Tatilden ne anlıyoruz ya da ne anlamalıyız?

Yapılacak tek şey, hataların giderilmesi konusunda doğru plânlama yapmak ve olaydan ders çıkarmaktır. Yarıyıl ve yılsonu gibi uzun tatil dönemlerinde bir müddet ders çalışmaya ara vermek gerekir. Böyle dönemlerde zihinsel ve fiziksel olarak yeteri kadar dinlenemeyen öğrenci, yeni bir eğitim-öğretim döneminin yükünü taşımakta zorlanacaktır.

ÖĞRETİM kurumlarına bağlı okullar, yoğun bir eğitim-öğretim döneminin ardından dinlenme tatiline girdi. Koronavirüsün beraberinde getirdiği sıkıntıları da hesaba katınca, öğrenciler her ne kadar evlerinde, ekran başında ders takibi yapsalar da oldukça yorucu ve sıkıcı bir dönem yaşandı. Bu yorucu dönem ebeveynlere de aynen sirayet etti. Bu sıkıntı, ancak bilinçli ve özgür bir tatil dönemi yaşamakla telâfi edilebilir.

“Tatil” denildiğinde ilk akla gelen, bir çalışma takviminin ardından dönem içinde yoğun, hızlı ve yorucu tempodan dolayı yaşanılan yorgunluktan kurtulmak ve ister istemez yüklenilmiş olan stresi atmak, zihnen ve bedenen dinlenmektir. Bununla birlikte, yapmayı düşünüp de yapamadığı, kişinin kendisi ile ilgili özel alanlara vakit ayırması olarak da bakılmalıdır.

Öğrenciler için ise en önemlisi, aile içi ve eğitim kurumlarının plânlamaları sebebiyle içine girdikleri kıskaçtan kurtulmaktır. Eğitim-öğretim dönemi süresince yaşanılan ders yoğunluğu altında bunalan zihinlerin boşaltılması ve fiziksel olarak dinlenebilmektir tatil. Ders yoğunluğu yetmiyormuş gibi, veli ve öğretmenlerin bilerek veya bilmeyerek öğrenciyi gereğinden fazla baskı altında tutmasıyla karşı karşıya kalınmaktadır. Bu da yaşının gereğini yapamayan çocukların gelişimine olumsuz etki yapmaktadır. Oysa öğrenci için tatil, “kendi olmak, kendince yani çocukça yaşamak” demektir. Emsâlleriyle birlikte kendi dünyalarını şenlendirmektir.

Eğitim-öğretim ile öğrenci dışında doğrudan ilgili olan öğretmenler ve ebeveynler açısından bakıldığında tatilin hiç de yukarıda kısaca değinildiği gibi anlaşıldığını göremiyoruz.

Öğretmenler için tatil, dönem içerisinde öğrencilere veremediği, çeşitli sebeplerle vermediği konuları ya da sınıfta işlendiği hâlde öğretmenden veya öğrencilerden kaynaklanan sebeplerden dolayı yeteri kadar anlaşılmayan konuların tekrar edilmesine yönlendirilmektedir. Okulun tatil olduğu zaman dilimi içerisinde öğrencilerin eksiklerini tamamlaması veya bilgilerini pekiştirmesi yönünde değerlendirilmektedir. Sebepleri kısaca irdeleyecek olursak, plân-program dâhilinde çalışması gereken öğretmenin plânladığı zaman dilimi içinde konuları neden tamamlayamadığını düşünmesi gerekmez mi? Oluşan hatanın yükünün öğrencinin dinlenme zamanına bırakılması ne kadar doğrudur? Başka bir husus olarak, konuların sınıfta işlendiği hâlde öğrencilerin tamamı ya da tamamına yakını tarafından yeteri kadar anlaşılamadı ise bu konu yine öğretmenin başını iki eli arasına alıp düşünmesi ve mesleğiyle ilgili ciddî bir muhasebe yapması gerektiği anlamına gelmez mi?

Ortada bir öğrenme problemi var ise, öğretenin sorumluluğu ön plâna çıkar. Ortaya çıkan hatanın yükü öğrencinin dinlenme zamanına bırakılamaz. Bu, öğrencilerin çoğunluğu konuyu iyi anlamış olsa da bir kısım öğrencinin anlama gücü yetersizliğinden ya da derslere karşı ilgisizliğinden kaynaklanmış da olabilir. Burada öğretmenin öğrenci ile özel ilgilenmesi, psikolojik uzman desteğinin yanında öğrenci velisi ile işbirliği yaparak problemin ortadan kalkması için gerekenin yapılması sağlanmalıdır. Bu da tatil günlerinde giderilebilecek bir problem olmamalıdır.

Veliler açısından tatile nasıl bakıldığını irdeleyecek olursak, burada da hiç hoş olmayan bir düşünce yapısıyla karşıya olduğumuzu anlamak zor olmamaktadır. Eğitim-öğretim dönemi boyunca çocuğuyla yeteri kadar ilgilenmeyen veya hayat mücadelesinin getirdiği çeşitli sebeplerden dolayı ilgilenme fırsatı bulamayan ebeveynler, var olan problemin çözümünü çocuğun sırtına yüklemektedir. Sıklıkla yapılan ise, “Oğlum/kızım, kalk ve odana geç, ders çalış” veya “Bugün ödevlerini yaptın mı? Kaç test sorusu çözdün?” türünden telkinler yapabilmektedir. Aile büyüklerinin en çok yapabildiği de zaten telkin değil midir? Bu tür veliler, öğrencilerin karnelerinde herhangi bir eksiklik varsa bu kısacık tatilde tamamlamasını ve sonraki döneme hazırlıklı olması düşüncesiyle nasıl bir çalışma yöntemi kursalar, kimlerden destek alsalar da mevcut olan hatanın giderilmesine katkı sağlasalar diye düşünürler.

Okulda verilen ödevleri bile az bularak yedek çalışma saatlerinin oluşturulması da sık uygulanan yöntemlerdendir. Her ne yaparlar ise yapsınlar, onların da yaptığı tek bir şey var: Öğrencinin tatilini zehir etmek ve hiç dinlenmeden, üzerindeki yorgunluğu ve stresi atamadan biraz daha yorgunluk yükleyerek tatil sonunda okuluna geri döndürmek…

Anne-babaların çocuklarına doğru yönde rehberlik yapmasını hiçbir sebep engellememelidir. Çocuk sahibi olanlar mutlaka doğru yer ve zamanda çocuklarıyla ilgilenme imkânını yaratmak durumundadırlar. Yapılacak en iyi rehberliğin çocuğa kendi görevini hatırlatmak ve o yönde motive etmek olduğu açıktır. Motive etmenin telkin vermek olmadığını akıldan çıkarmamak gerekir.


Dinlenmek, dinlenerek elde edilir

Sevgili anne-babalar, çocuklarınızın sağlıklı birer insan olarak yetişmesini sizin kadar kimse isteyemez. Ancak konuya bilinçli yaklaşamamaktan veya çevrenin yanlış uygulamalarının etkisiyle çocuklarınıza zamana uygun davranma ve doğru rehberlik yapabilme konusunda yanlışlar yapmamak için biraz duyarlı ve araştırıcı olmanızda yarar vardır.

Öncelikle, bırakın, çocuklarınız tatillerinin zevkini çıkarsınlar, üzerlerindeki yorgunluk ve stresten kurtulsunlar. Bedenen dinlenirken, gereksiz bilgilerle dolu olan zihinlerini boşaltıp yenilerine yer açarak ve dinç bir kafa ile okullarına dönebilsinler.

Öğretmen ve velilerin yoğun ödevlerle öğrencileri daha başarılı yapma çabalarının çok yanlış bir yöntem olduğunu söylemeden geçemeyeceğim. Aslına bakılırsa, çok ödev, konunun öğrenilmesinde etki eden olumlu bir yöntem olmaktan çok, çoğu zaman ters tepen bir yöntem olarak yerini almıştır. Öğrenci açısından bakıldığında, hem yoğunluk ve yorgunluktan, hem de aynı konuları değişik sorularla defalarca tekrar etmek durumunda kalınmasından dolayı bıkkınlığa sebep olmaktadır.

Her zaman olduğu gibi tatil dönemlerinde de öğrencilerin ders baskısı, özellikle de tatil dönemlerinde test çözme sıkıntısı altında ezilmesi uygun değildir. Öğrencilere ezber yoluyla bilgi edinmesi maksadıyla daha fazla ders çalıştırılmasının “uygun olmayan bir davranış” olarak kabul etmek gerekir.

Özellikle zorlamalarla seviyelerinin üzerinde konuları öğretmeye çalışmak, zannedildiği gibi öğrencilerin faydasına olmayacaktır. Yaşlarına uygun bilgiye sahip öğrenciler olarak yetiştirmek yerine, seviyelerinin üzerinde bilgi edindirmeye zorlamak, fayda yerine zarar hanesinde yerini alacaktır. Seviyesinin üzerinde verilen bilgileri yeterince ve kolay alamayan öğrencide, öğrenmeye karşı tepki oluşacağı ve gereksiz yere başaramama duygusu geliştireceği için öğrencinin öğrenmeye olan ilgisinin köreltilmesine sebep olacaktır.

Tatil sonunda, sınıflarda dinamik ve dinç bir kafa ile öğrenci görmek isteniyorsa, öğrencilerin rahat bırakılarak tatillerinin tadını çıkarmalarına fırsat tanınmalıdır.

Öğrencinin o güne kadar yaptığı çalışmaların meyvelerini ne düzeyde topladığını veya toplayacağını görebilmesi, yaptığı hazırlıklar ve sarf ettiği emek nispetinde olacağı unutulmamalıdır. O aşamada yapılacak fazla bir şeyin olmadığı da hesaba katılmalıdır. Yapılacak tek şey, hataların giderilmesi konusunda doğru plânlama yapmak ve olaydan ders çıkarmaktır. Yarıyıl ve yılsonu gibi uzun tatil dönemlerinde bir müddet ders çalışmaya ara vermek gerekir. Böyle dönemlerde zihinsel ve fiziksel olarak yeteri kadar dinlenemeyen öğrenci, yeni bir eğitim-öğretim döneminin yükünü taşımakta zorlanacaktır. Gündelik aktiviteleri plânlarken yer ve zamanı doğru belirlemek de başarının temel unsurlarındandır. Aksi hâlde kişinin konuya yoğunlaşması zorlaşacaktır.

Tatil ile başlayan yeni dönemde öğrencinin belirli bir kurala uymak zorunda olmadan dinlenebildiği, kendi arzu ve isteğine uygun olarak geziler tertip ettiği, oyunlar oynayabildiği, kitap okuyup film izleyebildiği bu zaman dilimi, onun için farklı bir önem arz etmektedir.

Öğretim dönemi yorgunu olan öğrenciler bu süreçte ders stresinden uzak, çalışma zamanlarına kıyasla daha özgür olmak isterler. Kendi arzularına göre, zevk aldıkları konularda özel uğraş alanları seçmek isteyeceklerdir. Hiç olmazsa bu dönemde günlerinin disipline edilmesi hoşlarına gitmeyecek, kendilerince rahatlamak isteyeceklerdir. Anne babalar ve yetişkin yakınlarının rehberliği sayesinde hayâl güçlerinin geliştirilmesi, yaratıcılıklarının ön plâna çıkarılmasını sağlayacak şekilde özel projelerle ilgilenmelerini tercih etmek daha faydalı olacaktır. Öğrencinin özgün düşüncelerini ortaya koymak ve yaratıcı yönlerini geliştirmek, ebeveyn için asıl görev olmalıdır diye düşünüyorum.

Anne ve babalar çocukları ile birlikte yapacakları geziler sayesinde onların olumlu duygular geliştirmesine katkı sağlayabilirler. Böylece doğanın güzelliklerini keşfetmelerine yardımcı olunurken, estetik güzelliklerin en çarpıcı olanlarıyla tanışıp zihinsel dinginlik yaşamalarına imkân sağlanacaktır. Bu ve benzeri rehberlik katkılarıyla öğrencilerin çevresinde oluşan olaylarla ilişkileri kurulmuş olur. Bununla birlikte sinemaya gidilmesi, tiyatro izlenmesi, müze gezileriyle tarih bilincinin geliştirilmesi, akraba, dost ve komşuluk ilişkilerini geliştirme yönünde ziyaretlerin yapılması da çocukların kişilik gelişimlerine olumlu katkı sağlayacaktır.

Hayatı anlama, algılama ve yorumlamanın iyi bir okuyucu olmaktan geçtiğini hesaba katacak olursak, küçük yaşlardan başlamak üzere her yaş ve seviyede okumaya ağırlık verilmelidir. Okuma sevgisi kazanmalarını sağlamanın eğitim ve öğretim hayatında daha da yararlı olacağı muhakkaktır. Sınav başarılarının bile doğru anlamaktan geçtiğini düşünürsek, kelime hazinelerinin gelişmesiyle birlikte anlama ve algılama gücünün gelişmesinin de tek yolunun çok kitap okumakla gelişebileceği unutulmamalıdır.

Bu açıdan düşünüldüğünde tatil günlerinin en yoğun aktiviteleri arasına, seviyelerine uygun kitap okumayı koymak yararlı olacaktır. Kitap okumak, çocuklar için hayâl güçlerini geliştirmek, entelektüel bilgi birikimine sahip olmak gibi birçok açıdan önemli ve zihin geliştirici bir etkinliktir. Anne babalar çocuklarını alarak kitapevlerine yapacakları ziyaretler ile onların seviyelerine uygun ve severek okuyabilecekleri kitapların seçiminde yardımcı olabilirler. Başkasının tavsiyesi ve özellikle de dayatması ise, arzu ve istekle okuma faaliyeti yapma yerine ödev olarak algılanacaktır. Benzer tavırlar, okuma sevgisini pekiştirmediği gibi tepki duymalarına bile sebep olabilir. Yetişkinler, dayatmaya gitmemek kaydıyla, rehberlik görevini yapabilmelerine rağmen yaş ve kültürel altyapılarına ters düşmediği müddetçe kitap seçimini kesinlikle çocuklara bırakmalıdırlar.

Çocuk sahibi olanlar mutlaka doğru yer ve zamanda çocuklarıyla ilgilenme imkânını yaratmak durumundadırlar. Yapılacak en iyi rehberliğin çocuğa kendi görevini hatırlatmak ve o yönde motive etmek olduğu açıktır. 

Bilinçli tatil kazandırır

Tatil dönemine girmeden önce, öğrencilere verimli bir tatilin nasıl olacağı konusunda bilinçli bir plânlama yapmaları salık verilir. Şöyle ki; tatilde, bir önceki dönemin yorgunluğunun atılması, zihnen ve bedenen dinlenmenin gerçekleştirilmesi, öğretim yılının yoğunluğu nedeniyle yeteri kadar zaman ayrılamayan hobiler ile ilgili merak ve özlemlerin giderilmesi önemlidir.

Bunun yanında, gelecek öğretim yılı için fiziksel ve zihinsel olarak dingin bir şekilde hazırlanılması da gerekir. Öncelikle bu konu unutulmamalıdır. Karnelerdeki başarı düzeyi ne olursa olsun, ders çalışma konusu geçici olarak unutulmalıdır. Tatil başlar başlamaz zayıf olduğu düşünülen derslere yönelmek veya seviyelerini yükseltme amacıyla çalışma yaptırmak, dinlenmeyi engelleyeceği gibi, hem ilgisini azaltacak, hem de ders çalışmaya karşı tepki duygusunu geliştirmeye sebep olacaktır.

Mutlaka bir çalışma programı düşünülüyorsa bile, isteklilik dikkate alınmalı, öğrenciyi çok boğacak ve sosyal gelişimi için gerekli olan etkinlikleri engelleyecek biçimde olmamalıdır. Rahat ve esnek bir program hazırlanmalıdır. Tatile çıkmayı düşünen aileler, mekân olarak çocukların rahatlayabileceği ve akranlarıyla birlikte olabileceği, onların deşarj olup yorgunluklarını atabilecekleri yerler seçmelidirler. İmkân varsa tatil dönemleri için düzenlenen, yaş grubuna uygun kamplara göndermek, grup ruhunun oluşmasına ve kişilik gelişimine katkı sağlayacaktır. Özellikle güven eksikliği, yalnızlık ve aileye aşırı bağımlılık duyguları içinde olan öğrenciler için bu kamplar oldukça faydalıdır. Bu tür aktiviteler, tek çocuklu ailede yetişenlerde sosyal gelişime büyük katkı sağlayacaktır.

Tatil imkânı olmayan aileler ise çevredeki imkânları araştırarak tercihleri doğru değerlendirmeli, yakın çevrede gerçekleştirilen sosyal ve sportif etkinlik programlarından uygun bulduklarına çocukların katılımını sağlamalıdır. Bu, öğrencinin bir sonraki eğitim-öğretim dönemine çok daha dinç ve özgüven kazanarak hazırlanmasını sağlayacaktır.

Çocukların televizyon ve bilgisayar karşısında veya telefon ve dijital oyun aletlerinin başında zaman öldürmemeleri, en önemli hedeflerden biri olmalıdır. Televizyon programlarını izlemeleri, bilgisayar ve dijital oyunu oynamaları elbette kaldırılmamalı, kesinlikle yasaklanmamalıdır. Öğretim yılı boyunca bu tür eğlencelere gıpta ederek vakit geçirmişlerdir. Bu özlemlerini giderme fırsatı verilmesi yararlı olacaktır. Ancak, tüm günü bu tür etkinliklerle geçirmelerine engel olunmalıdır. Yoğun olarak televizyon, bilgisayar, telefon ve dijital oyunlarla vakit geçiren çocuklar hem hayâl güçlerini kısırlaştırmış, hem de zihinsel kapasitelerini ve bedensel gelişimlerini yeterince besleyememiş olacaklardır.

Çocukluk ve gençlik çağlarında oyun ve sportif aktiviteler bedensel olduğu kadar zihinsel gelişim için de önemlidir. Bunun için aileler günün uygun saatlerinde çocuklarını arkadaşlarıyla spor yapmaya, oyun oynamaya yönlendirmelidirler.

Son söz

Oyun çocuğun hayata hazırlanması ve kişiliğini bulmasında oldukça etkili bir araçtır. Genç beyinlerin yaratıcılıklarını ilk denedikleri alanlar, oyun alanlarıdır. Toplumsal uyumun provalarını orada yaparlar. Kişilerle ilgili iletişimin ilk denemeleri burada yapılır. Çocuk oyun alanları bir tiyatro sahnesi ciddiyetinde ve aktifliğinde işler. Gelenek, örf ve âdetler oyun ortamlarında öğrenilir ve pekiştirilir. Arkadaşlık, komşuluk, dostluk ilişkilerinin temeli burada atılır. Çocuklar sosyal iletişimlerini evcilik oyunlarında geliştirerek kendilerini hayata hazırlarlar. İletişim becerisini en iyi burada öğrenir ve yaşarlar. Oyun arkadaşlığı çocukları sosyal hayata hazırlamakta öncüdür. Paylaşma ve birlikte yaşama becerisini geliştirmekte katkı sağlar. Toplumsal değerler oyun içinde ve gruplar arasında öğrenilir. Bu değerler, oyunlar sayesinde çocuklarda içsel gelişime katkıda bulunur. Çocuklar kendi dünyalarını oyun alanlarında kurarlar. Hayâl dünyalarını hayatın gerçekleri ile karıştırıp harmanlayarak kendileri için küçük ama sevimli bir ortam oluştururlar. Hayâl kurmak, onların en önemli araçlarıdır. Yetişkinlerin elinin uzanmadığı ve onlar için küçük, ancak çocuklar için oldukça büyük dünyalarında kendilerince yaşarlar. Yaratıcılıkları hiçbir öğreticiye ve rehbere ihtiyaç duymadan burada gelişir, geliştirilir.

Ayrıca, anne babalar çocuklarıyla birlikte olabilecek ve düşünce paylaşımlarını arttırabilecek zaman ayırabilirler. Bugüne kadar yaşanmış olan sorunlar varsa bunların doğru değerlendirilmesinde yardımcı olabilir, çocuklarına, ilgili konularda düşüncelerini özgürce ifade edebilme fırsatı tanıyabilirler. Eğitim-öğretim dönemi yoğunluğunda fırsat bulamadıkları birçok konuda seviyelerine uygun sorumluluklar vererek işe yaradıkları duygusunu tattırabilirler.

Anne babaların ve eğitimcilerin çocukların eğitiminde en önemli hedefi, öğrencilerin kişiler arası sorun çözme becerilerini geliştirebilmesi, duygu ve düşüncelerini rahatça ifade edebilme özelliğini kazanması olmalıdır. İlgi, yetenek ve değerlerinin farkına varmalarını ve bu farkındalık doğrultusunda ileriki yıllar için doğru yönlendirmeler yapabilmelerini sağlamaktır. Bunun için de yaşıtlarıyla olma, oyun oynama, birlikte olma, karşılıklı fikir alışverişinde bulunma gibi aktivitelere katılmaları yararlı olacaktır. Bunun için tatil dönemlerini doğru değerlendirmek gerekir.