Tavuk yumurtadan, yumurta da tavuktan çıkar

Toplam kaliteden, verimlilikten, hayâllerden ve gelecekten söz edeceksek, sorumlu yine bizden başkası değil! Düşünün, her işletme sahibi bencillik etmek yerine kâr payından çok değil, azıcık feragat ederek, çalıştırdığı insanın kalitesine ve eğitimine yatırım yaptığında ne olur?

TÜM dünyada etkisini her şekilde sürdüren ve henüz etkisi ve tedavisi istenen ölçüde bilinemeyen Corona, en çok sıradan yaşantımızın, olağan görülen basit özgürlüklerin ve alışkanlıkların önemini anlattı çoğumuza.

“Olmaya devlet cihanda” ifadesinde lâyığını bulan bir sağlıklı nefes, sevdiklerimize sarılabilme mutluluğu, sıkıldığımız günlük bir iş/ev, okul/ev rutini sıkıcı olmaktan çıkıp “şans” hânesine girebiliyormuş.

Başından bu yana bizzat uygulamalara şâhitlik eden biri olarak, bu krizde alınan kararlar, tedbirler ve sair anlamında her türlü aksamaya rağmen yaklaşımın öncelikle “insanî” olduğunu görmekten dolayı hamd ediyor ve ülkemle gurur duyuyorum.

Her konuda olduğu gibi yaşanan küresel salgın döneminde ve sonrasında olanın tespitini önemsiyor ve daha iyiyi hedeflemenin gerektiğine inanıyorum. Eleştiri, maksadı ve biçimi itibarı ile doğru olduğunda kişisel hayat ve toplumsal yönelim için de gelişmenin olmazsa olmazlarındandır.

Eyleme değil kişilere saldırmak, odağın verimlilik değil kişisel çıkarlar olduğu, hattâ bu çıkarlar gereği doğru ile yanlışın yer değiştirdiği eleştiriler, olanı baltamak amacıyla yapılır. Gündem bu şekilde saptırılır, görülmesi gerekenin üzeri örtülür, kamuoyu başka suni gündemlerle oyalanır… Maksat üzüm yemek değil, bağcıyı dövmektir. Sadece zaman değil, enerji kaybettirir ve de ilerleme yahut gerileme değil, doğrudan kayıplar olur.

“Birlik ve beraberliğe en çok ihtiyacımızın olduğu bugünlerde buna fırsat vermemeliyiz” demeyeceğim. Bulunduğumuz coğrafyada aksi bir lükse sahip olduğumuz hiçbir süreç olmadı zira. Daima korunmada, daima tetikte ve artık kaçınılmaz şekilde daima ileride olmak zorunda olduğumuz bir ülkede, tehlikenin dört koldan sürekli olduğu hâlde giderek baskının arttığı zamanlarda yaşayan bir nesiliz biz.

Dünyada güç savaşları yeni değildir. Salgınlar yeni değildir. Komplo teorileri tarihler boyunca hiç eksik olmamıştır. Yeni olan, artık her türlü tehdidin oldukça komplike ve çoğu zaman görünenden farklı olabilmesindedir. Yeni dünyada, yeni normalde yeni kuralları benimsemek değil, yazan yeni isimlerden olmak kaçınılmazdır.

Çok uzak, gerçekleşmesi imkânsız, beylik cümleler gibi gelecek belki bazılarınıza yazdıklarım, ama beyler ve bayanlar, toplumlar nihâyetinde insanlardan oluşur. Bu toplumu oluşturan ben, siz, onlar, diğerleri ve diğerleri… Toplam kaliteden, verimlilikten, hayâllerden ve gelecekten söz edeceksek, sorumlu yine bizden başkası değil!

Düşünün, her işletme sahibi bencillik etmek yerine kâr payından çok değil, azıcık feragat ederek, çalıştırdığı insanın kalitesine ve eğitimine yatırım yaptığında ne olur?

Bir işletme, varsayalım, yüz çalışanını daha mutlu bir çalışan yaptığında, sadece üretimini değil, zihnindeki standardı da yükselttiğinde, o yüz kişinin etki ettiği insan zincirinde kaç yüz kişi bu standarda dâhil olur?

Hani o hep anlatılan sevimli hikâyeler vardır ya, bir gülümsemenin, küçük bir iyiliğin yol açtığı zincirleme güzellikler (tersi de mümkün), önleyici tedbirler sadece Corona gibi virüsler için değil, potansiyeli azaltan/yok eden zihin virüsleri için de geçerlidir. Burada ihtiyaç duyulan, sorumluluk sahibi ve varlığının sonsuz varlık zincirindeki dönüştürücü etkiyi fark etmesini sağlayan iyimser, “iyi niyetli” bireydir.

Bu bireyin kendisini fark etmesini sağlayacak, bu farkındalığın kolektif bir rûha dönüşmesine imkân verecek toplumsal bir yapı ve bu sinerjiden beslenen, onu besleyen bir yönetim anlayışıdır. Zira biliyoruz ki, “Eğitimde önemli olan ailedir/çevredir” konulu münazaralarda tartışageldiğimiz gibi, yaşam döngüsünde zincirler bağımsız değil, birbirine bağlıdır. Konu ne olursa olsun…