
ON beş aydır İsrail’in yürüttüğü ve medeni (!) dünyanın canlı olarak izlediği Gazze’deki katliam, nihayet Hamas’ın zaferi ile sonuçlandı. Şükürler olsun!
Popüler ifadeyle bu “epik zaferin” bedeli Gazze ve insanlık için çok ama çok ağır oldu. El kadar Gazze neredeyse yerle yeksan edildi ve çoluk, çocuk, kadın, yaşlı, genç demeden 50 binden fazla şehit verildi. Daha yıkılan binaların altında kaç insan kaldı, bilen yok.
Her zaferin elbette bir bedeli olur. Gazze bu bedeli ziyadesiyle ağır ödedi maalesef. Allah o kardeşlerimizin şehadetlerini kabul etsin ve en güzel mâkâmlarla mükâfatlandırsın inşallah.
Peki bizim imtihanımız ne olacak? Gazze’de on beş ay boyunca insanlık tarihinin nadir gördüğü/ görebileceği bir katliamı izlerken nasıl bir pozisyon aldık? Gazze için ne yaptık, daha fazla ne yapabilirdik? İnanıyorum ki, bizim imtihanımız Gazzeli kardeşlerimizin imtihanlarından çok daha çetin olacak.
Çok basit bir boykot eylemi (aslında eylemsizliği) için bile kılını kıpırdatmayanlar ruz-i mahşerde bunun hesabını nasıl verecek? Gazze bu imtihanda kazandı, peki ya biz?
Tüm dünya Siyonist Yahudilerin tarih boyunca ülkeden ülkeye neden sürüldüklerini anladı
İsrail’in hesabı, 2024 yılbaşına kadar Gazze’yi yerle bir etmek, Hamas’ın kökünü kurutmaktı. Elbette tüm rehinelerini de kurtarmış olmak. Ama Tel Aviv’deki hesap Gazze’yi tutmadı. Hamas’ın bir avuç mücahidi, tüm Batı’nın ve elbette ABD’nin şartsız-şurtsuz desteklediği İsrail ordusunun tabansız askerlerine Gazze’yi dar etti. İsrail bu on beş ay boyunca kalleşçe ve kancıkça Gazze’yi ABD’nin verdiği mühimmatla havadan bombalayabildi sadece. Fazlası değil. Çoluk, çocuk, kadın, kız, cami, kilise, hastane, okul, çadır demeden havadan bombaladı. On beş ay boyunca…
İlk Gazze hastanesi bombalanıp yerle bir edildiğinde ve 500 masum sivil şehit verildiğinde bile, o bombayı hastaneye Hamas’ın attığını söyleyen İsrail aparatları çıkmıştı bu memleketten. Bir taraflarını yırtarak ancak uçakla atılması mümkün olan ABD yapımı bombanın Hamas tarafından atıldığını iddia ve ispat etmeye çalışmışlardı günlerce.
Gazze’de ayakta ve hasarsız tek hastane kalmayınca kapandı ancak büzüşesice ağızları.
Bunca kalleşçe bombardımana, katliama, insanlık suçlarına ve medeni (!) dünyanın tüm desteğine rağmen İsrail Gazze’de bir milim ilerleyemedi. Hamas’ın direncini kıramadı. Ve elbette bir tek rehinesini bile kurtaramadı.
Su katılmamış rezil bir yenilgi bu. Çok aşağılayıcı bir mağlubiyet…
Gazze’de 50 binden fazla insan şehit edildi ama insanlık kazandı, çelik gibi iman kazandı, benzeri görülmemiş azim ve kararlılık kazandı, iyiler kazandı, Hamas kazandı…
Hedef Gazzelileri tümden yok etmekti ama tüm dünya Gazzeli oldu. Caddeleriyle, sokaklarıyla, köprüleriyle, stadyumları, AVM’leri ile… Ve tüm dünyanın gözündeki “mağdur Yahudi” imajı tuzla buz oldu. Tüm dünya Siyonist Yahudilerin ne kadar vahşileşebileceklerini ve tarih boyunca ülkeden ülkeye neden sürüldüklerini gördü, anladı.
İsrailli yöneticileri, askerleri, hatta vatandaşları ve hatta destekleyicileri için yeryüzünde güvenli ve huzurlu bir yer kalmadı artık. Gittikleri her yerde hak ettikleri muameleyi görmeye başladılar.
İsrail ile birlikte ABD, AB ve medeni(!) dünyanın tamamı, tüm insan hakları normları ve değerleri ile birlikte kaybetti. Rezil rüsva oldular.
On yıllar boyunca İsrail’e karşı sadece havlayan, bir kere bile ısırmayan İran ve onun satılmış vekil güçleri Hizbullah kaybetti. Hamas canla başla İsrail ile savaşırken, İran ve Hizbullah’ın İsrail ordusuna bir tek sapan taşı bile attığına şahit olmadık. İsrail’e yönelik yalandan yaptıkları tiyatro mesabesindeki saldırılarda bile sadece Müslüman öldürdüler. Bir tek İsraillinin burnu bile kanamadı.
Elbette bu listeye kukla Mahmut Abbas’ı da eklemek lazım. Kardeşleri Gazze’de katliama uğrarken Abbas kuklası, ABD ve İsrail’e yaltaklanmakla meşguldü. Ne rezil bir meşguliyet…
Gözyaşları içerisinde Allah’a yalvaran Gazzeli çocuklar kazandı. Ebabiller filleri bir kez daha yendi. Ve bu zaferi görmek bu gözlere de nasip oldu, çok şükür.
Darısı, muştusunu Devlet Bahçeli’nin verdiği Kudüs’e ve Mescid-i Aksa’ya inşallah. Derin devlet aklının dünyaya ilan etmek istediği şeyleri Bahçeli’nin ağzından duyurduğuna daha önce de şahitlik etmiştik zira. Allah’ım, sen mevzuyu biliyorsun. Âmin!
CHP’nin dış politika anlayışı, bu ateşkesi sağlayan domino etkisini sonuna kadar engellemek üzerine kuruluydu
Bir kere şunu net olarak söyleyelim: İsrail’in kazanacağına dair en ufak bir ümit kalsaydı, bu savaş, bu katliam ASLA bitmezdi, son Gazzeli de katledilene kadar sürerdi. Sonuna kadar -küçük de olsa- o ihtimal için mücadele verirdi İsrail ve onun aşağılık destekçileri. Topu birden yenildiler ebabillere ve ateşkes ilan etmek zorunda kaldılar, net!
Ateşkes ile on beş aylık bu alçak ve kahpece savaş -aslında soykırım demeliydim- sona erdi çok şükür! Ancak şimdi de Hamas’ın bu zaferinden rol çalma, selden kütük kapma savaşı başladı.
Bu “kütük kapma yarışının” ilk iki yarışanı elbette Biden ile Trump. Kime sorsanız ateşkesi kendisi sağlamış!
Birisi on beş ay boyunca senatosundan İsrail’e 50-60 milyar dolar nakdi yardım ile birlikte gemiler ve uçaklar dolusu bomba desteği sağlayan, Dışişleri Bakanı’nı “bir Yahudi olarak” Netanyahu’nun sırtını sıvazlamaya gönderen, yüzyılın katili Netanyahu’yu senatosunda konuşturup 50-60 kez ayağa kalkarak alkışlatan eli kanlı bunak Joe Biden!
Diğeri de daha henüz koltuğa oturmamış, önceki başkanlık döneminde Kudüs’ü İsrail’in başkenti ilan eden, aynı zamanda kıdemli başdanışmanı da olan damadı Jared Kushner ile İsrail politikalarını şekillendiren, İsrail’i sürekli şımartan, ağlama duvarında kipalı pozlar veren ve yeniden başkan seçilince Gazze’ye ve Ortadoğu’ya cehennemi yaşatacağını vaat eden Donald Trump!
İkisinin de bu ateşkese etkisi ancak sıfırın toplamada, birin de çarpmadaki etkisi kadardır. Daha fazlası değil.
Bu kütük kapma yarışına Türkiye’den katılan iddialı bir yarışmacı daha var: Özgür Özel!
Ateşkes ilan edildikten hemen sonra paylaştığı tivitine bakınız Özgür’cüğüm neler söylüyor: “Gazze’deki katliamların son bulması için ulusal ve uluslararası her platformda çağrıda ve diplomatik girişimlerde bulunduk.”
Bak sen! Daha düne kadar Hamas’a terör örgütü diyen Özgür’cüğüm meğer ulusal ve uluslararası platformlarda çağrılar ve diplomatik girişimlerde bulunmuşmuş! Bundan bizim niye haberimiz yok acaba?
Özgür’cüğüm o platformlarda Hamas’ın terör örgütü olduğunu söylemiş olmasın sakın! Zira partisinden İBB olarak seçilen Ekrem İmamoğlu da CNN International’ı İstanbul’a davet etmiş, sahil boyunda yürürken bir taraftan da CNN kamera ve mikrofonlarına Hamas’ın terör örgütü olduğunu söylemiş ve Hamas’ın İsrail’e yönelik saldırısından büyük üzüntü duyduğunu dile getirmişti.
Al birini, vur ötekine…
CHP’nin dış politika anlayışı, bu ateşkesi sağlayan domino etkisini sonuna kadar engellemek üzerine kurulu oysa.
Arkasında ABD’nin sınırsız desteği varken bile Hamas’la baş edemeyen İsrail’in, ABD desteği olmadan bu savaşı sürdürmesine imkân da yok, ihtimal de. Bu denkleme, bölgeye ağırlığını koyan Türkiye’yi ve Bahçeli’nin Mescid-i Aksa açıklamalarını ekleyiniz lütfen. İsrail için deniz bitmiştir ve bir cisim yaklaşmaktadır.
Siyonist ağızlarıyla “Türkiye İsrail ile ticareti kessin!” diye çemkiren zevat, az biraz utanırlar mı acaba?
Suriye’deki hamlelerimiz, Türkiye olarak ülkemizi bölgenin kilit ülkesi hâline getirmiştir. Artık Suriye’nin yönetiminde, İsrail’in uşağı olmuş ve işgal edilen Golan Tepeleri’ne rağmen İsrail’e bir taş atmamış, bunun yerine bol bol Sünni Müslüman katletmiş Esad’ın ve İran’ın -daha doğrusu İsrail’in- piyonu Hizbullah’ın yerine, Türkiye’nin desteklediği yeni bir yönetim var.
Oysa bu yeni yönetim de -yani HTŞ- SMO ile birlikte CHP’ye göre bir terör örgütü. Ama elbette yakın zamana kadar Suriye’nin üçte ikisini işgal etmiş olan YPG terör örgütü değil. Çünkü CHP’nin elinde YPG’nin terör örgütü olduğuna dair bir bilgi veya bir belge yok!
Hem “YPG bize mi saldıracak canım? Onlar bölgelerini koruyan silahlı bir oluşum”.Yerseniz…
Suriye’de tarih ve coğrafya yeniden şekillendirilirken, “Suriye’de ne işimiz var?” diye soranlar da, sınır ötesinde asker bulundurmaya ilişkin tezkere için Gazi Meclis’te yapılan oylamaya HDP ile birlikte firesiz ve kemiksiz “Hayır” diyen de kendileriydi.
Bitti mi? Hayır!
Esad, İran ve Rusya’ya yaslanıp, gemi azıya alıp, halkını katlederken, türlü zulüm ve işkenceler uygularken, hapishanelerinde insanları preslerde ezip, hızarlarda kesip, asit kuyularında eritirken -ne de kolay yazılıyor bunlar, hayret!-, CHP birkaç sefer bu katil Esad’ın ayağına heyetler göndermişti.
Yıllardır Suriye’den kaçmak zorunda kalmış geçici sığınmacılar üzerinde tepinen, bu mazlumlar üzerinden yürüttükleri pespaye siyasetle üç beş oya tamah eden yine bunlar.
Esad’ın bavulunu toplayıp, Rusya’ya kaçtığı saatlerde, Erdoğan’a ve Hükümete Esad ile acil görüşme yapılmasını öneren yine bu kafa.
Gazze’de katliam sürerken sosyal medya platformunda “Filistin benim meselem değil!” ya da “Onlar da topraklarını satmasalardı” yahut “Araplar bizi arkadan vurdu” diye İsrail’e yanlayan, düzenlenen Gazze’ye destek yürüyüşlerine bin bir türlü galiz küfürler eden CHP seçmenini ve yazar-çizer tayfasını da bu paranteze almak yerinde olacaktır.
O yüzden, konu dış politika olunca CHP kanadı susmasını bilse daha yerinde olacaktır.
Gazze’deki ateşkesi getiren en önemli süreçlerden birisi elbette Türkiye’nin bölgeye ağırlığını koymasıdır.
Zaten ateşkes açıklandıktan sonra Hamas’ın yaptığı paylaşımda teşekkür ettiği ülkelerin başına Türkiye’yi yazması boşuna değildir.
O yüzden Özgür’cüğüm’e “pışık” demek istiyorum. (Yahu, ben burada ironi olsun diye “pışık” yazarken bile kendimi pespaye hissettim. Adam kürsüden “pışık” dedi, iyi mi?)
Umudum odur ki… Siyonist ağızlarıyla “Türkiye İsrail ile ticareti kessin!” diye çemkiren zevat, az biraz utanırlar kendilerinden, Hamas’ın bu mesajından sonra. Henüz o hislerini aldırmadılarsa tabii.
İsrail için deniz bitmiştir ve bir cisim yaklaşmaktadır
Gelelim asıl mevzuya...
Bu ateşkesin yangından mal kaçırır gibi alelacele ilan edilmesinin en önemli nedenlerin başına Los Angeles yangınlarını yazıyorum ben.
Şöyle ki: ABD’deki sağduyu sahibi ya da geçimini kıt kanaat sağlayan vatandaş uzunca bir süredir ödedikleri vergilerin kendi refahları için değil İsrail’in soykırımına destek vermek için kullanılmasından şikayetçiydi.
Hatta “Verdiğimiz vergilerimizle bu soykırıma ortak oluyoruz” diyen birçok ABD vatandaşının serzenişini bizzat işitti bu kulaklar.
Bu katliam boyunca ABD, İsrail’e 50-60 milyar dolar nakdi destek sağladı. Yapılan silah ve mühimmat yardımları bu rakama dahil değil üstelik.
İsrail her sıkıştığında Biden da Senato’yu sıkıştırdı ve milyarlarca dolarlık yardım paketleri çıkardı İsrail için; İsrail’in on beş aylık katliamlarına bilakaydüşart (şartsız, şurtsuz) destek verdi, ortak oldu. En az Netanyahu kadar Biden’in elleri de kanlıdır.
Los Angeles yangınlarında şu ana kadar 12 binden fazla ev, 23 bin dönümden fazla alan yandı, bitti, kül oldu. Yangın hâlâ söndürülebilmiş hatta kontrol altına alınabilmiş değil. Yani Gazze’den fazla toprağı yandı ABD’nin.
Şu ana kadarki yangınlarda ABD’nin kaybı ise 200 milyar doları aştı. Yani katliam yapması için İsrail’e gönderilen paranın neredeyse 4 katı bu rakam.
Evi yanan vatandaşlara ADB hükümetinin yaptığı yardım ise kelle başı sadece 770 dolar. ABD hükümeti, vatandaşlarına bu verilen paraları bozdurup bozdurup idareli şekilde harcamalarını tavsiye etmiş. Şaka gibi! Bu parayla Los Angeles’te sadece iki gece otelde kalabilirsiniz.
Depremlerde, yangınlarda, sellerde ağızlarını şişire şişire Erdoğan ve hükümetine çemkirenlere Los Angeles’e yerleşmelerini tavsiye edelim bu arada!
Şerait böyle olunca -ve kesinlikle mecburiyetten- ABD’den İsrail’e uzanan hortumun musluğu kapatılmak zorunda kaldı. Zira ABD yanarken ve kendi vatandaşları desteğe muhtaçken, şu saatten sonra İsrail’e ABD’nin tek kör sentini bir Allah’ın kulu gönderemez.
Yoksa o yangın Washington DC’yi de yakar. Cayır cayır hem de. Oradan da komşu eyalet Pensilvanya’ya sıçrar, Allah muhafaza!
Gelelim İsrail kanadına… Arkasında ABD’nin sınırsız desteği varken bile Hamas’la baş edemeyen İsrail’in, ABD desteği olmadan bu savaşı sürdürmesine imkân da yok, ihtimal de.
Bu denkleme, bölgeye ağırlığını koyan Türkiye’yi ve Bahçeli’nin Mescid-i Aksa açıklamalarını ekleyiniz lütfen.
İsrail için deniz bitmiştir ve bir cisim yaklaşmaktadır.
İlâhî adalet her zaman öbür tarafa kalmıyor işte. ABD, yaktığının kat kat fazlasıyla yandı. Sırada İsrail var Allah’ın izniyle. Bir bakmışsınız bu sefer de Şam’dan sonra Kudüs valisini uyarır Ekrem’ciğim, “Karaambar Kamyoncular Derneği Başkanı olarak Kudüs’e gelişime niçin izin vermiyorsun?” diye… Neden olmasın?
FAV’a atın bekleyin siz.
Kalınız sağlıcakla efendim.