Tatilde dinleniyor musunuz?

İster eğlence dolu bir kamp yap, ister yazlığına git, ister tatilini önümüzdeki yaza ertele ve evinde kal bu yaz; lâkin tatilin getirmesinden umduğun dinginliği kendi benliğinde yakalamayı sakın erteleme!

KIŞ sezonunun kapanmasıyla beraber yaz tatil sezonu açılmış bulunuyor. Özlenen güneşli günler, tazecik açmış rengârenk çiçeklerle beraber iç ısıtan sıcak hava, deniz görülen otoban kıyıları, efil efil elbiseler, konforlu sandaletler geri dönüyor…

Lâkin bu yılki yaz tatil sezonu bir önceki senelerde olduğundan çok daha farklı bir durumla beraberinde geliyor. Dünya genelinde yaygınlaşan virüs Covid-19’un etkileri yaz sezonunu da etkiliyor. Bu durum hem tatilcilerin, hem de otelci ve benzeri kesimin hayatına tesirde bulunuyor.

Pek çok ailenin bu yazı kalabalık nüfus haznesine sahip tatil yerlerinde geçirmeyecek olduğu kolaylıkla öngörülebiliyor. Bu, tatilcilerin tercih edebilecek oldukları mekân seçkilerini kısıtlıyor. Seçkide yer alan mekânlar; oteller, pansiyonlar, kiralık villalar, devre mülkler, hâlihazırda edinilmiş yazlıklar, karavanlar, kamp alanları olarak sıralanabilmekte. Yurtdışı sehayatleri şu an için sıralamada yer alamayacak kadar ötelenmiş durumda.

Bu seçkilerin büyük bir kısmı ise bahsettiğimiz kısıtlama dâhiline giriyor. Mülk edinilmiş yazlıkları ve kamp alanlarını tenzih ettiğimizde, seçkide kalan tercihler yakın zamanda başka kimseler tarafından kullanılmış olduğu gerekçesiyle tercih dışı kalıyor. Yazlığı olmayan ve kamp kültürü gelişmiş ailelerin “1” numaralı seçeneği olan kamp alanları ise derde devâ niteliği taşıyor. Fakat direksiyonu bu alanlardan herhangi bir tanesine doğru çevirmeye başlamadan önce, alanların kalabalık olma durumlarına dair evvelen bir araştırma yapmakta fayda var.

Az önce dile getirdiğimiz cümlede, “Kamp kültürü gelişmiş ailelerin ‘1’ numaralı seçeneği” ifadesini kullanmış olmam, daha önce kamp yapmayı deneyimlememiş kimselere umutsuzluk vaat eder gibi görünebilir. Fakat kamp seçeneği, kaç yaşınızda olursanız olun, herhangi bir yazlığa sahip olsanız da, mutlaka en az bir kere deneyimlemeniz lâzım gelen bir segment. Kamp tatilleri, aile içi ilişkileri pekiştirmede, doyasıya arkadaşlarla eğlenmede oldukça başarılı bir imkân sağlıyor. Ayrıca güle güle anlatabileceğiniz pek çok anıya, yaşanan birçok maceraya sahip olmuş oluyorsunuz.

Peki, öyle veya böyle, evlerde geçen yaklaşık beş aylık bir karantina sürecini geride bıraktıktan sonra tatil yapmaya karar kılan kimseler nasıl bir psikoloji içerisinde yer alacaklar? Kapital düzenin insanı mecbur bıraktığı çalışma plânlaması hâlihazırda toplumda ruhsal bunalımlara yol açıyorken, bir önceki yıllarda hissedilen bu deneyimin yanı sıra bu dönem bir de malûm virüsün insanlar üzerinde bıraktığı tedirginlik, evdeki düzene alışmada yaşanan birtakım yorgunluklar, günlük hayat alışkanlıklarından ve rutin koşuşturmacalardan uzak kalmak, sosyal çevreyle olan birlikteliklerden ayrı düşmek gibi devamı getirilebilir durumlar da bu bunalımlara katkısını gösteriyor. Ve bu çeşitli etkilerin bütünlüğüyle beraber kişilerin tatile çıkmaları başlıca iki duygu durumuna yol açıyor.

Öncelikli olarak kişi, kendini olduğundan çok daha özgür hissediyor. Evden veya iş yerinden sürdürdüğü işlerine ara vermiş olarak, aylardır aynı ortamda bulunduğu evinden uzak, ferahlığı tadıyor. Bu durum kimi insanda azalan vaka sayılarıyla beraber hijyenik anlamda vurdumduymazlığa da yol açıyor.

Bir diğer kesimde ise, bu adı geçen ferahlama durumu, beraberinde kendiyle çelişir takıntıları, hijyenik çerçevedeki abartmaları, türlü evhamları da getirebiliyor. Yadsınamaz doğrunun da ara karar olmak olduğu kolaylıkla algılanabiliyor. Gerekli tedbirleri alıp birkaç gün dinlenişe geçmek, psikolojik açıdan desteklenir görünüyor.

Bu saydığımız iki tip insan için değişmeyen başlıca ortak payda ise, ikisinin de bu dinlence ardından tekrar aynı yere dönecek olması. Bu gerçeğin göz önünde bulundurulması psikolojik açıdan büyük bir önem taşıyor.

Başlangıçta bu seneki istisnâî durumu göz ardı edecek olduğumuzda, önceki yaz tatillerinde de bunun önem taşıyor olduğu görülebiliyor. Topluma dayatılan kapitalist düzen bir süre sonra kendini büyük bir oranda kabul ettirmeyi başarıyor, yalnızca tatil zamanları ve gereken istisnâî vakitlerde rahatsızlığını kişiye hissettiriyor. Bunu daha iyi ifade edebilmek için, “İnsan neden çalışır?” sorusunu yöneltmek istiyorum. Sıralanabilecek yanıtlar arasında şunlar yer alıyor: Kendini geliştirmek, para kazanmak ve hattâ iyi bir kariyer sahibi olup büyük paralar kazanabilmek, daha iyi bir yaşam, temel hayat ihtiyaçlarını karşılayabilmek, ailesinin maddî durumuna ve hattâ dünyaya katkıda bulunmuş olmak, çocuklarını daha iyi şartlarda yetiştirebilmek için…

Bu yanıtlar elbette çeşitlendirilebilir.  Fakat pek çok çeşit, nihâyetinde aynı temelden çıkagelmektedir. Toplum her daim, “çok daha iyi bir hayat için” çalışmakta, aynı esnada ona bahşedilen hayatı yaşamayı kaçırmaktadır. Ebeveynler çocuklarına daha iyi bir yaşam sunmak dileğiyle saatler ve günler boyu çalışmakta, lâkin bu çalışma sürelerinin uzunluğu nedeniyle de çocuklarının çocukluklarını, yaşamlarının önemli ve büyük bir kısmını kaçırmaktadırlar. Kapitalist düzende yer alan bu çalışma saatleri, insanlığa aykırı kalacak niteliktedir.

Yakın akrabaya tanınan vefat izni, eşi doğum yapan erkeklere tanınan babalık izni, annelere tanınan doğum sonrası “emziren anne” izni bu kimseler için yetersiz kalır şekildedir. İzin verilen gün sayıları, devlet çalışanları için ve özel şirketler/kuruluşlar için farklılık içerse de düzen temelinde aynı içeriğe sahiptir.

Yalnızca bizim değil, dünya genelindeki toplumların içinde bulunduğu söz konusu durumda tüm bu nedenler, dolayısıyla öz değerlendirmeyi gerek kılıyor. Genel sistemin getirilerine şu günlerde deneyimlediğimiz pandemi süreci de etki ettiğinde, kişinin kendisine ve çevresine daha çok dikkat göstermesi gerektiği malûmdur. Yaşanan bu hassas sürecin psikolojiyi negatif yaklaşımlarla etkilediği kadar pozitif yaklaşımlarla etkilediği de göz önündedir.

İçinde bulunduğumuz bu zaman dilimi, kendimize ayırabileceğimiz bolca verimli vakti sunmaktadır. Kişisel gelişimi sağlamak, yıllardır sisteme suç atılarak ertelenen istekleri gerçekleştirmek, aile içi iletişimi pekiştirmek, yeni şeyler keşfetmek veya bilmeyenler için benliğimizle baş başa vakit geçirmeyi öğrenmek, bahsi geçen bolca vaktin içerisinde yer almaktadır.

İster dinlenmek adına birkaç günlük bir seyahate çıkılsın, ister evde kalınmaya devam edilsin, kişi, sıkıntılarını ve sorunlarını/dertlerini mekân değiştirmekle geride bırakamamakta, gittiği yerlere tüm bu birikintileriyle gitmektedir. Dinlenmekte temel husus, bu sıkıntıları ve sorunları çözümlemekten kaçmamakta, bir an önce, ertelemeden, her birini tek tek çözümleme cesaretini gösterebilmektedir. Dinginliğe benlik içinde ulaşıldığında, zaman ve mekân etkisiz kalır.

Sevgili okurum, ister eğlence dolu bir kamp yap, ister yazlığına git, ister tatilini önümüzdeki yaza ertele ve evinde kal bu yaz; lâkin tatilin getirmesinden umduğun dinginliği kendi benliğinde yakalamayı sakın erteleme!