Teknolojik şiddet

Gittikçe mekanikleşen dünyada bir kalbimiz olduğunu unutmadan davranırsak, teknoloji çağının nimetlerinden daha iyi faydalanabiliriz. Makineler makine, bizler de insan olarak kalırsak, hizmet alan taraf olabiliriz. Aksi takdirde kendi paramızla köle olmaktan ileriye gidemeyeceğiz.

YAŞADIĞIMIZ çağ itibariyle doğduğumdan beri sosyal medyayla, telefonla, bilgisayarla büyüdüm. Yaşıtlarım gibi teknolojiyi bağımlılık veya ihtiyaç olarak değil, yaşamımın bir parçası hâline geldiği için kullanıyorum. Benim için öğrenme, eğlenme ve zaman israf etme makinası gibi teknolojik aletler. Fakat zararı da, yararı da sadece bana dokunuyor.

Sosyal medyada kendi özgürlüğümü de, başka insanların özgürlüğünü de biliyor ve ona göre davranıyorum. Bunu yaparken fazla bir çaba sarf ettiğim söylenemez. Çünkü normal bir birey için sadece sosyal medyada değil, bütün hayatında uygulanması gereken bir saygı ölçütüdür özgürlüğün sınırlarını bilmek.
Geçen günlerde bir yemek tarifi videosuyla karşılaştım. Videonun sahibi, ev hanımı genç bir kadın; çok güzel bir çekim ile aynı zamanda tarifi anlatarak kurabiye yapıyor. Bu videonun altına gelen yorumlara baktığımda hakaret dolu bir yoruma denk geldim. Yorumu yapan kişi, video sahibinin hemcinsi! Videoda sesin gayet net çıkmasına rağmen, tarifi anlatan kişinin ses tonuna ve el yeteneğine hakaret eden nefret dolu bir yorum yapmış. Mantığını kavrayabilmek için videoyu tekrar izledim. Fakat bu kadar kırıcı bir yorum yapacak en ufak bir detay bulamadım. Sadece on yedi yaşında genç bir kız olarak, bir kadının hiç tanımadığı başka bir kadına bu kadar nefret söylemi içeren bir yorumda bulunmasına hiçbir izah bulamadım.

Ne yazık ki bu olaylar sadece birkaç tane ile sınırlı değil. Artık toplumumuzun büyük bir kesiminde böyle insanlar var. Sosyal medyada ünlü bir kişinin, güzel bir genç kızın veya farklı cinsel tercihleri olan insanların paylaşımlarının altına yapılan bu mânâsız yorumların sayısı giderek artmakta. Adına "siber zorbalık" denilen bu davranışlar bütününe devletin belli birimleri ve toplumsal kuruluşlar çeşitli önlemler almaya ve farkındalık yaratmaya çalışıyorlar. Fakat saygısızlığı ve nefreti içinde barındıran insanlardan daha da önemlisi, mağdur olan kişinin ruh hâli…

Elle tutulur hiçbir neden olmamasına rağmen kişiliğine, görüntüsüne, ailesine ve değerlerine hakaret edilen bu insanlar ruhsal olarak çeşitli sıkıntılar yaşıyorlar. Araştırmalar, siber zorbalığın mağdurları üzerinde ciddî sonuçlara yol açtığını kanıtlıyor. Siber zorbalığa maruz kalan insanlarda özgüven düşüklüğü, intihar eğilimi, duygu durumunda bozukluk gibi pek çok rahatsızlık meydana geliyor. Klavyenin başında birkaç tuşa basarak, bir insanın hayatında bu denli büyük bir etki bırakmaya kimin hakkı var?

Genç bir kızın güzelliğinden utanır hâle gelmesini, bir gencin hormonlarına hâkim olamamasını bir suç gibi görmesini veya bir ev hanımının muhteşem tarifler yaparken kendini beceriksiz gibi hissetmesini sağlayacak kadar kötü kalpli olamazsınız!

Fiziksel şiddetle mücadele edildiği kadar, teknolojik şiddetle de mücadele edilmelidir. Bunun için çalışmalar yapılmış, yapılıyor da. Bu çalışmalarda toplumun bilinçlendirilmesi çok önemli! Yaptığı yorumların ve paylaşımların öneminin farkında olmayan, söylenenleri hikâye gibi dinleyen bir kitleye, davranışlarının insan hayatı üzerindeki olumsuz etkisinin anlatılması ve bilinçlendirilmeleri gerekli!

21’inci yüzyılda yaşayan bireyler olarak hayatımızın her alanında kullandığımız sosyal medyayı doğru bir biçimde kullanarak başka insanlara zarar vermekten kaçınmalıyız. Normal hayatta nasıl düşünerek konuşmamız gerekiyorsa, teknolojik ortamlarda da düşünerek paylaşım ve yorum yapmalıyız. Gittikçe mekanikleşen dünyada bir kalbimiz olduğunu unutmadan davranırsak, teknoloji çağının nimetlerinden daha iyi faydalanabiliriz. Makineler makine, bizler de insan olarak kalırsak, hizmet alan taraf olabiliriz. Aksi takdirde kendi paramızla köle olmaktan ileriye gidemeyeceğiz.

Bize verilen akıl nimetini kullanarak, kalp nimetini unutmayarak, teknoloji nimetinin kölesi olmadan yaşayabilirsek, bazı şeyler daha normal olacak. Unutmayalım!