
Modern
insanın sihirli kelimesi: Tatil
TATİL, son yıllarda daha
fazla gündeme giren, çoğu kişi için önemi giderek artan sihirli kelimelerden
biri oldu. Öyle ki, şehir hayatının yoğunluğunda kaybolan insan, bir yıl
boyunca on beş günlük, hatta bir haftalık tatil için çalışır hâle geldi. Tatil
öncesi hayâller kurulur, aylarca plânlar yapılır ve tatil bitiminde bir dönem
tatil anıları paylaşılır, peşinden yeni tatil plânlamalarına geçilir oldu.
“Tatil
gelse de işler yavaşlasa, işi gücü bıraksak, kafamızı boşaltsak, uzun uzun
yatsak, uyusak, dinlensek… Çalışma olmadan
sıkıntısız bir zaman geçirsek… Şöyle, gönlümüzce doya doya bir tatil yapsak… Tatil
olsa da işten güçten kurtulsak… Denize girerek stresimizi boşaltsak… Çılgınca,
engelsizce eğlensek, coşsak... Yeni maceralara yelken açsak… Yeni yerler görsek…
Tatil olsa da okumaktan, çalışmaktan, sınavlardan kurtulsak…” diyerek
bir eğitim dönemini geçirmeyen öğrencimiz yok gibi. “Okullar kapansa da rahatlasak”
diyen yetişkinlerin sayısını tahmin bile edemiyoruz.
Günümüzde şehrin, sokakların, iş ve çalışma hayatının içinde
kaybolan insanlardan bu ve benzeri cümleleri sıkça duyar hâle geldik.
İnsanların hayâllerini dinlediğimizde veya okuduğumuzda, bazıları için tatil; sağlık,
güvenlik, konfor, alışveriş vb. beklentilerle doluyken, bazıları içinse
rahatlık, özgürlük, sınırsız eğlence ve macera gibi unsurları ön plânda tutuyor.
İster
iş, ister macera, inanç, kültür, eğitim, dinlenmek, yoğunluktan uzaklaşmak veya
keyif tatili olsun, bedenimiz, zihnimiz ve ruhumuzun ihtiyaç duyduğu
gereksinimlerin karşılanması yönünden büyük kazanç getirecektir tatil. Kim
istemez ki şehrin ve iş yoğunluğunun koşuşturmacasından uzaklaşmak, kendimizle,
ailemizle, dostlarla ve doğayla baş başa kalmak?
Tatil
bahanesi ile mekân değiştirmek ve farklı ortamlarda bulunmak, sayısız fayda
sağlayacaktır. “Tebdil-i mekânda ferahlık vardır” sözü gereği, zihnimizin
yoğunluğunu başka taraflara yönlendirmek, stres ve kaygınızı azaltacaktır. Çünkü
tatil, bulunduğumuz çalışma ortamının monotonlaşan temposundan uzaklaşmamızı
sağlar. Dinlenmek, rahatlamamız, kaygıdan ve stresten uzaklaşmamız için güzel
bir imkândır.
Tatil
plânlarken salt yatmak, denize girmek, yemek, içmek, saatlerce uyumak, hareketsiz
kalmak, nefsin sınırsız tuzağına düşerek insanî sınırları aşmak gibi bir
düşünce ile plânlama yapılmamalıdır. Tatili kendimiz ve ailemiz için verimli hâle
getirmek gerekir. Bilindik tatil aktivitelerinin yanında, tatili daha verimli
hâle getirebilecek ilâve aktiviteler yapabiliriz. Yeni bilgiler, kültürler,
yaşantıları öğrenme aktiviteleri, doğayı daha yakından tanıma çalışmaları,
yürüyüşler, gece ailece doğada baş başa kalmak, rafting, spor aktiviteleri gibi
eylemlerle daha verimli ve eğlenceli bir tatil yapabiliriz.
Gidilen
yerlerin mutlaka tarihî, kültürel ve sosyolojik yapılarını ve dokularını öğrenmek
gerek. Gittiğiniz mekânlardaki insanlarla tanışmak, konuşmak ve bilgi almak,
ufkumuzu açmaya ve en büyük terapi olan sosyalleşme ihtiyaçlarımıza da katkı
sunacaktır.
Nesneye,
nefse, heveslere teslim olarak köleleşmenin başka bir versiyonu olan ve adına “modern”
dediğimiz çağda, benliğimiz her yönden esaret altına alındı. Rengârenk, süslü,
ambalajlı hayâller, hazza yönelik minik gibi görünen ama köleleştiren
beklentilerin katlanarak çoğalmaya başladığı bu çağda, özel gün dayatmaları,
tatil beklentileri ve anlayışları tahminlerin ötesinde önem kazanmaya başladı.
Vazgeçilmez
hususlardan biri hâline gelen tatil anlayışını tekrar tekrar sorgulamak
gerekmektedir. “Tatil, nefsin oyuncağı olmak, yatıp uyumak, zaman öldürmek değildir” bilinciyle hareket etmekte fayda
vardır.
Tatil
geldi ve bitti bile
Her
zaman dilimi gibi tatil de geldi ve bitti bile. Hayat her daim böyledir. Ne
kadar tatil hayâli kurarsak kuralım, sonunda bir de bakmışız ki, hayatın koşuşturmacası
içinde kendimizi buluvermişiz. Maalesef bazı insanlar kendilerini öyle
kaptırırlar ki aylarca tatil modundan çıkamazlar. Zaman akıp gitmiş, mesai
başlamış, okulların açılma zamanı gelmiş bile… Hayat ara vermeden devam ediyor.
Öğrencilerimiz, okullar tatil olmadan önce düşündüklerinin, yapacaklarını söylediklerinin onda kaçını yapabildiler acaba? Anne ve babalar, öğretmenler, yapmak istediklerinin ne kadarını yapabildiler? “Okullar tatil olsun” plânı yapanlar, tatilin son demlerini yaşadıklarının bile farkında değiller. Unutmamalı ki, zaman çabuk geçiyor. “Daha okulların açılmasına çok var” diye düşünmemeli. Tüm tatiller çok çabuk biter. Bu nedenle yaz tatilinde yapmayı düşündüğümüz şeyleri unutmamalıyız.
Tatil,
yatmak ve uyumak değildir!
Dinlenmek
ve eğlenmek de lâzım elbette. Peki, eğlenmeyi neden bir dönem ile sınırlandıralım
ki? Hayat boyu eğlenceli, mutlu, huzurlu dönemleri arttırmak varken, sınırlı
bir dönem için bir yıl boyunca çeşitli olumsuz faktörlere katlanarak
çalışılıyor. Yıl boyu çalışma ortamlarında, okulda, evde, sokakta, kısaca hayatın
her yerinde stresli, gergin, mutsuz anlar yaşanmakta. Peki, bu olumsuz durumlar
ile başa çıkarak daha mutlu bir hayat yaşamak mümkün iken, neden eyleme
geçmeyelim?
Zamanı
daha verimli kullanarak, sıkıntılı, zor, hatta zulüm gibi gelen işleri kısa
sürede bitirebilmek mümkün. Stresle başa çıkma yöntemlerini öğrenerek stresli
durumları gülüp geçebiliriz.
Öğrenciler!
Ders çalışmak sizin için dert mi? O hâlde öğrencilik mesleğinin kaçınılmaz
faaliyeti olan ders çalışmanın plânlı, eğlenerek, kalıcı öğrenme ile başarılı
sonuçlara ulaştırılması mümkündür. Yeni bilgiler öğrenmenin, sizi hem
öğrencilik yıllarınızda, hem hayatın her alanında daha mutlu ve başarılı
kılacak olması işinize yaramaz mı? Yıl boyunca yoğun tempo ile işleri,
ödevleri, çalışmaları yetiştirmeye çalışırken, dersler ve sınavlar arasında boğulurken,
tatili fırsat bilip elini ayağını her şeyden çekerek tamamen uyku moduna geçmek
ne kadar doğru olur? İşte bu tartışılır!
İnsanın
diğer canlılardan farkı varsa, o hâlde kış uykusuna yatan canlı varlıklardan
farkımızı ortaya koymak, insanî görevimizdir. İşlerin ve çalışmaların
yoğunluğunun azaldığı yaz tatili, yeterince iyi olmadığımız alanlarda kendimizi
geliştirmek, bulunduğumuz konumdan bir üst duruma geçmek için iyi bir
fırsattır.
Peki,
neden tatil olur?
Bu
durumu soruya çevirerek soralım: Peki, neden tatil olur?
Bu
soruyu öğrencilere sordum. Büyük bir çoğunluğunun verdiği cevaplar aşağı yukarı
birbirinin benzeri çıktı.
“Gezmek
için, okuldan ve dersten kurtulmak için, özgürlük için, istediği kadar uyumak
için, doya doya oyun oynamak için” tatil isteyen de vardı, “Hayat hep çalışmak
değil, biraz da yatmak lâzım” diyen de… Bu cevaplar uzayıp gidiyor.
Peki,
tatilin amacı nedir? Bu soru, çoğu zaman akla bile gelmiyor.
Unutmamalıyız
ki tatil, sanıldığı gibi yatmak, uyumak, akşam sabah gezmek, TV, bilgisayar,
cep telefonu, oyun konsülü veya tablet başında saatlerce boşa zaman öldürmek
değildir. Tatil, bir sonraki eğitim ve iş dönemine zihnen, bedenen, ruhen ve
duygusal olarak daha güçlü hazırlanmak demektir.
Biz,
tatil yapılmasın demiyoruz. Tabiî ki yapılacak. Ama öğrencilerin okul
dönemindeki kadar olmasa da öğrenme süreçlerini kesintiye uğratmamaları
gerekir. Sürekli gelişen ve değişen dünyada yetişkinlerin de eğitimlerini, gelişimlerini
ve yeniyi öğrenmelerini kesintiye uğratmamaları gerekir. Bunun için de bireyin,
zamanını iyi bir şekilde değerlendirecek aktivitelerle tatilini geçirmesi çok
daha faydalı olacaktır. Bu sebeplerden dolayı yaz dönemlerinde zihinsel,
bedensel, duygusal ve psikolojik olarak kişiyi güçlü kılacak aktivitelere yönelmek,
bu tür etkinliklere aktif olarak katılmak gerekir.
Yaz
dönemi ve tatiller, yatmak uyumak demek değildir. Tatil, bir sonraki eğitim
dönemine zihnen, bedenen, ruhen ve fizyolojik olarak daha güçlü olmak için hazırlanmak
demektir. Bunun için kişisel verimliliğimizi arttırma adına spor ve sanat
çalışmalarına ilâve olarak öğrencilerin başarıya katkı sağlayacak öğrenmeyi
öğrenme, anlayarak çok hızlı okuma, ders çalışma ve etkili öğrenme teknikleri
gibi eğitim ve seminerlere katılmalarını özellikle tavsiye ediyoruz.
İş
hayatında da, kişide değer oluşturacak, olumlu etkilere sahip iletişim ve
hitabet, çatışma ve stres yönetimi, zamanı etkili ve verimli kullanma ve benzeri
eğitim, seminer ve kurslara katılmak, kişisel gelişime katkı sunacaktır. Ayrıca
yine kişide değer ve fark oluşturacak her türlü kişisel gelişim çalışmalarına
katılmayı, çalışma hayatına atılan ve atılacak olan her bireye tavsiye
ediyorum.
Zamanı
verimli kullanma, zihinsel gelişimi hızlandırma adına sistemli, bilinçli ve
belli bir plân dâhilinde kesintisiz olarak kitap okumanın yanında zihinsel
özellikleri geliştirmeye yönelik çalışmalara katılmayı da ihmâl etmemeliyiz.