyiz. Buna inanırsak, başarı ve gelecek hepimizin olacak inşallah!