NURETTİN Topçu, kültür ve
teknik konusunda bir yerde şöyle der: “Türk’ü Müslümanlıktan ayırmak
imkânsızdır. Bu, suni ve zoraki bir tasavvur olur. Denemelerin muvaffakiyetsizliği
de meydandadır. Çünkü İslâm, yalnız secde hâlinde değil, secdeye eğilen
başımızdadır. Yalnız camide değil, ezan sesleriyle dolan evlerimizdedir. Yalnız
Kur’ân’da değil, onunla nurlanan yüzlerimizdedir. Onu imhaya çalışanlar
bilmelidirler ki, bu ev yıkılmaz, bu baş koparılmaz, bu yüz, yüzlerimizden
çalınmaz.”
Topçu,
bu ifadeleriyle kültürümüzün unsurlarını ortaya koymuş oluyor. Filhakika bir milletin
kendi köklerine bağlı kalarak yaşaması, geleneksel yapıyla birlikte yeniliklere
de açık kalarak bir bütünlük içinde mümkündür. Bir milletin kültürü, tarih
içinde meydana gelen ilim, felsefe, sanat ve dinî değer hükümleridir. İnsanı
merkeze alan ve başarıdan başarıya koşan, kendi ruh kabiliyetidir.
Teknik
de kültürün bir parçası olduğuna göre, Avrupalıların hâkim olduğu bu alan, bir
şekilde ülkeleri etkilemektedir. Bir ülke için belki de en önemli saiklerden
biri de teknikle birlikte toplumların içine giren ve süreç içinde ortaya çıkmış
kültürel yozlaşmaya sebep olan gelişmelerdir.
Teknik,
bütün fertlerin ulaşmak istediği yenilik, kolaylık ve üretimde başarı gibi
unsurları da taşır. Tekniğe kimse karşı bir duruş geliştirmez. Geliştirmesi de
beklenmez ve istenmez. Teknikten faydalanmak, insanlığın ilerlemesine ve
gelişmelerine de katkılar sağlar. Mevzu, teknikle birlikte kültürel bir
erozyonu görebilmek ve dikkat çekmektir.
İnsanlar
teknolojiyi kullanıyor. Çağın gereklerindendir. Elzemdir de. Genelleme yapmak
gerekirse, Batılılar teknolojik ürünleri ticarî ve faydalanmak amaçlı olarak
imâl etmektedirler. Bir ürünün, aslî amaçları dışında kullanıldığında bir
yararı olmaz. Ancak zaman alması, vaktin boşa geçirilmesi açısından
düşünüldüğünde zararı da olabilir. İnsan önemsiz işlerle uğraşırsa, önemli olan
ne varsa kaçırır. Bizde de hayata bir şekilde giren teknoloji, insanların bir
kısmını ilgilendirse de bütün topluma sirayet ediyor. Teknolojik gelişmeler başlı
başına bir mesele hâlinde (olumlu ve olumsuz sonuçları itibariyle) iken, bir de
bunun ortaya çıkaracağı kültür değişmeleri açısından olumsuzluklar olmaktadır.
Yani teknolojik değişmenin kültür değişmesindeki yerinin ne olabileceği iyi
düşünülmeli ve önlemler alınmalıdır.
Kültürü
geliştiren etkenler pek fazladır. Üst başlıklar malûm, yukarıda belirttik.
İlmin önemi de malûmdur, Sevgili Peygamberimiz (O’na selâm ve salât olsun),
“İlim öğrenmek, kadın erkek her Müslümana farzdır” buyurmaktadır.
Çağımızda
maalesef iyi gelişmeler olmuyor. Müslüman feraset sahibi olmalıdır. Türkiye,
özellikle 1970’li yılların sonlarından başlamak üzere çok hızlı ve geniş çaplı
bir değişim içindedir. Köklü ve geniş Türk kültürü de bu değişimin içindedir.
Erol Güngör’ün deyimiyle, “yerli kültür parçalanmıştır”. Bu bakımdan geçmiş
yıllarla kıyaslandığında, insanlar konfora alıştılar. Kazandıkları daha fazla…
Bedenen fazla yorgunluk yok. Çiftçinin etrafı neredeyse tamamen makineleşti.
Her şeye kafa yormuyor. Bir şeye kafa yormak ve yormamak, o şeyin muhteviyatına
bağlıdır. Boş işlerle daha fazla vakit geçirilir oldu.
Topçu’nun
ileri sürdüğü görüşler hâlâ geçerliliğini korumakla birlikte, ülkemiz insanı
kültürel açıdan büyük bir bozulma ve dağılma içindedir. Aile her alanda
kuşatılmaya devam ediyor. Yapılacak olan elbette Milli kültürü güçlendirmektir.
Biz,
Batı medeniyetinin teknolojisini almak yerine maddesine talip olduk. Batı bizi
teknolojisi ile ezmeye çalışırken, bizler de dünyanın zevkleri, aile hayatı,
her türlü sosyal ilişki, din, felsefe, sanat ve eğlence hayatında kendimize
göre yer almaya çalıştık. Ancak hiçbirini de ne millî kimliğimize, ne de dinî
inançlarımıza göre yerine getirebildik! İnanç uğruna verilen mücadelede
bedeller ödenmesine karşılık, İslâmî farzların yerini tarz modaları almaya
başladı. Dünün ilk başörtüsü mücadelesini verenler birer hanımdı, bugünse “başörtülü”
denildiğinde (tenzih ederek) her tipin her yerde arz-ı endam ettiğine şahit
oluyoruz.
Kültür
bir inançlar, bilgiler, duygular ve heyecanlar bütünüdür. Yani maddî değildir.
Fakat kültür ve madde birbiriyle öyle sarmaş dolaş oldular ki, genç hayatlar
maddenin ışıltılı rüyasında kendini çok farklı görmekte ve değişim
geçirmektedir. Bir Rus yazar, sanırım Oblamov, “İnsanlar yenilikleri gençlerden
öğrenir” diyordu. Farkındaysanız, gençler her şeyin taşıyıcısıdırlar. Onları
yönetenler ise vahşi Batı’nın kapitalistleri, Şark kurnazlığının alegorik
yansımalarıdır.
İlimdeki
ilerlemelerin Batı dünyasında büyük değişmeler ortaya çıkardığını bildiğimize
göre, bizde de büyük bir zihniyet değişikliğine yol açması beklenir. Teknolojik
gelişme herhangi bir engel tanımaz. Devamlılık, teknolojinin en önemli
özelliğidir. İnsan hayatı da zamanla ilerlese ve gerilese de teknolojiye ayak
uydurma çabası içindedir. Tesirleri itibariyle de çok defa kültür değişmeleri
nedeniyle çatışma hâlindedir. Günümüzde olduğu gibi… Örneğin cep telefonu, bir
yandan yararlı bir alet olmasına karşılık, gençlerde ve çocuklarda bağımlılık
yapıyor. Öğrencilerin kitap okumalarını engelliyor, derse çalışmakta zorluklar
yaşanıyor. Teknolojik gelişmelerin olumsuz kültür değişmelerine karşılık,
dolaylı ve doğrudan projeler geliştirilmesi kaçınılmazdır. Hiçbir cemiyet veya
toplum, teknolojinin kültür değişmelerine yansıyan hâline, tesirlerine bigâne
kalamaz! Halk kültürü devlet tarafından desteklenmeli ve olumsuz örneklere
karşı millî bir direnç oluşturulmalıdır.
Tamamen
de umutsuz olmayalım. Teknolojik gelişmeler sayesinde kültür de yeni güçler
kazanıyor. Kültür, daha kısa yoldan kitlelere ulaşıyor ve yayılıyor.
“Teknolojik gelişme” demek, üretimde verimlilik, zaman tasarrufu ve emekten
istifade etmek demektir. Yerinde kullanılmalıdır. Kültüre zarar vermemelidir.
Bunun için de yetkili ve etkililere önemli ve büyük görevler düşüyor! Yapılması
gereken çok!
Bugün,
düne göre önemli ölçüde kültür değişmesi yaşıyoruz. Dünden bakınca bugüne göre
kültürel durumumuz daha iyi idi. Yani kültürden gitgide uzaklaşıyoruz. Bu,
toplum hayatının her alanında oluyor. Erol Güngör, “Hâlbuki modern cemiyette,
hayatın maddî faaliyetleriyle manevî ihtiyaçlar sahası birbirinden gitgide ayrılıyor,
insanlar manevî faaliyetlere sırf maddî hayattan kaçmak için giriyorlar” der. O
hâlde modern hayattan manevî hayata geçişle birlikte karşılaşılan meseleler
konusunda fikirler geliştirilmelidir. Toplum yararına gösterilen yardımlar ve
iaşelere rağmen, toplumun kültürel hayatına bu ilgisizlik niye?
İnsanlık
teknikle, teknolojiyle sefaletten kurtulabilir; bu kurtuluşta millî kültür
zarar görmemelidir.