YAŞADIĞIMIZ çağ
itibariyle doğduğumdan beri sosyal medyayla, telefonla, bilgisayarla büyüdüm.
Yaşıtlarım gibi teknolojiyi bağımlılık veya ihtiyaç olarak değil, yaşamımın bir
parçası hâline geldiği için kullanıyorum. Benim için öğrenme, eğlenme ve zaman
israf etme makinası gibi teknolojik aletler. Fakat zararı da, yararı da sadece
bana dokunuyor.
Sosyal medyada kendi özgürlüğümü de,
başka insanların özgürlüğünü de biliyor ve ona göre davranıyorum. Bunu yaparken
fazla bir çaba sarf ettiğim söylenemez. Çünkü normal bir birey için sadece
sosyal medyada değil, bütün hayatında uygulanması gereken bir saygı ölçütüdür
özgürlüğün sınırlarını bilmek.
Geçen günlerde bir yemek tarifi videosuyla karşılaştım. Videonun sahibi, ev
hanımı genç bir kadın; çok güzel bir çekim ile aynı zamanda tarifi anlatarak
kurabiye yapıyor. Bu videonun altına gelen yorumlara baktığımda hakaret dolu
bir yoruma denk geldim. Yorumu yapan kişi, video sahibinin hemcinsi! Videoda
sesin gayet net çıkmasına rağmen, tarifi anlatan kişinin ses tonuna ve el
yeteneğine hakaret eden nefret dolu bir yorum yapmış. Mantığını kavrayabilmek
için videoyu tekrar izledim. Fakat bu kadar kırıcı bir yorum yapacak en ufak
bir detay bulamadım. Sadece on yedi yaşında genç bir kız olarak, bir
kadının hiç tanımadığı başka bir kadına bu kadar nefret söylemi içeren bir
yorumda bulunmasına hiçbir izah bulamadım.
Ne yazık ki bu olaylar sadece birkaç
tane ile sınırlı değil. Artık toplumumuzun büyük bir kesiminde böyle insanlar
var. Sosyal medyada ünlü bir kişinin, güzel bir genç kızın veya farklı cinsel
tercihleri olan insanların paylaşımlarının altına yapılan bu mânâsız yorumların
sayısı giderek artmakta. Adına "siber zorbalık" denilen bu
davranışlar bütününe devletin belli birimleri ve toplumsal kuruluşlar çeşitli
önlemler almaya ve farkındalık yaratmaya çalışıyorlar. Fakat saygısızlığı ve
nefreti içinde barındıran insanlardan daha da önemlisi, mağdur olan kişinin ruh
hâli…
Elle tutulur hiçbir neden olmamasına
rağmen kişiliğine, görüntüsüne, ailesine ve değerlerine hakaret edilen bu
insanlar ruhsal olarak çeşitli sıkıntılar yaşıyorlar. Araştırmalar, siber zorbalığın
mağdurları üzerinde ciddî sonuçlara yol açtığını kanıtlıyor. Siber zorbalığa
maruz kalan insanlarda özgüven düşüklüğü, intihar eğilimi, duygu durumunda
bozukluk gibi pek çok rahatsızlık meydana geliyor. Klavyenin başında birkaç
tuşa basarak, bir insanın hayatında bu denli büyük bir etki bırakmaya kimin
hakkı var?
Genç bir kızın güzelliğinden utanır
hâle gelmesini, bir gencin hormonlarına hâkim olamamasını bir suç gibi
görmesini veya bir ev hanımının muhteşem tarifler yaparken kendini beceriksiz
gibi hissetmesini sağlayacak kadar kötü kalpli olamazsınız!
Fiziksel şiddetle mücadele edildiği kadar,
teknolojik şiddetle de mücadele edilmelidir. Bunun için çalışmalar yapılmış, yapılıyor
da. Bu çalışmalarda toplumun bilinçlendirilmesi çok önemli! Yaptığı yorumların
ve paylaşımların öneminin farkında olmayan, söylenenleri hikâye gibi dinleyen
bir kitleye, davranışlarının insan hayatı üzerindeki olumsuz etkisinin
anlatılması ve bilinçlendirilmeleri gerekli!
21’inci yüzyılda yaşayan bireyler
olarak hayatımızın her alanında kullandığımız sosyal medyayı doğru bir biçimde
kullanarak başka insanlara zarar vermekten kaçınmalıyız. Normal hayatta nasıl
düşünerek konuşmamız gerekiyorsa, teknolojik ortamlarda da düşünerek paylaşım ve
yorum yapmalıyız. Gittikçe mekanikleşen dünyada bir kalbimiz olduğunu unutmadan
davranırsak, teknoloji çağının nimetlerinden daha iyi faydalanabiliriz.
Makineler makine, bizler de insan olarak kalırsak, hizmet alan taraf
olabiliriz. Aksi takdirde kendi paramızla köle olmaktan ileriye gidemeyeceğiz.
Bize verilen akıl nimetini
kullanarak, kalp nimetini unutmayarak, teknoloji nimetinin kölesi olmadan
yaşayabilirsek, bazı şeyler daha normal olacak. Unutmayalım!