AFGANİSTAN’da ABD Hava
Kuvvetlerine ait uçakların tekerleklerine tutunup ülkedeki yeni durumdan kaçmak
isteyenleri gördüğümde aklıma, 16 Temmuz 2016 sabahında Türk Hava Kuvvetlerine
ait helikopterle Yunanistan’a kaçarak iltica eden sözde subay ama gerçekte
aşağılık FETÖ’cü teröristler geldi.
“Dünya
kamuoyuna intikam almamak ve diyalog kurmaktan bahsederek Afganistan’daki
idareyi eline alan, ancak bunun da öncesinde hem Sovyetler üzerinden Ruslara,
hem de son 20 yılda ABD’ye yenilmeyerek kendi toprakları için savaşmış ve
başarı elde etmiş olan ‘Taliban’ adlı Afganistanlı örgütün muhtemel vahşetinden
kaçmak psikozuyla cinnet getirenlerin tutundukları ve işgalciye ‘Gitme!’ der
gibi yalvardıkları o görüntüler mi daha acı, yoksa 16 Temmuz sabahı ülkesinin
helikopterini kaçırıp düşmanına sığınanların görüntüsü mü?” diye sorsalar, hiç
düşünmem, bizdeki besleme hainlerin neden oldukları görüntüyle cevap veririm.
Ne
yapacakmış Taliban? Kadınlara saygı gösterecekmiş, uyuşturucuyu
yasaklayacakmış, âdil bir hükûmet kurmak ve Afganistan’ın bütünlüğünü sağlamak
için gayret edecekmiş.
Ama
diyorlar ki, “Taliban yalan söylüyor olabilir”…
ABD
de demokrasi, özgürlük ve barış getirecekti, getirdi mi? ABD’nin yalanı ve
yalancı olduğu tescilli; ancak yalan söylediğinde dinden çıkacağını düşünen
zihniyetteki bir oluşumdan bahsediyoruz Taliban’a “Yalan söylüyor olabilir”
derken…
Taliban’ı,
ABD ve Rusya terörist olarak tanıdığı için terör örgütü listesine almış bir
ülkeyiz. ABD, Mısır başta olmak üzere, var olduğu her ülkede Türkiye’ye
sadakatini açıklayan İhvan-ı Müslimîn’i de terör örgütü listesine almışken, bu
konuya nasıl bakmalı?
ABD,
PKK’yı terör örgütü kabul etmesine karşın bu terör örgütüyle Türkiye’ye karşı
politika geliştirmek üzere görüşüyor, peki bu çerçeveyi nasıl okumalı?
Türkiye
Cumhurbaşkanı, “Ben de lider olarak kabul
ettikleri kişiyle görüşebilir, burada kabul edebilirim” diyerek bir
strateji ortaya koyuyorken, “Taliban bir terör örgütüdür, görüşülemez” demek
neden? Taliban, Türkiye’ye karşı bölücü faaliyetlere mi girişti?
Afganistan,
Birleşmiş Milletler tarafından kabul edilmiş bir devlet ve bu devletin bir
yönetimi mutlaka olacak. Öyleyse, “Türkiye Taliban yönetimini kabul eder mi?”
diye sormanın amacı nedir? Türkiye, bir devleti tanıyorken, o devletin
iktidarını eline almış kişi veya grup nedeniyle söz konusu ülkeyi muhatap mı
almamalı yani?
Bütün
bu süreçte Pakistan’ın ne yapmaya çalıştığını anlayarak hareket eden kişi
sadece Recep Tayyip Erdoğan mı olmalı?
Türkiye’nin
doğrudan Taliban’ı kabul etmemesini ve de Afganistan’da doğrudan ABD’nin yerini
almasını salık vermek, bilerek veya bilmeyerek kan dökülmesini istemektir.
Vatan
Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek, enteresan bir söyleme imza attı ve
Türkiye’deki Kemalistleri zıplattı. Dedi ki, “20 yıldır Afgan milleti, Taliban’ın önderliğinde ABD’ye karşı savaştı.
ABD emperyalizmini Taliban yendi. Amerika Afganistan’dan kaçtı. Taliban,
Mustafa Kemal Paşa’nın Türkiye’de yaptığı gibi, Afganistan’ın Kurtuluş Savaşı’nı
başardı. Taliban, 20 yıl boyunca halkı örgütledi ve Amerika’ya karşı savaştı.
20 yıl! Halka dayanmanın daha ileri bir ölçüsü var mı?”.
Perinçek
bu söylemi, Taliban’ı Türkiye’deki Atatürkçülere kabullendirmek için dile
getirmedi. Onun derdini şöyle aktarayım…
Türk
Birliği kurmak noktasında yaklaşık 20 yıldır ilmek ilmek anlı şanlı bir kilim
dokuyan Türkiye’nin Afganistan’da ABD’nin rayına doğrudan oturması, bu kilimin
tamamlanamaması anlamına gelir. Afganistan, Türk Birliği düşüncesinin merkez
noktasında yer alır. Türk Birliği düşüncesinin parçalı kalmasını isteyen iki
güç olarak ABD de, Çin de bu noktada Türkiye’nin Taliban’la, daha doğrusu
Afganistan’da iktidar olacak hiçbir unsurla olumlu diyaloglar kurmasını
istemez.
ABD,
NATO görevinin Türkiye tarafından Türkiye’nin şartlarının kabul edilmeden
yerine getirilmesini isterken sadece bu düşünceyle hareket etmektedir.
Peki,
Çin ne yapmaktadır?
Çin
yönetimi, ABD’nin çekilme kararını uygulamaya koyduğu Temmuz ayı ortasında
Taliban Siyâsî Bürosu’ndan bir heyeti Pekin’de ağırladı. Görüşmede Çin
yönetimi, Taliban’ı sürekli şekilde destekleyeceğini, bunun yanında “Doğu
Türkistan İslâmî Hareketi” adlı “terör” örgütüne karşı Taliban’ın Afganistan
sınırları içerisinde mücadele etmesini istedi.
Perinçek,
Türkiye’de Çin’in fahrî şubesi olarak söylemini buna dayandırıyor ve
Türkiye’nin Çin ile ilişkilerine bir de Afganistan ayağını kazandırmak istiyor.
Tek derdi bu!
Türkiye,
1 Mart 2003 günü Irak sorununu, Recep Tayyip Erdoğan’ı anlamayarak kendi
kendisinin başına belâ edinmişti. Şimdi Taliban’la görüşülmesini “vahşi bir
terör örgütü ile konuşmak” şeklinde tanımlayanlar, hattâ ABD’nin arzuladığı
gibi hareket edilmesini isteyenler, bu kez Afganistan’da yeni çuval
hâdiselerinin yaşanması için zemin hazırlıyorlar.
Recep
Tayyip Erdoğan’ı, 2003’te siyâsî anlamda desteklemezken Irak konusuna bakışı
sırasında destekleyen, bugünse Afganistan konusunda (hem siyâsî olarak da seven
ve) destekleyen biri olarak sonuna kadar anlıyor ve düşüncesinin yanında yerimi
kararlılıkla alıyorum.
Son
söz:
Hainler,
vatanperverlerden daima korkmalıdırlar!
Hainler,
bir uçağın tekerleğinden tutunmaktan korkmazken, vatanperverlerden çok daha
fazla korkmalı ve köşe bucak kaçacak yer aramalıdırlar!
Vesselâm…